Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Gri dedektifler
Sezon: 1 Bölüm: 1

Rust’ın canını sıkan durumu Martin toparlamak üzere.

Kasvetli havaları bolca barındıran diziler seviliyor. Gri rengin alabildiğine gözümüzü boyadığı yapımlara ilginin artmasında Kuzey dizilerinin payı şüphe götürmez bir gerçek. İşte bu noktada bu sezonun en çok beklenen dizilerinden True Detective tam aradığınız dizi olabilir (Çoktan öyle mi yoksa?). HBO’nun sezon ortasında bizlere sunduğu dizinin FX ve Showtime’ın kapısından döndüğünü belirtmek gerekiyor. Daha yayınlanmadan bu kadar dikkat çeken yapım en iyi açılış rakamlarına ulaşarak kanalın yüzünü kara çıkartmadı. True Detective’in kritik sitelerinden çok iyi yorumlar aldığını söyleyelim. Çoğu kişinin referans sitelerinden IMdB’de dizinin puanı başladığından bu yana çok yüksek seyrediyor ve gün itibariyle 9,5 olarak çok dikkat çekiyor. Bu arada bir diğer önemli bir bilgi: dizinin yaratıcısı ve aynı zamanda senaristi daha önce The Killing’in iki bölümünü yazan Nic Pizzolatto.

Dizinin kadrosuna baktığımızda sinemadan tanıdığımız iki ünlü isim var. Matthew McConaughey ve Woody Harrelson harika bir uyum yakalayarak dizinin bu kadar başarılı olmasına büyük katkı sağlamışlar. Bu konuda daha fazla bir şey söylemiyorum, çünkü karakterleriyle ideal bir ikili olmuşlar; deyim yerindeyse ortalığı dağıtıyorlar ve bunu çok iyi yapıyorlar.

Peki True Detective’in konusu nedir? İsminden anlaşılacağı üzere bir suç draması. Louisiana’da bir kadın cesedi bulunur. Ancak sıradışı bir şekilde, boynuz takılmış ve üzerine bir sembol resmedilmiş. Cinayet masasından Martin Hart (Woody Harrelson) ve Rust Cohle (Matthew McConaughey) olayı soruşturmakla görevliler. Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi. Sonuçta bir cinayet ve çözecek olan iki dedektif var ve bir şekilde katili bulup içeri tıkacaklar diye düşünüyoruz. Yıllardır sinema ve televizyonda izlediğimiz yapımlardan sonra bunu tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Evet, bu ikili cinayeti çözmekle uğraşmışlar ve çözmüşler de. Çözmüşler dememin sebebi şu: Dizinin anlatımı günümüzde daha doğrusu 2012 yılında geçiyor. 1995 yılında işlenen cinayetin ardından katilin peşine düşen dedektiflerimiz bu sefer tanık (danışman ya da belki sanık, bunu henüz bilmiyoruz) koltuğunda oturarak başlarından geçenleri anlatıyor. Hikayemiz işte bu şekilde gözler önüne seriliyor.

Genellikle hep daha çok ilgi çeken karakterle başlanır ama ezber bozmak lazım. Martin Hart, sözde normal, kendi söylediğine göre sıradan tipimiz. Aile babası, işinden dolayı evinden uzak kalan deneyimli cinayet dedektifi. Marty söylediğine göre işinden (ancak belli ki başka sebeplerden) dolayı pek mutlu bir evlilik sürdürüyor gibi gözükmüyor. Her ne kadar ortağı Rust’ın yanında ilk başta örnek bir karakter gibi görünse de hiç düşündüğünüz gibi değil. Martin, macerayı seven ancak kendini iki çocuk babası ve evli bulan biri olarak karşımıza çıkıyor. İşin teknik yanına bakacak olursak mesleğinde deneyimli bir dedektif. Sekiz yıldır cinayet masasında çalışıyor ve üstlerine sözünü geçirebilen bir yapısı var.

Rust’ın bu uzun bakışlarını dizi boyunca bol bol izleyeceğiz.

Şimdi gelelim Rust’a. Martin’e göre Rust “Gökyüzünün mavisini beğenmezse gökyüzü ile kavgaya tutuşacak birisi”. Cinayet bürosundakilere göre ‘Vergi memuru’. Bize gösterilen ise nasıl görünürse görünsün çok zeki bir dedektif. Kızını ve ardından evliliğini kaybetmiş ve bunun ardından da tek hayatı mesleği olmuş. Pek konuşmayan ancak konuşmaya başladığı zaman susmasını isteyeceğiniz türden biri. Rust’ın fikirlerini, doğrularını dinlemeye başladığınızda ona kilitlenip tüm söyledikleriyle kendinizi herşeyin muhasebesi içine bulabilirsiniz. Bu yazılarda da sık sık başvuracağım gibi onun söylediklerinden alıntı yapmak buna çok iyi bir açıklama olacaktır:

“Bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. Çok fazla bilinçlendik. Doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. Bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. Hepimiz bir yanılsama içerisindeyken duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat aslında bir hiç olan bireyleriz. Bence türümüzün yapması gereken onurlu davranış programlarımızı reddedip, üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek kardeşçe bu haksızlığa bir gecede son vermektir”.

Rust’ın bir tek bu fikri üzerine bile saatlerce konuşulabilir. Martin’i böyle konuşarak sinir ettiğini gördük. Ancak Martin’le yakaladıkları iş uyumu aralarındaki tezatı bir nebze de olsa yumuşatıyor. İleride bir sebepten dolayı ayrı düştüklerini gördük. Bunun sebebini tam olarak kestiremesek de Martin’in eşi ile ilgili olması pek muhtemel görünüyor.


Rust ve Martin’in selefleri olan dedektiflerimiz.

Rust sigara konusunda çok kötü bir örnek demek yanlış olmaz. Şöyle ki hayatında değil içmek hiç denememiş biri olarak şunu söylemeliyim ki bu adam öyle güzel sigara içiyor ki onun yüzünden sigaraya başlayabilirsiniz. Söylediğine göre alkol kullanmasa da böyle bir karakterin alkolden uzak kalamayacağını söylemek hiç uzak ihtimal değil. Bu arada narkotikten gelen biri olan Rust’ın zamanında hiçbir türlü kötü alışkanlıktan uzak kalmadığını da biliyoruz. Rust’tan ilerleyen bölümlerde bolca söz edeceğimiz için burada bir ara vermek iyi olacak.

İlk bölüm itibariyle karakterlerimizi tanırken bir yandan da cinayetle ilgili genel bilgilerin keşfini gördük. Satanik işaretlere sahip bir cinayet olunca bu tüm polis teşkilatının dikkatini çekiyor. Hatta rahiplerin bile dikkatini çektiğini gördük. Rust’ın bu konudaki sert çıkışı onları zor duruma düşürecek gibi duruyor. Öte yandan böyle bir cinayetin en kısa sürede çözüme kavuşturulmak istenmesi dedektiflerimizin ensesinde onları her an davadan alabileceklerin ellerinin olduğunu gösteriyor. Rust ve Martin’in öldürülen kadının kim olduğunu öğrenmeleri pek uzun sürmedi. Adı Dora Lange olan bu kadının hayat kadını olduğunu biliyoruz. Bu bilgiden sonra hapiste olan eski kocasına ulaştılar ancak ondan pek bir şey öğrenemediler. Yine de bu adamdan hala bir şeyler çıkacağını düşünüyorum. İlginç bir nokta ise Rust’ın cinayetin işlendiği kasabada yıllar önce kaybolan kızın akrabalarının evinde Lange’in cesedinin yakınında bulunan tacın bir benzeri bulması oldu. Bunun cinayeti işleyenle ilgisi olup olmadığını söylemek için çok erken. Bölümün finali ise dizinin gerçek anlamda tavan yaptığı sahneydi diyeceğim. Rust ve Marty’yi ayrı ayrı dinleyen dedektiflerin yeni işlenen bir cinayet fotoğrafını göstermesi ve sorularını arttırdığını gördük. Ayrıca Rust’ın sekiz yıl ortadan kaybolduğunu da öğrendik.

Rust’ın onlara sorduğu soruyu biz de soruyoruz: Onu 95’te yakaladılarsa katil nasıl o olabilir? The Handsome Family’nin Far From Any Road adlı şarkısı dizinin geçtiği yer ve havası için biçilmiş kaftan olarak dikkat çekiyor. Bu yazıyı yazarken tekrar tekrar dinlediğimi söylemeden geçmeyeyim. Bitirirken bölüm içinde geçen şarkı seçimlerinin çok başarılı olduğunu belirteyim.

İkinci bölüm yazısında görüşmek üzere.

Not: True Detective yayınlandıktan kısa bir süre ikinci sezon onayını aldı. Ancak dizi bir dedektif antolojisi şeklinde devam edeceği için tamamen farklı oyuncular ve senaryodan oluşacak.

 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR