Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Bu hikaye nelere gebe?
Tam da Feris'in hamile olduğunu öğrendiği ve heyecanlı bir anın içinde her şeyi unutarak Serkan'a bakakaldığı bir yerde bırakmıştık geçen bölüm Menajerimi Ara'yı, bu hafta da oradan başladık. Birinin Çınar'ın programını dışarı sızdırdığı ve EGO'nun başına 2 milyon dolarrrlık iş açtığı hengameyi gözü görmeyen ve odalara sığamayan halini o kadar hissettim ki, ben daraldım. Canancım Ergüdercim bu bölüm çok iyiydi. Feris'in o çok istediği bebeğe sahip olduğuna inanamadığı ve sarhoş gibi dolaştığı sahneler, Çınar'a gidip sığındığı sahneler, hepsine bayıldım. 
Feris ve Çınar dostluğu diziyi izleyen herkesin bayıldığı bir dostluk, ta en baştan beri. Bu bölüm Çınar hiç koşulsuz şartsız, sorgusuz sualsiz Feris'in yanında olduğunu ve olacağını öyle güzel ve sade bir gösterdi ki; her zaman ellerini kollarını savura savura yel değirmeni gibi dolaşan panik Çınar'ın bu sakin, gerçekten çınar gibi tavrı çok hoşuma gitti. Bebeğin babası kim diye sormadı, gerçi zaten Serkan'la aralarında bir şey olduğunun çoktan farkındaydı. "Sorun ne?" de demedi. Feris'in sadece onu saracak bir desteğe ihtiyacı vardı, o da Çınar Dayı'dan geldi. Hayat bir gündür, o da bugündür diye TikTok kamyon arkası janrına da giriş yapan Çınar'dan aslında Carpe Diem beklerdim, yalan yok.
 
Bölümün son sahnesi ise ters köşenin dibini görerek başımızı döndürdü; meğer Serkan Tahtacı evliymiş! Tahmin etmiştim, önizlemede de doğruladı; evliliği formalite imiş. Ben Serkan'ın Feris'le ve EGO'yla olan hislerine dair samimiyetine inanmıştım, her bölüm de bu artarak devam ediyor. Bu bölümde Feris'i gerçekten merak ettiği ve onunla ilgilenmek istediği açıktı. Her ne kadar master manipülatör bir kişi olsa da sanki o kadar çakal bir karakter yapmayacaklar gibi geliyor bana. Bakalım. Ama Çınar'ı "en azından bunu yaparsın" diye ezmen de hiç hoş olmadı Serkan. Çınar'a bulaşırsan karşında bizi bulursun!
Dicle ve Barış aşkında aylardır beklediğimiz o dertleşmeleri gördük ya, içimin yağları eridi. Barış'ın babasından olan yarasını Dicle ile paylaşması, Dicle'nin babasının yokluğunun onun üzerindeki etkisini ve bundan sonra ne yapacağını bilemeyişini anlatması, geçmişte yaşadıkları tüm zorlukları, sıkıntıları açıkça ifade etmeleri, aralarındaki güven ve koşulsuz sevgi enfes değil mi? Bu kadar genç yaşta bunu bulmak büyük şans. Barış da Dicle de sadece ve tamamen kendileri gibi oldukları için böyle bir çekim oluştu, böyle derin hislere dönüştü aralarındaki etkilenme. Dicle'nin süper kahramanlığından ve yüce gönlünden ara ara yorulsam da yine de açıklığını, duruluğunu, hayır diyebilmesini, kendini bilmesini çok seviyorum. Keza Barış'a da başlarda atarlı ergen dedim, kızdım, ama çok güzel kurgulanmış ve derinleşmeye çok müsait bir karakter oluşu her daim ilgimi çekiyor. Hislerini söyleyemeyen, ağlayamayan erkeklerin yanında en baştan beri bütün korkularını, içindeki gölgeleri hep Dicle'ye açık açık anlatabilen bir delikanlı olarak parıldıyor. Gerçekten çok değerli bir şey bu, birbirine karşı bu kadar savunmasız olabilmek herkesin harcı değil. İnsanların öyle duvarları oluyor ki etraflarında, "Ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum" diye diye ne hikayeler harcanıyor. Her ne kadar gelecek bölümde olabilecek en klişe ifşa sahnesini bize dayatmış olsa da genel olarak klişelerin dizisi değil Menajerimi Ara, bu yüzden de ben Dicle ve Barış'ın zorluklarla, sıkıntılarla birbirlerine destek olarak mücadele edecek, yeri gelince kavga da edecek ama barışmayı da bilecek bir çift olarak bize tam kıvamında bir ilişki izleteceklerine inanıyorum.
 
Bununla ilintili olarak, karakter gelişiminin tillahını izlediğimiz Barış'ın o atarlı giderli hallerinin de kalmadığını görüyoruz. Önce karakolda Sapık Stalker'a sadece bakıp geçebildi, sonra da sette herkesi çileden çıkaran oyuncu Ömer'e hiç uymadı, laf bile çarpmadı, uzaklaştı sadece. Zaten o sürekli kavga edip bela çıkaran halini kendi de sevmiyordu ama oradan nasıl çıkacağını bilmiyordu yavrum. Sonra arkasında hem abisi Aydın'ın yönlendirmesini, hem de Dicle'nin koşulsuz desteğini bulunca, o da yola geldi. Ha, şimdi bakınca, o kavga eden yüksek halleri de bayağı seksiydi ama fazla tansiyon bünyeye zarar tabii.
Yine karakter gelişimine bakarsak, aradaki adımları hızla atmaya çalışan Kıraç'ın Dicle'yi nüfusuna almak istemesini gördük. Ve Dicle de ona yine yumuşak bir tepki verdi. Daha doğrusu tepki de vermedi de işte gözleri doldu falan. Ya biz bu ikisi arasında bir hesap kitap göremeyecek miyiz? Dicle'nin de bir kırmızı çizgisi, bir "eeh yeter artık!" diyeceği yer yok mu? Evet tamam, Kıraç zaten kötü haldeyken Dicle'nin onu terslemesine ihtimal de veremiyorum ama, bir isyan etmesini de istiyorum artık. Beren'le çadır kurup yıldızlara baka baka uyumalar, komiklikler şakalar, Dicle'ye gelince kafenin sert sandalyesinde bir kahve eşliğinde "burada benim adım yazsın ühühü"... Sen önce hak et onu, Kıraç Efendi. Gelecek bölümün fragmanına ne kadar güven olur bilinmez ama Kıraç'ın Dicle-Barış ilişkisine tepki göstermesi ve akabinde aralarındaki iplerin gerilmesi sahneleri izleyebiliriz gibi geliyor. Böyle bir durumda bizim hayır diyebilen, Kıraç'a lafları çat çat yapıştıran Diclemizin, "senin bana karışmaya hakkın yok" diyeceği o kutlu anlar gelecektir. Kıraç Bey, yıllardır babalık yaptığı Berenciğine karışabilir belki ama Dicle'nin tercihleri üzerinde söz hakkı yok, Dicle bebeyim de zaten buna izin vermez. Ayrıca, uğruna bu kadar acılar, çileler çekilen #DicBar bizim kırmızı çizgimizdir! Babalık yapacaksan gençlere destek ol Kıraç!
 
Kıraç'ın eve gelip karşısında ev bakmaya gelenleri bulması çok kötü oldu gerçekten. Kıraç'la Mayda'nın ayrılmasını hiç istemiyorum, güzel bir çiftti onlar ve seviyorlardı da birbirlerini. Önümüzdeki bölüm Mayda çıkıp gelirse eğer, Kıraç'ın durumu kurtarmak için çaba göstermesini izlemek isterim. Sadece Beren için çaba gösteriyor adeta, ne Dicle ile aralarındaki o kocaman boşluğu kapatmak için çaba gösteriyor, ne de Mayda'yı geri kazanmak için. Hadi Kıraç, görünmez depresyon hırkanı çıkar da harekete geç. Serkan'ı sal özel hayatına bak.
Bu bölüm içindeki ünlü hikayeleri gayet ölçülü idi, Aslı Tandoğan ile fantastik bilim kurgu çekimi epey güldürdü. Bu kadar yalanlara gerek var mıydı tatlım ya? Fakat düştüm, ayağımı sakatladım yalanından hemen yarım saat sonra gerçekten düşüp ayağını sakatlaması komik olmuş. Ben de ne zaman yalan söylesem, söylediğim yalan başıma gelir. Sette sürekli sorun çıkarıp senaryoyu revize etmeye çalışan dizi oyuncusu Ömer'i tek başına bir odada, hiç konuşmadan, acılar içinde öldüren senaristin intikamı da eğlenceliydi, sosyal medya fenomeninin oyuncu olma macerası da. Çınar'ın "sakın beni etiketleme" deyişi kalp ben. BBG ve rezil reality showlar seviyesine inmeden ekranda görünenin arka planını, sektöre dair çılgınlıkları, enteresan magazin hikayelerini izlemenin hastasıyız. Devam böyle, xoxo.
 
 
MERVE DENİZ
 
 
 
 
 

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER