Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Bekliyorum açmayı, gelsen de çalsan kapımı...
Eveeet, geldik zurnanın notaları vermeye başladığı yere. 11. bölüm, her ne kadar aşk itirafı ile ağızlara balı çalmış olsa da kara kışlar getirecek dram düğümlerini acımadan bir bir attı gözümüze baka baka. Bir anda dizinin bütün atmosferi nasıl da değişti, siz de hissettiniz mi? Eğlenceli, renkli romantik komedi türünden, drama dönüşmemesini umuyorum SÇK'nın. Çünkü dram demek ben kaçar demek, hiç çekemem valla zaten lockdown'dan lockdown'a koşuyoruz, içimiz şişmiş. Neyse haydi başlıyorum anacım didiklemeye, hazır mıyız?
 
Birazdan eğlenceli konulara geleceğim de beni bu bölüm epey gerdi, üstelik son sahneyi fragmanda görmüş olmamıza rağmen. Önce Eda ve Serkan'ın bir türlü açıkça konuşamamaları ve anlamsızca bir gerilime kapılmaları, sonra 15 yıllık sırrın yakın zamanda patlamak üzere piminin çekilmesi, uzaklardan çıkagelmekte olan babaanne öğesi, Aydan'ın hafiften dark side'a göz kırpması, Ayfer'in Bolatlar'a karşı tavrı... Tüm bunlar nasıl işlenecek, göreceğiz bakalım. 
 
Edacığım ile başlayalım. Gizli sözleşmeyi tam da Halan Ayfer'in ulaşacağı bir yere saklamış olman ne kadar da zeka küpü bir hareket, aferin. Sonra yetmemiş gibi gittin bir de Selin'e anlattın (Serkan kendisini düşürdüğün ezik konumu duyunca iki gün konuşmayabilir seninle. Haklı da olur, kusura bakma. Ya senin derdin ne kızım? Neyse dur sakin olacağım.) Herkes nişanlılık oyununu öğrenince böylece hikayenin şimdiye kadarki lokomotif öğesi gitmiş oldu. Bir sır gider, bir başka sır gelir yerine. Herhalde? Zaten iki kişinin bildiği de sır değildir.
 
 
Serkan sana orta üzerine orta açmışken, daha bir önceki gece "ay arar mı beni acaba" diye içlenirken Serkan'a neden bir göz kırpmıyorsun Eda, içimi şişirdin Eda bölüm boyunca. Sürekli atar, sürekli gider. Bu kadar terslenmeye Serkan'ın eeeh yeter be dememesi de bir başarı. Tamam şimdi biliyorum sonucu tabii ama izlerken şiştim, bu kadar da gururlu olmayın ya! Annem esas kızlara hep "hem fakirler, hem de gururlarından burunlarını yerden almıyor bunlar" der; lazım o burun sana al onu yerden, al! "Sen Selin'e aşıksın" diye diye eşeğin aklına neden karpuz kabuğu düşürüyorsun bitanem, kendi bildiğini okuma hep, bir de etrafına bak. Kaptırmış gidiyordun ki allahtan Serkan'ın aklı başına geldi. Bu arada parası olmayan dolayısıyla sık sık yurt dışı seyahatine çıkmayan Eda'nın neden Schengen vizesi olduğu konusunu es geçiyorum. Ulan ben bir yıl orada yaşadıktan sonra ilk turist vizesini 10 günlük vermişlerdi bana, sen kimsin de hazırda yıllık vize tutuyorsun? Bu arada genç arkadaşları da uyarayım okul kabulleri gerçekten böyle oluyor sanmasınlar. Yurtdışından üniversitenin sizi araması gibi bir şey yok :D öyle patron şirketi gibi "Yarın gel başla" da yok, altı ay önceden yapıyorsunuz başvurunuzu. Bununla beraber konsolosluk kapısında sıra beklemek, şanslıysan içeri girebilmek ve gelen kabul haberini öğrenebilmek var, o da geldiyse. Şimdi pandemi sürecinde e-mail gönderiyorlar, ufak da olsa bir gelişme tabii bu da. Eda'nın VIP gibi aranmasına, ay nolur gel bizde oku demelerine bakmayın, sonra hayal kırıklığına uğramayın. 
 
Serkan geçtiğimiz bölümdeki davranışları ile her şeyin farkında olan bir adam imajı çizmişti, sonra Engin'le konuşurken şaşkının önde gideni oldu. Güven sorunu vardır, olur, kendini ifade etme sorunu zaten erkek cinsinin alamet-i farikası, o da okay, ama bu kadar da garantici olma be. Etrafından dolaşacağına şak diye söyle "Ben seni istiyorum!" diye, ne olur yani? En kötü suratına güler, sen de onu bir daha görmezsin ahahah. Ama Serkan çok akıllı bir adam, hatta bence romantik komedi aleminin, Ömer İplikçi ile birlikte en akıllı esas oğlanı, canım. Zaten Eda'ya da kaç kere ortayı açtı, karşısında az daha deneyimli biri olsa golü doksana takmış, üç hafta geçmeden nikah cüzdanını sallıyor, Facebook'ta soyadını Yıldız Bolat olarak değiştiriyor olurdu. Heyhat. Neyse ki Serkancığım'ın bu şaşkınlığı çok uzun sürmedi de kızı kaptı. İşte bu, go get her tiger! 
 
 
Serkan'ın ani hastalığı bize anksiyete bozukluğu olduğunu gösterdi, zaten hipokondriyak olduğunu da biliyorduk. Aah ah, bunun ne menem bir şey olduğunu çeken bilir. Ama yeni değil ki onun bu hali, zaten sürekli nabız saya saya geziyordu (son zamanlarda unutmuştu gerçi). Bu zamana kadar Doktor İpek nasıl söylememiş bunu sana, niye tedavi olmadın bebeğim? Doktor Hanım sadece tansiyon ölçmeye geliyor zannımca. Bu arada Serkan'ın televizyonu açıp Colosseo'yu görmesi beni kopardı. Algıda seçicilik bunlar hep aşkısı. Hastalık demişken ateşli delirium sahnesinde Kerem Bürsin o kadar iyiydi ki, sanki ben de ateşlendim bir an, termometreyi almaya gidiyordum! Bir de Eda ofisten çıkarkenki son konuşma sahnesi çok etkiliydi; o bakışı, hafiften gözlerinin dolması, sesini düşürmesi... bu adamı izlemek gerçekten çok zevkli. Maşallah.
 
Serkancığının hasta olduğunu duyunca, ilkyardım çantasını toplayıp hemen gelen Eda Nightingale pek bir tatlı, pek bir şefkatliydi. Sabah uyandıklarında masal sürrealitesinde bir romantizm yaşamayıp, şak diye gerçek hayata düşmeleri güldürdü. Zavallı Edacık, "Hiç mi hatırlamıyorsun?" diye çok üzüldün, ama adam deliriumdaydı, hatırlamaması normal. Sen desene böyle böyle dedin diye, o da bilinçaltıyla yüzleşsin. Yok öyle bilinçaltını sana yükleyip kaçmak, değil mi ;) Akşam Selin'e pabuç bırakmayan, ben buradayım sana yer yok çeken Eda, sabah Aydan'dan gazı alınca gitti Selin'e "O seni seviyor," dedi. Bak düşündükçe sinirleniyorum yine. Yalnız, Selin buna ikna olmadı gibi hissettim ben, hatta böyle bir şey yaptığı için Serkan'dan soğumasını istedim ama gene gidip saatlerce onu beklediğine göre hiç de soğumamış. Artık Ferit de bıraksın Selin'i ya, bu nedir böyle? Adam orada heyecanlı heyecanlı hazırlık yapıyor, sen eski sevgilim de eski sevgilim... Valla hiç hak etmiyorsun Ferit'i be Selin.Tamam, anlıyorum; evlenmeye hazır olmayabilirsin, hala eski sevgiline aşık olabilirsin, ama bir insanı da böyle sürüklemezsin. Kusura bakma ben yapamıyorum der, rahat bırakırsın. 
 
Ferit hem geçmişle ilgili çok önemli bir şey öğrendi, hem de holdingden hisse sahibi oluyor. Şu zamana kadar çizilen Ferit karakteri, Alptekin'e verdiği sözü tutar, bu olayı düzgünce idare eder ve Serkan'a da söylemezdi. Ama, Selin'in zig zag yapmalarını artık kaldıramayacak noktaya geldiyse, Serkan'a karşı aşırı hırsla dolabilir ve bunu koz olarak kullanabilir. Neticede esas oğlanlar mutlaka haklı çıkar.
 
 
Ve Aydan. Aydancım dark side'a göz kırpıyor gibi dedim ama, konduramıyorum da pek. Çünkü öyle nefret, hırs, intikam vs. gibi duygularla yaklaşmıyor kimseye, özellikle de Eda'ya. Kibar bir şekilde yerini bildirmesine sinir oldum tabii, yalan yok. Ama Aydan'ın yıllardır kafasında büyüttüğü bu Selin-Serkan saplantısından, durumun hiç öyle olmadığını anlayınca güzelce kurtulacağını ve oğlunun mutluluğuna engel olmayacağını düşünüyorum, çünkü öyle bir kadın izledik bugüne kadar. İlla benim dediğim olsun diye dünyayı yakmazsın umarım Kraliçe'm. Ha bu arada, soyumuz Selçuklulara dayanıyor diyordun ama daha bir kuşaktır zenginmişsiniz, Alptekin her şeyi sıfırdan inşa ettim falan dediğine göre. Sen de bizi mi yiyorsun Aydan Hanım? Vay be. Gerçi soyları Selçuklu Sultanlarına dayanıyor demiş miydi hatırlamıyorum, belki de Selçuklu'da çiftçi tebaanın soyundan geliyordur.
 
Geçmişte örtbas edilen hurmalar, bugün gelir tırmalar, değil mi Alptekin? Alptekin'in bir inşaattaki ihmalinin Eda'nın anne ve babasının ölümüne sebep olmuş olması, ağzımızda kekremsi bir tat bıraktı. Dedeleri düşman çıksaydı daha iyiydi, öyle bir klişe. Beni endişelere gark eden ise, bunca yıllık izlediğim hikaye gidişatlarından yaralı olmam. Yakın bir gelecekte senin ailen benim ailemi öldürmüş'ten girilir, bol bol ağlanır ve ayrılık yaşanır, ayrılık sebebi böyle bir şey olunca kimse de bir şey yapamaz. Ya da önce Eda öğrenir, Serkan'ın hiçbir şeyden haberi yoktur. Eda ona baktıkça ailesini hatırlamaktadır, öyle bir şey söylemeden terk eder, Serkan ne olduğunu anlamaya çalışır, gururundan bir şey de diyemez falan filan oyy... Umarım böyle gitmez, hadi şaşırtın beni nolur. Bir kere de aşkına sahip çıkan ve geçmiş için aşkını feda etmeyen bir çift izleyelim. Eda'nın terapi masrafları benden, söz.
 
Ceren - Engin - Pırıl üçgeninde de herkesin kafaları karışık. Engin'e anlamsız bir şekilde yalan söylemiş olan Ceren'in yalanı ortaya çıkınca Engin ona trip attı, sonra yine pusulayı Pırıl'a çevirdi. Bu böyle gidecek heralde, bir oraya bir buraya? Pırıl demişken, Başak Gümülcinelioğlu'nun melek gibi bir sesle söylediği söylediği yeni şarkıya bayıldım. "Bekliyorum açmayı, gelsen de çalsan kapımı..."
 
Özetle 11. bölüm, santigratı yüksek sahneler barındırsa da, gerginliklerin gelip oturduğu bölüm oldu benim için. Aşk itirafının geldiği sahneyi fotoğraf olarak beğendim ben, bir an Serkan Eda'ya el ense çekecekmiş gibi olsa da Boğaz manzarası önünde kartpostal gibi bir son oldu ama sosyal medya ortamlarında uzaktan, daha da uzaktan çekilmiş öpüşme sahnesine isyan eden çok.
 
Son olarak, SÇK özelinde şimdilik kabul etmiş olalım, çünkü bence eğitim konusunu, hele de hem Eda'ya hem Serkan'a defalarca söyletip önemini belli ettikten sonra böyle bırakmazlar, Eda bir miktar gecikmeli de olsa İtalya hayalini gerçekleştirir diye düşünüyorum. Ama hiçbir kadının eğitimi ya da işi için bir yere gitmesini engelleyen sebep "sana aşık oldum" olmamalı. Bu çok bencilce bir davranış, Serkan'a hiç yakışmıyor (bence Serkan'ın vücudunda bencil tek bir kemik yok, ayrıca eğitime ne kadar önem verdiğini biliyoruz). "Ben sana aşık oldum, o yüzden dizini kır otur" hiç hoş değil. Neden hep kadınlar kariyerlerinden vazgeçmek zorunda kalıyor ilişkileri için?
 
Haftaya çiçekli böcüklü bir bölümle görüşmek üzere, baaay!

 

 

MERVE DENİZ

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER