Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Dağ evi değil, yüksek güvenlikli orman Lord’luğu diyeceksin!
Sezon: 1 Bölüm: 17

Yeşim’le birlikte Trabzon’da anca tatil yaparsınız siz Çınar’cım. Fazlası hepimize zarar...

Uzun bir aradan sonra İnadına Aşk özetliyorumuna geri dönebilmemin şaşkınlığı içindeyim. İnternetsiz yaşam gerçekten de çok zor. Dizide de benzer bir sahnenin olması ile ben de Yeşim gibi yoga yapsa mıydım acaba düşünmedim de değil. Normalden biraz uzun ve tam gaz eğlenceli bir bölümle ekrana geldi dizimiz. Lafı uzatmadan hemen olan bitene bakalım.

Hatırlarsanız bir önceki bölüm Çınar ve Yeşim evlenmek için gün almış ve bunun bombasını evin orta yerinde bir güzel patlatmışlardı. Daha sonra da Satır’ın tehditlerini görmüştük. Bu bölüm biraz oyunbazlık biraz şeytanlık içeriyordu o yüzden. Kızlar cephesinde Defne ve Yeşim, Yalın’ın travması için dedektifçilik oynamak için, erkekler cephesinde ise öncelik Yeşim’i korumakla birlikte Defne-Yalın ilişkisini de düzeltmek için dağ evi en güzel çözümdü. Ama ortada bir problem vardı.

Bir Satır’ın adamlarını nasıl atlatacaklardı? İki, her iki tarafta nasıl durumu birbirlerine çaktırmadan diğer tarafı dağ evine götürebilecekti? Bu soruların cevabını Toprak ve Deniz işbirliği ile bulduk.

Sözde Çınar, Trabzon’da yaşamak istediğini söylemiş ve Yalın da buna sinirlenip Yeşim’i kolundan tuttuğu gibi Barutçu apartmanından sürükleyerek götürüyor… Kimse ne olduğunu anlamıyor panikten.

Çınar da Defne’ye balık tutmaya gideceklerini söyleyip bindiriyor arabaya. Yeşim’in akan gözyaşlarına dayanamayan Yalın olan bitenin bir oyun olduğunu söylüyor kardeşine. Şüphelenmesin diye de “Defne ile aramı düzeltmek için dağ evine gitmemiz lazım” diye de açıklıyor durumu.


Saygılar abijim!

Tabii bir de peşlerinde dolaşan tetikçinin onları takip etmesini engellemek vardı. İlginçtir ki bunun için Deniz Aras müzisyen bir arkadaşını arıyor. Barış sarhoş taklidi yaparak İblis’in önünü kesiyor ve onu oyalıyor ve çiftlerimiz takipten böylece kurtulmuş oluyor. Ancak aklıma yatmayan bir kısım var. Trilyonlarla jonglörler gibi oynayan adamlar bir tetikçiyi durdurmak –onun dikkatini dağıtmak- için ünlü bir tanıdıklarıyla iş birliği yapıyor yani. Ucunu şarkıya bağlamak için atılan bir adım olsa da ben yersiz buldum bu anı. Yani tamam dizi zaten chick-lit ve komedi kafasında, abartılı sahneler yok değil ama yine de gözüme battı bu ayrıntı.

İblis’in takibinden de böylelikle kurtulmuş oluyorlar. Gerekli güvenlik önemleri için de Toprak Barutçu’nun adamları devreye giriyor ve koruya yayılıyorlar güzelce. Ailenin geri kalanı içinde uzaktan takip kararı veriliyor. Ne olur ne olmaz…

 

Yalın’ı görebileyim, dinimiz amin.

Arabada uyuyakalan Defne gözlerini açtığında kendini korunun girişinde buluyor. Şansının yaver gidişi hoşuna da gidiyor olacak ki hızını alamayıp motorsiklet ve Avrupa seyahatini de aradan çıkartmaya niyetleniyor. Çakan şimşeklerle titreyip kendine gelip bir dilek daha diliyor. Ardından camdan gelen ses dönüyor ve ta da!! Yalın karşısında, dilekleri kabul olmuş bir şekilde duruyor. Bu balı bu kadar çabuk harcamasaydı daha mı iyiydi diye düşünmeden edemiyorum tam bu dakikalarda. Sonuçta planlarında Yalın’ın annesini bulmak var. Ha Defne’cim? Harcamasa mıydın acaba?


Peşinizde adamlar var ama sen yine de Leyloş’a yürü Toprak.

Ertesi sabah ise evde bir düğün bir cenaze havası hâkim. Düğün havası elbette Pembe Sultan ve Habibe’ye ait. Çıkan yalancı kavgadan pek bir memnunlar. Canlarım ya, onlara da yazık. Hep hayal kırıklığı hep hüsran… Tabii onlar henüz bunu bilmiyor.

Cenaze havası ise Leyloş’a ait. Birazcık da Toprak’a. Toprak’ın içi sıkılıyor çünkü Yeşim’in başına bir şey gelmesi durumunda kendini suçlayacak belli. Koruyamadığını düşünecek. Bir de kardeşinin sevdiğini kaybetmesi... Aklı çıkacak gibi oluyor çünkü zaten kendinden biliyor bu kayıp işlerini. Bknz: Pulli gelin Leyloş. Tabii bir de Yeşim’e ulaşamazlarsa kendi ailesine saracaklarını da biliyor. Toprak Barutçu’nun yolu bu aralar süper kahramanlığa düşüyor. Mecburen.

Mutfak değil olay mahalli. Tansiyonum çıkıyor doktorum nerede?

Yeşim ve Defne kuş tüyü yataklarında mışıl mışıl uyuyorlardı. Hiçbir şeyden haberleri yoktu. Gökyüzü tozpembe ağaçlar yemyeşildi. Kuşlar cıvıldıyor, bilumum haşerat yuvalarına ekmek kırıntıları götürüyordu. Ve sonra uyandılar. Mutfağa gittiler… O mutfak, o güzelim cam tezgâhlı, masif ahşaplı, set üstü takımlı canım mutfak… Elim bir kaza sonucu bizlere ömürdü. Kahvaltı hazırlama niyetiyle mutfağa giren Yalın ve Çınar son mutfak bükücü olarak o güzelim mutfağı mahvetmişlerdi. Eşzamanlı olarak ben kalp krizi eşiğindeydim. Üç gün yoğun deterjanlı sularla silinse temizlenmezdi o mutfak!

Ama bahçe öyle miydi ya? Bahçe cennetten bir köşeydi. Defne’nin de dediği gibi Hatice’nin durumu hiç iyi olmasa da netice çok harikaydı. O dillere destan sofranın bir köşesine ilişip kendime küçük bir tabak yapmak istemedim desem yalan. Ve sofranın mimarının Yalın Aras olduğunu öğrendiğimde ise küçük bir kıskançlık krizi geçiriyorum. On parmağında on marifet. Böyle devam Yalın’cım! Kahvaltı hazırlayan erkek hepimizin hayallerini süsler.

Bu arada Toprak ve Zıpzıp Osman da boş durmayıp polise gidiyor ve Satır’ın yakalanması için gerekli delilleri teslim ettiler. Bu beladan ne kadar çabuk kurtulurlarsa herkes için o kadar iyi olacak. Zaten Toprak’ın uzun zamandır Satır hakkında delil topladığını düşünürsek çok gecikmeden gelecek bu yakalanma işi.

 

 

Diğerleri Satır ile ilgilenirken Defne de Yalın’ın annesine ait bir şeyler bulabilmek için dağ evinde keşfe çıkıyor. Yeşim, Çınar’ı oyalıyor; Yalın da ortalıklarda görünmeyince istediği boş zamanı elde etmiş oluyor. Aramasına “Ben bir kutu olsaydım nerede olurdum” empatisi ile devam ediyor. Hatta bu işi abartıp şömineye bile giriyor. Haliyle Yalın’a yakalanması da kaçınılmaz oluyor. Onun bu bir işler çeviren halinden şüphelenen Yalın küçük bir cezayı uygun görüyor ve Defne’yi bahçe hortumuyla ıslatmaya başlıyor.

Sen de haklısın Yalın’cım. Makyaj güzeli milyon tane kız gördün, bir yıkayayım da altından ne çıkacak diye merak ettin. Çok normal. Ama karşındaki da Laz kızı, altında kalmadı elbet. O da Yalın’ı sırılsıklam ıslattı. Kendisinin farkında olan bir adet Yalın Aras tüm kimyasal silahlara bedeldir demiş miydim? Demediysem de diyeyim. Haliyle Defne de bu kimyasal silahtan kaçamadı. Üstsüz bir Yalın Aras görmesi ile tansiyonun giderek yükselmesi üzerine elbette Yeşim olay yerine hızlı bir giriş yaptı.



Diğer yanda ise Damla, para bağımlısı annesi ile uğraşıyordu. Kadını her görüşümde tüylerim diken diken oluyor. Sinirden elim ayağım titriyor. Damla aslında iyi bir insan ama annesi öyle bir bozmuş ki kızın yapısını yeni yeni kendine geliyor. Etrafında hiç arkadaşının olmamasına şaşmamalı. Annesinin borçları için kredi çekip direkt olarak bankaya gidip yatırdığında annesinden azar işittiğini görüyoruz. Şaşkınlıktan ağzın açık kalıyor. Bir insan daha ne kadar alçalabilir acaba? Ay bu teyzeyi alın buradan. Olmamış bu, yapamamışlar. Anne olmasın herkes ya, özellikle de böyleleri. Evlerden ırak!

Bu arada Satır’a bir baskın yapılıyor ki sormayın gitsin. İblis’i yakalayamasalar da adamlarına ve silahlarına el konuyor. Kıskıvrak paketleniyor. Eş zamanlı olarak diziye bir adet Winchester kardeşler istemeden duramıyorum. Hazır adı İblis olan bir karakter varken birer kutsal su içmez miyiz tatlı okuyucular?

Ezgi ve Deniz cephesi ise birazcık gerilim hattında… Deniz’in olan biteni Ezgi’den saklama çabalarına tanık oluyoruz. Acemi aşık olsa da iyi bir romantik çıkıyor Deniz’in içinden. Ezgi’nin duyunca bütün sinirini unuttuğu cümlelerle adım adım ilerliyor.

Adım adım ilerlemek demişken Toprak Barutçu’nun bu bölümdeki hallerine değinmeden geçemeyeceğim. Yürümekte yeni bir seviye kilidi açtı, expert seviyeye geldi, adını ilk 10’a hece hece yazdı! Leyla’nın aklını başına alma konusunda sağlam bir yerde. Aksoy kızları aşırı doz yürümeciliğe maruz kalıyorlar. Şikâyetleri var mı bu konuda? Hiç sanmıyorum!

Odunun içindeki ayıcık? İki kelime. Yalın Aras?

Her şeyden habersiz çiftlerimiz ise can sıkıntısından Tabu oynamaya karar veriyorlar. Tabii telefonları elinden alınmış teknoloji şirketi çalışanı hanım kızlarımız elbette biraz ot gibi hissediyorlar kendilerini. Sosyal medyadan, teknolojiden, hazreti google’dan ayrı düşmüş yeni nesilin hayat damarlarından biri kopmuş gibidir derler, bilirsiniz. Haliyle oyun onlar için güzel bir seçenek oluyor ama kayınçolar çok rahat durmuyorlar. Onların bu didişmelerinden sağ çıkamayacaklarını fark eden kızlar da çareyi uykuda buluyor. Tabii bu uyku Defne’nin aradığı fırsat olduğu için boş geçmiyor. Bu sayede biz de yastıklarla savaşarak(!) uyuyan bir adet Yalın Aras görüyoruz. Hem de gri kapişonlu. Bunun kalplerimizdeki etkisi doğal olarak “hooop gitti kalp” oluyor. Ayrıca tilki uykusunda olan Yalın odadaki Defne’yi hemen fark ediyor ve tek hamlede etkisiz hale getiriyor. Tam öpecekken yine Yeşim odaya dalıyor ve Defne’nin “Ben uyurgezerim.” Tarzındaki saçma savını savunmasına daha fazla izin vermiyor ve hepimiz rahat ediyoruz.

Ertesi gün Aras’ların evinin kapısı çalıyor ve İblis ellerinde çiçekler ile Meftune’nin önünde dikiliveriyor. Sözde kendisi bi çiçekçi ve Yeşim’e çiçek gelmiş. Ancak zengin olmasının yanında aynı zamanda zeki olan bu tekno-patronlar Yeşim’lerin Bodrum’a gittiklerini söylemek gibi bir akıllılık ediyor ve İblis’i bir süreliğine çevrim dışı bırakıyor. Ancak internetsizlik ve telefonsuzluktan yoksunluk krizleri çeken Yeşim, Barış’ların eve gelmesinden oluşan dikkat dağınıklığını fırsat bilip kendini direkt sanal alemin kucağına atıyor ve Habibe sürpriziyle karşılaşıyor. Cevap vermek için Çınar’la attığı selfie’den de cümle aleme duyuruyor nerede olduğunu. Ve haliyle İblis’ “Gel bizi al” mahiyetinde bir işaret vermiş oluyor.

 

Depresyon hırkamı getirin, aldatılıyorum! –Ezgi

Aralarında soğukluktan kurtulabilmenin yollarını arayan Ezgi ise her derde deva Leyloşun yanında alıyor soluğu. Piknik rövanşı kararı ile takıyor sepetini koluna ve düşüyor Deniz Aras’ın yollarına. Ancak bir sıkıntı var. Deniz ile Damla aralarında boşluk bulunmayacak gibi sarılıyorlar. Bunun sebebini Ezgi elbette bilmiyor ama biz biliyoruz. Sabah evlerine tefeciler baskın yapıyor ve annesinin parayı bankaya yatırmasına neden kızdığını da öğrenmiş oluyoruz. Ama tabii Ezgi bunları bilmediği için işler birazcık karışıyor.

 

Kâğıtlar mürekkeple de dolar ama biz bu boşluğu nasıl?

Bir şeyler döndüğünün farkında ve Çınar sayesinde Defne’nin ona karşı planlarının bilincinde olan Yalın ise bulduğu her fırsatı iyi orta gol getirir hesabıyla aralıksız değerlendiriyor. Defne’nin “uyurgezer” saçmalığına “ben de uyuröperim” karşılığını verdikten sonra duygusal bir konuşma yapıyor ama Defne son anda kuyruğunu dik tutmayı başarıp durumu çaktırmıyor. Barış’ların gelmesi ile eve yiyecek takviyesi yapmaları gerektiğinin farkına varmaları ile Yalın evden uzaklaşıyor Çınar ve Yeşim zaten yapışık ikiz gibiler sürekli Defne’nin de canına minnet aramalara devam ediyor. Yalın’ın odasında aradığını bulamıyor ama fotoğraflara bakınca aklına ağaç ev geliyor ve soluğu orada alıyor. Kutuyu küçük bir arama sonucu bulduğunda ise aynı hızla eve dönüp yatağına oturuyor, başlıyor bin parçaya bölünmüş puzzle gibi olan kâğıtları birleştirmeye. Sonucunda ise Yalın’ın küçücük elleri ve kalbiyle yazdığı mektuba ulaşmış oluyor.

 

Sımsıkı sıkı sıkı sar beni.

Küçücük yaşında yaşadığı şeyleri daha iyi anlamış oluyor bu sayede ve asıl problemin travma değil onun sonucunda oluşan güvensizlik olduğunu anlıyor. 90 yaşlarından önce –ölme sınırı olarak alınacak- ondan ayrılmaya niyeti olmadığını ve hep yanında olacağını söyleyip öpüyor Yalın’ı.

Sonunda bu ayrılık süreci bitmiş oluyor ama İblis tehlikesi hala sürüyor. Diğer bölümde bizi neler bekliyor dersiniz?

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
Öykü Sevinç
25/10/2015 13:15
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR