Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Canım gerçekten intikam izlemek istiyor!
Sezon: 1 Bölüm: 1

"Hak, kulundan intikamın yine abd (kul) ile alır." Bahri

Yaklaşık iki aydır tanıtımları dönen, bambaşka bir intikam ve aşk hikâyesi denen Zeytin Tepesinihayet başladı. İlk bölümün günahı olmaz diyerek yazıya başlıyorum. Yedi ölümcül günahtan birine toslarsanız yazıda, o da benim boynumun borcu olsun.

Aslıhan Gürbüz ya da Tayanç Ayaydın şahsıma "Aayyy benim bu diziyi izlemem lazım!" dedirtecek başroller değiller. Bu kesinlikle başarısız oldukları anlamına gelmesin, tamamen benimle alakalı bir durum. Hal böyle olunca okuduğum basın bültenleri, oyuncuların röportajları ve konunun genel şablonu neticesinde işi merak edip izlemeye başladım. Dizi boyunca twittera baktığımda ise doğal olarak benden farklı düşünenler olduğunu gördüm, Aslıhan Gürbüz (Deniz) ve Tayanç Ayaydın' a (Tarık) binlerce methiye yazılmıştı. Anlaşılan Yahşi Cazibe ve Sakarya Fırat'dan gelen kitle bu gece onları yalnız bırakmamıştı. Bırakmaya da niyetleri olduğunu düşünmüyorum, dizi ilk bölümde yakaladığı tempo ile devam ederse...

"İntikam almakta ve aşkta, kadın erkekten daha gaddardır." Friedrich Nietzsche

Deniz'in, sevgilisi Tarık'ın babası Malik'i öldürüp öldürmediği muamması ve kızımızın bizzat sevgilisi tarafından polise teslim edilmesi ile hikâye başlıyor. Karakter zenginliği ve mekânların ekime-dikime uygun olmasından anladığım kadarı ile senaryo öyle bir dallanıp budaklanacak ki o topraklar elli kere el değiştirecek, o evler binlerce kez restore edilecek, bol bol çiftler arasında değişimler olacak ve daha fazlası... Açıkçasını söylemek gerekirse ilk bölümden bu kadar hareketli ve tempolu gireceğini düşünmüyordum Zeytin Tepesi'nin, bu bende hoş bir şaşkınlık yarattı. Gerçi şunu belirtmem gerek, tempo ve karakter zenginliği kendini sevdirse de, diyaloglar kimi zaman o kadar sallapati oldu ki zap yapmayı düşünmedim değil. Bilhassa "Ssekiz sene içeride kaldım, sekiz sene be!" ve " Ben memleketimi özledim, burada kalıcam!" inadı gibi sürekli tekrarlanan hatta annemin tabiri ile 'fazla mayalanmış çöreğe' dönen lakırdılar kimi sahneleri öldürdü, onlara fazladan dikkat etmek gerek diye düşünüyorum. Sahneydi, lakırdıydı, karakterlerdi derken mekanların ve güzelim Cunda'nın hakkını vermeyecek değilim, izlerken insanın içi açılıyor. Fikrimce ilerleyen bölümlerde, dizi yayın hayatına devam ederse bu doğal güzelliklerin ekmeğini yapım ekibi de biz de çok yiyeceğiz. Şahsen bununla alakalı bir sıkıntım asla olamaz. İstanbul silüeti görmekten epeyce sıkıldım çünkü.

"İnsanlar iyilik ve hayır yapmaktan ziyade öç almaya daha yatkındırlar." Baruch Spinoza

Tarık, Akın, Ragıp... Dizinin üç kötüsü birden var, hangisi daha kötü zamanla öğreneceğiz. Tarık kendi intikamı ve gururunun peşinde, hadsizce kötü adam olmaya çalışıyor. İleride ruh halinin çalkalanmalarını bol bol izleyeceğiz demektir bu. Akın desen ruhu da kendi de serseri. Evli bir kadının sevgilisi olması en masum günahı diyeceğim, siz oradan alın yürüyün. Daha hapishane ve bunalım kokusunu üzerinden atamayan Deniz'e tecavüze yeltenmesini başka nasıl açıklayabiliriz ki? Ragıp ise saf ve zeki kötü adam prototipine en yakın karakter, iyi yazılırsa izlemesi fazlasıyla keyifli olacak. Üçünün arasında şekillenecek olan hikâyede en zayıf halkam Akın ama oyuncudan dolayı değil. Bilhassa Salih Bademci çok sevdiğim bir yüz ama bu tarz karakterlerin derinlik sorunu oluyor. Senaristimiz beni çok şaşırtırsa nur topu gibi üç tane kötü adamımız var. Şahane!!!

Deniz, Suna ve Yıldız... Annelerinin odası yıllardır kapalı, canları kadar sevdikleri anneanneleri Keriman ise büyük bir sırrın taşıyıcısı... Deniz'in Zeytin Tepesi'ne dönmesine Suna pek tepkili, Yıldız ise hayatını yaşamaya çok düşkün olduğu için bir uğradığı anneanne evinde bile yarım saatten fazla kalamıyor. Hakkını vermek lazım, kız kardeşlerin güç ayrılığı yerinde ve tadında olmuş. Hikâyenin bir kısmında ' üçünüze üçümüz' şeklinde bir takım koalisyonlar bekliyorum. Atilla Saral'ın Karatay'ların sürüden kopuk abisi rolünde Deniz ve ailesine olan yardımları daha ilk bölümden belli oldu. Bundan sonrasında tarafların arası iyice açılırken karakterin önemi daha artacak gibi görünüyor. Fikrimi sorarsanız sıkıntı yok bunda, aksine çok eğlenceli olacak. Şikâyetim Ayça Varlıer'in elbiseleri ve makyajı. Tamam, anladık ablamız rahat ama Mad Maxfilminden fırlamış gibi gezinmese daha iyi olabilirdi.

Yan karakterlere kısaca değinecek olursam Oya kıskanç kız arkadaş rolünde yürüyüp gidecek, kasabanın şerif görünümlü komiseri bir işler çevirecek, onun alık yardımcısı da en kritik anda kızların hayatını kurtaracak. Şimdilik böyle görünüyor en azından, haksız çıkarsam yazıyı editlerim ya da fikrimin üstüne bir taş daha koyarım. Fakat şu haliyle bile (konu değişmedi diyelim) ben oturup izlerim. Orijinalinden birebir uyarlanan İntikam dizisinden daha fazla intikam ve entrika içeren bir dizi Zeytin Tepesi. Kast’ı ise çoğu intikam kökenli dizilerin aksine daha özenli ve daha az kullanılmış yüzlerden oluştuğu için kimi şeyleri kafamızda oturtmamız daha kolay oldu.

"Hep intikam almayı düşünen bir kimsenin yarası, kapanacağına işler." Francis Bacon

İlk bölüm bize kısaca izleyeceklerimizi anlattı; kutuplaşmalar, çekişmeler, aslında sönmemiş bir aşkın dumanı ve beyaz bayrağın asla sallanmayacağı bir savaş çağrısı... Bana bu haliyle fazlasıyla keyifli geldi, ikinci bölüm için şimdiden randevumu ayarladım.

Kanal D , 20.00 , Çarşamba, Zeytin Tepesi. Sizi de beklerim, çayımızı içer, şahane şekilde fiskosunu yaparız. Hem belki ikinci haftadan tarafımızı bile seçeriz.

Not : Twitter' dan paylaşılan anlık verilere göre dizi gayet iyi izlendi. Muhteşem Yüzyıl' ın son demlerine iyi bir rakip oldu diyebiliriz.

1 2 3 4
Nida Fındık
05/02/2014 17:25
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR