Bazen her şey değişmiş gibi görünür ya. Sadece tabelalardır aslında değişen. Hayat pekçoğunuz için değişmemiştir. Metin ve Ali'ye "Bizi yerimizden yurdumuzdan ettiniz," diye bağırırsa da mahalle halkı, "Bir insan dünyaya barış ve mutluluk getireceğim diye yola çıkıp bizi nasıl Divriği'ye getirebilir?" diye çemkirse de mahallede de azını mı yaptılar onlara. Mahalleli için pek bir değişiklik yok yani.
Büyük Hilmi, Divriği'de de zengin mesela. Hem de Osmanlı’nın İbrahim Müteferrika'yı anlamadığı gibi Divriği halkının da onu anlamamasına, Osmanlı’nın matbaaya karşı çıkması gibi Divriği halkının onun wafflecı açmasına karşı olmasına rağmen. O hala Büyük Hilmi.
Hamiyet hala çılgın anne. İlk üç evladı istediği gibi olmadığından yeniye kalmıştı son umudu. Onu da Divriği'de doğurmamak için dokuz aylık hamileyken doğum kontrol hapı kullanıyor.
(DİVRİĞİ'DE DOĞURDU)
(ÜZERİNE BİR DE ADINI SEZAİ KOYDU)
Ali Özdemir aynı hala. Evlenip boşandıktan sonra aşık olduğu Şükriye'nin peşinde. Hem “Okey atak mı?” der gibi her gün evlenme teklif edecek kadar aşık hem de aleni olarak sarkacak kadar mucit. Şükriye'yse ondan kaçmak için Yiğit'e saracak kadar bıkmış.
Eda'nın güzelliği dillere destan hala. O yüzden böyle abuk subuk yakıştırmalar yapıyorlar ona. Hemen yapıştırmışlar Avrupalı damgasını ama Adanalı o Adanalı!
Birlikte olsalar ne değişir ki? İkisinin aşkı göreni dağıtıyor hala. O kadar güzeller ki hizmet eden garsonun oynayası geliyor sevinçten. Dolmuşta yaşlılar onlara yer vermek istiyor. Eda'nın ayakları yere basmıyor Metin'in yanında. Metin, Eda'ya türküler söylüyor.
Tabii Metin'den öyle orijinal aşk fikirleri çıkmaz. Türkü fikri de Emrah'tan çıktı tabii. Ama Emrah da fos çıktı be. Sivas Sivas diye bir sezon başımızın etini yedikten sonra Sivas'a geldiler, adam düşkün oldu. Kuşlarını da vuruyorlar Sivas'ta. Oktay Kaynarca'nın azarladığı kadar var.
Deniz'in korsan taksiciliği başka da Feyza'nın çobanlığı, bildiğin Aysun Kayacı'ya cevap. Bütün et düşkünlüğüne, annesinin onun ceninliğine dair teorilerine inanacak kadar saf olsa da o da bizden. Hem de en güzel tanımları yapacak kadar kafası çalışıyor: "Hoşlanmak günlük dizi izlemek gibidir. Sevmek senede üç bölüm izleyeceksin diye tüm yıl Sherlock Holmes'u beklemektir."
Bir de Büyük Hilmi'nin koyunlarını kolay yoldan yemek için bubi tuzağı hazırlamasa daha iyi olacak. Adam da Feyza'yla uğraşmak yerine Nasreddin Hoca kültürünü yeniden yorumlamaya daha fazla zaman ayırabilir.
Mahalleli için Divriği'de pek bir şey değişmemiş olabilir ama Divriği'de epey şey değişti. Adamlar uzun zamandır beyin göçü olsun diye dua etmişler, mahalleliyle birlikte göç var ama beyin yok. Onlar da haklı şimdi.
Neyse ki Divriği halkı bir bölümde kurtuldu mahalleliden. O kiralık katil olmak isterken seri katil olmak zorunda kalan zavallıyı yaşatmak boyunlarının borcu. Mahalleli mahallesine döndü artık.
Emrah da mahallede koşacak artık Eda ve Metin'in peşinden.
Büyük Hilmi de "Köpek!" nidalarını mahallenin sokaklarında seslendirecek yeniden. Ali ve Metin'i her fırsatta aşağılamaya devam edecek.
Ama Emrah ve Hilmi bir yana artık Özdemir kardeşlerin yepyeni düşmanları var. Petrol vs Bor Savaşları Vol.2 başlasın.