Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
“Çünkü sen yoluma yoldaş oldun!”
Sezon: 2 Bölüm: 47

İz. Yaranın gelecek hali. Düşersin, kaşını gözünü patlatırsın, çok kanar. Dört dikiş atarlar. Geçer zamanla. Yara kapanır, iyileşir. İz kalır. İzi kalır. Peki ya için çakılırsa sert zemine? Kanın içinden oluk oluk akarsa? Düşünseniz ya, neyle durduracağını bilmediğin, hiçbir dikişin işlemediği bir yara. Artık akacak kan kalmadığından mecburi iyileşme sürecine geçer o yara. Ama şöyle parmağının ucuyla bir dokunsan felaket acı. Gözlerini yaşartan, kalbini sızlatan çok acı bir acı. Hiçbir yakıcı gerçek yoktur ki, betimlemelerle anlatamayacağın kadar çok sevdiğin birinin ölümünün kıyısından geçsin. Hele ki kardeş. Eğer anladıysan ne demek olduğunu, içinde barındırdığı anlamı, kardeşin karındaş olmak anlamına gelmediğini de anlamışsın demektir. Kardeş demek herkes bir yana o bir yana demektir. Canı yansa evreni ateşe verecek gücü içinde hissetmektir. Yarındır, yarımındır. Her zaman ağladığın, güldüğün değil, yeri geldiğinde saatlerce susup oturmayı da becerebildiğin kişidir. Yoluna yoldaşındır, yol arkadaşındır.* Zülfikar yoldaşını, yol arkadaşını kaybetti. Zülfikar yarısını kaybetti. Zülfikar’ın içi hiçbir koca sevginin dolduramayacağı bir boşlukla doldu. Sefer boşluğu oldu Zülfikar’ın, boşluğunda kendini kaybettiği. Sefer bir suya girdi, karanlık oldu. Zülfikar o karanlıkta yarımsız kaldı. Sefer’e söyleyebileceğim her şeyi geçen hafta söyledim, sıra Zülfikar’da.

“Ve gözyaşların değiyor avuçlarıma. Ağlama.” Gözyaşın gözyaşım, ondan sebep ellerimde yaşların. Ağlama be adam. Ağlama. Kirpiğine yaş diye koyduğun senin kanın. İçtiğin her kadeh ona sarılan kolların. Yediğin o tokat var ya o senin gerçekliğin. O tokadı sakın unutma. Kanarken hiç durmadan, hiç durduramayacağın bir noktadan o tokat senin nefesinle tek bağın kalacak, sakın unutma.

Yoruldun değil mi Zülfikar? Gel yasla başını dizlerime, tuzlu avuçlarımla okşayacağım saçlarını. Tuz yakar, acıtır ama iyileştirir de. Sen sus, ben senin susacaklarını dinleyeceğim özenle. Ben konuşacağım ama senin aksine. Ben hep konuşurum çünkü. Kelimeler yıkar, kırar ama iyileştirir de. Dimdik duruyorsun ya akan yaşına inat, aslında daha çok bağırıyorsun ‘Battım!’ diye. Ama iyileşeceksin Zülfikar. Yaşların daha çok adam edecek seni! Ne kadar varsa kırılmışın onlar seni ayakta tutacak! Tutacak Zülfikar! Tutmalı Zülfikar! Tutacak değil mi Zülfikar? Ağlama Zülfikar.

Sema. Hüznün, acının bir insana yakışması gibi bir şey düşünmek istemedim. Çok zorladım kendimi buna çıkmasın kelimelerim diye ama ısrarla hep bu sonuçta buldum kendimi. Ölmediğine, çıkıp geleceğine inancın, tokadın, gözyaşın, savurduğun o portakal tezgahı ve sonunda ‘Kısmet değilmiş!’ bağlanışın. Üstüne ne düşünsem, buraya ne yazsam yarım kalacak. O ‘Kısmet değilmiş!’ den sonra böğrüme bir yumruk indi, nefessiz kaldım. Çünkü böyle. Er ya da geç o kederi kabulleniyorsun işte. Alıyorsun, dünyanın en normal şeyini yapıyormuş gibi kabulleniyorsun. Birilerinin artık soluk almadığı bir dünyaya sen ‘ah’larından bir nefes bırakıyorsun o cümleden sonra. Bir kabulleniş ancak bu kadar dondurabilir insanın duygusunu.

1 2
Buse Savaş
03/03/2016 15:23
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR