Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
“Gitmek gitmektir işte. Hepsi bu!”
Sezon: 1 Bölüm: 35

Uzatmayacağım. Buradan sonra da ağır gireceğim, dikkate alınmıyor ya yazılanlar nasılsa bu da alınmayacak, sıkıntı yok o sebepten. Diğer Özetliyorum’lar da sayfasında duruyor, dozunda ve olabilecek en normal seviye de yapılan eleştiriyi orada bulabilirsiniz, bu daha çok isyan. Ben dahil koca bir fandom haftalardır yazıyoruz zaten. Aynı şeyleri yazıp kendimi yormayacağım. Ne ‘matematik’miş arkadaş, hayır, başka dizi izlemesem, inanacağım, diyeceğim ki, ciddili iş yapıyolar, matematiği var. Ha bir de ‘paşa gönül’ meselesi vardı di mi? Bir Fandom’a ‘Sizin paşa gönlünüze yazmıyoruz.’ derken bir hafta, öteki hafta, bir Fandom’a ‘İstek sahnenizi yazdık.’ demek de matematik mi? Matematikse, hangi matematik? Daha bölüm başlamadan, bir sonraki bölüm hakkında spoi vermek filan da matematiğe dahil mi? Bana biraz şov gibi geldi de, neyse. Her şeyi kenara bırakıyorum, tüm saçmalıkları, en çok senaristlerin sosyal medya üzerinden takınılan tavır sebebiyle ben bu diziyi bırakıyorum. Benden bu kadar. Hayatımda bu kadar ‘salak’ yerine konduğumu hatırlamıyorum. Onu geçin, sevdiğim üç beş oyuncunun oyunculuğunu izleyeceğim diye, kendimle bu kadar dalga geçilmesine sebebiyet verdiğim için kendime kızıyorum. Şahsım adına, adınızın değdiği işi izlememeye yeminliyim şu saatten sonra. Başrole o kültleşmiş isimleri bile getirseniz, gözümün ucunu değdirmem. Öyle de büyük konuşurum. Çileden çıktım. Allah affetsin sizi.

Kızdığım noktayı 255468495. kez belirtip vedalaşmaya gidiyorum. Biz 19 bölüm ne izledik? Onu kim yazdı? Şu an onu yazan bunu mu yazıyor, gerçekten mi? Bir şeyin yapılabiliyorken sırf bir inat uğruna yapılmıyor olması bana en çok dokunan. Çünkü en çok böyle düşününce ‘salak’ yerine konmuş hissediyorum kendimi. Şimdi sadece o 19 bölüm hatırına, karakterlerle vedalaşacağım ve gideceğim.

*Ali’m. Mavi’m. Deli Mavi’m. Çocuğum. Çocukluğum. Kırıklarım. Dikenlerim. İçim kısaca, ne kadar varsa kırılmış yanım hepsi sensin Ali. Sen oyunun sonunda hep bakakalan oluyorsun ya Ali, hep ıskalayan hani, sakın ağlama olur mu? Yağmurlar da var burada evet, ama güneş de hep doğar Ali, bilirsin sen. Bu dünya böyle! Sonsuz mutluluk yok burada, hep gündelik neşeler. Sen o ufacık tefecik kalmış ışıkları al ceplerine, çok iyi sakla olur mu Ali’m? Seni hep vuracaklar, en çok güvenmişliğinden vuracaklar, sen sakın teslim olma! Dikenler batıracaklar benim sarıp saklamak istediğim kalbine, sanki yeteri kadar yokmuş gibi, sakın sahiplenme onları! Sen en günahsız olanısın bu hikayenin. En güzel seveni ve en güzel sevilmişi. -19’a kadar, sonrasını dikkate almıyorum.- Sevdiğim bir şarkı diyor ki: “Ne kadar büyüsen de, kimleri sevsen de, nereye gitsen de, sen hep böyle kal.” Sen hep böyle kal Ali, sakın kirlenme.

*Selin’im. Kırmızı’m. Uzaydaki mavi gözlü çocuğun koca gözlü kızı. İçimin hüznü. Kırmızıların içinde en eşsiz olanı. Hüzün en çok senin Kırmızı’na yakıştı biliyor musun Selin? Hüzün en çok ve en güzel dipsiz kahvelerinde belirdi.  ‘Sakın’lı cümleler kuracağım, tam üstünden dinlemeyeceksin yine beni. Sen hep böyleydin, kızamam ki. Sen hep başına buyruktun. En olmayacak yerde, en olmayacak şeyi yaptığın için sevmedik mi zaten seni? Konuşmadan anlattıkların dokunmadı mı en çok? Rüzgara fısıldadıkların en ıssız köşelere ulaşmadı mı köpüklü dalgalarla? Hepsi burada Selin. Unutulmaz, asla, sakın korkma! Ne diyordu Maria Puder, Raif’e: “Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırırsan gelirim… Nereye çağırırsan gelirim!” Şimdi ben gidiyorum ama çağırırsan dilsiz dillerinle, terliklerimle koşar gelirim. Sen susarsın, ben cümlelerce yazarım sustuklarını. Sen yeter ki ağlama.

1 2 3
Buse Savaş
21/02/2016 12:54
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR