Başlıktan da anladığınız üzere, Açelya’nın ortadan kaybolmadan önce yemiş olduğu haltlar, şu anda herkesin başına açmaya yetiyor da artıyor bile.
A’ya birkaç sorum olacak;
-Bu Açelya sana ne etti?
-Hadi kızlarla uğraştın anlıyorum ama Eren’den ne istedin?
-Bu sıcakta o maskeyle montla pişmiyor musun?
Bunların cevabını verebilirse kendisi memnun olacağım.
Toprak’ın Selin’in evinden çıkmasıyla Selin kendi başına iş alacağını bildiği halde geri duramadı olaylardan. Güven’in polis kimliğini ifşa etmesine ben şaşırdım açıkçası. Bir süre daha kendini gizler, hatta iyice kızlarla samimi olur, ufak tefek sırlarını öğrenir falan diyordum ama Selin’i emniyete götürerek kim olduğunu ve peşlerinde niye dolaştığını göstermiş oldu.
Geçen bölüm Ilgaz’ın parmağında Açelya’nın sevgilisinin yüzüğünü görerek bir şoka girmiştik. Sonra Açelya’nın sevgilisinin Güven olduğunu öğrenince bir şoka daha girmiştik. Açıkçası benim kafam çok karışmıştı ama bu hafta bir nebze çözmeye başladım olayları. Bence Toprak’ın A ile uzaktan yakından alakası yok ama Janset’in kesin var. Güven ve Ilgaz’ın sakladıkları şey her neyse A onu biliyor. Açelya da biliyor tabii. Açelya’nın ortadan kaybolmasına sebep olan kişiler belli ki Ilgaz ve Güven. Ama sakladıkları ney onu bilmiyorum.
Bir de Hande ve kankası Müge var. Müge’nin ünü PLL izleyen arkadaşlarımın arasında büyük. Kendisi PLL’in Mona’sıymış. Onun o sinsi, fesat bakışlarından A ile bir alakası olabileceğini çıkarıyorum ben. Barış ile Hande’nin tatlılığını hasedinden çatıııırrttt diye çatlayacak şekilde izliyor, olay çıkınca da keyiften dört köşe oluyor çünkü. Ayrıca ne o öyle ilkokul tribi? “Sen git en yakın arkadaşlarınla takıl” falan. Yahu kaldı mı böyle şeyler? Gelmişsin üniversite çağına, kocaman kız olmuşsun bu ne tripler böyle. Belli ki var bir kuyruk acısı. Açelya Allah bilir ona ne yaptı.
Barış ve Hande demişken, öhöm efendim ben de Müge gibi hasedimden çatlaya çatlaya izliyorum kendilerini. Öyle güzeller, öyle tatlı tatlı bakışıyorlar ki içim eriyor. Barış’ın enerjisi çok çok başka, ışıl ışıl parlıyor. Hande desen zaten ay gibi kız. Benim favori çiftimdir kendileri. Böyle tatlı tatlı atışmalara, şirin şirin bakışmalara devam etsinler. Birden “Sana çok aşığım” moduna geçmesinler, inandırıcı olmuyor (bkz: Eren ile Aslı).
Ağır ağır ilerlemek demişken Toprak ve Selin’den bahsetmemek olmazdı. Selin, kendi hayatını tehlikeye atarcasına Toprak’a yardım etmeye çabaladı. Annesinin Toprak’ın davasını üstlenmesine bir bakıma o vesile oldu. Eğer Selin bu işe karışmamış olsaydı şimdi Toprak’cığım hapishane köşelerinde boncuk boncuk terliyor olurdu. Ya çok rica ediyorum lütfen Toprak’ı ağlatmaz mısınız? Ağlayınca da çok tatlı oluyor ama ben onun ağlamasına dayanamıyorum. Onun böyle gözlerinden yaşlar boncuk boncuk akarken, bir yandan da alnı terliyor ya ah işte ben bitiyorum, eriyorum, oturup onunla ağlayasım hatta omzuma yaslayıp teselli edesim geliyor. O yüzden rica ederim ağlatmayın. Selin ile başlama yolunda ilerleyen ilişkilerinin de destekçisiyim. 2.favori çiftim olur kendileri. Ama bu tempo iyi onlar için de, hızlanırsa tadı kaçabilir.
Gelelim Aslı ile Eren’e. Dün gece “RTÜK’lerden artık korkmuyoruz” temalı bir sahne vardı. Aslı, geçen hafta önce babasına gereksiz yere atarlanıp, sonra aynı gereksizlikle bir anda babasına inanmıştı aldatma konusunda. Hatta Eren’e “Neden babama iftira attın?” diyebilecek kadar gözü kördü. Gecenin geç saatlerinde eve gelen Merve isimli arama biraz şüphelendirse de babasına konduramadı. Yani tabii ki babasına konduramaması çok normal ama ben Aslının babasının tek gizlediği şeyin bir sevgili olduğundan da şüpheliyim. Adam hiç tekin bakmıyor. Eren’e iftira attığını söyledikten beş dakika, sadece beş dakika sonra babasının odasında duyduğu konuşmalar, ardından Hande’nin babasının aldatma macerasını öğrenmesi, babasının eve geç gelişi derken nihayet babasına kondurabildi aldatmayı. Okula gidip babasını takip edince de gerçeklerle karşılaştı.
Gerçekleri öğrenmenin ağırlığıyla kendini Eren’in kollarında teselli eden Aslı bütün gece durdu durdu sabah uyanınca bir coştu. Yani o sahnenin başka tarifi yok. Gece ayrı yataklarda yatmışsınız, ayrı ayrı. Sabah sabah ne oldu size ya? Hızlı gelişen ilişkiler inandırıcı gelmiyor derken bunu kastetmiştim. Aslı ve Eren’in ilişkisi orijinalinde bir bar tuvaletinde sevişme ile başlıyor. Bizimkinde ise “Hadi o kadar abartmayalım bari sevgili olduktan sonra evde sevişsinler,” dendiğini düşündüm ki maalesef “ayıp, yasak, yapmamalıyız” şeklinde cümleler kullanarak onu bile yapamamışlar. Aslı ile Eren’in birbirlerine âşık olması bile fazla hızlı gelişmişken, birbirlerini bu derecede tutkuyla arzulamaları (o da geceden sabaha yani) ne ara gelişti anlamak mümkün değil. Mesele aynı evde kalmaksa Hande ile Barış da aynı evde sabahladılar onlarda bir şey göremedik biz. Toplasak iki çiftte aynı süredir tanışıyor ama biri dörtnala koşarken öteki ağır ağır sağlam adımlarla geliyor. Bakalım hangisi galip gelecek?
Toprak’ın beraatını sağlayacak delilleri bulan Eren’in başına gelmedik kalmayacaktı tabii ki. A bunu yanına bırakır mı? Bırakmaz. İntikamını hemen Aslı üzerinden aldı. Ama anlamadığım bir şey var. Eğer Eren A ile konuşmuyorsa kiminle konuşuyor? Bir gizem daha var yani çözmemiz gereken.
Ebru ve Selin, Cesur’un ağzından laf almaya çalışırken ağızlarından kesin bir şey kaçıracaklar. Ava giderken avlanacaklar yani. Bence Cesur’da bu işin içinde, onun da pek sağlam pabuç olduğunu düşünemiyorum nedense. Ebru’ya yanaşma numaralarının altından bir şey çıkacağı kesin ama ne?
Açelya’nın Ilgaz’la konuştuğunu gördük, Ilgaz’ın Güven’le kanka olduğunu gördük, saklanan bir şeyler olduğunu duyduk, Açelya’nın bir haltlar karıştırdığını anladık fakat hala A’nın Açelya’dan ne istediğini anlayamadık.
Pretty Little Liars’da, bölümler genelde gerilim tavan şeklinde ilerlemiş izleyenlerden duyduğum kadarıyla. Ama bizde izlenebilir kıvama getirmek için iki gerilim iki aşk -hatta bazen üç aşk bir gerilim- şeklinde ilerliyor. Bana kalsa sadece gerilim olsun araya bir tutam aşk serpsek de vıcık vıcık bir aşk dizisi olmasın isterim. Ama sanırım reytinglerin düşük gelmesinden dolayı ilk bölümlerdeki gerilimin yerini yavaş yavaş aşk alacak. Bana kalırsa Tatlı Küçük Yalancılar’ı izlettirenin aşk değil gerilim olması gerekli. Ama halk bunu istiyorsa bilemeyeceğim tabii. Temennim haftaya daha gerilimli bir bölüm izlememiz yönünde.
Bu hafta arkadaşım Aytaç Kara’dan geçici olarak devraldığım bölüm yazısının sonuna geldik, esen kalın.