Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Gülümseyin, çekiyoruz!
Sezon: 1 Bölüm: 8

Yeni bölümde, Sarp’ın peşinden gideceğini anlamıştık Mestan’ın. Daha doğrusu Celal’in. Ama bu kadarını bekliyor muyduk, bilmiyorum. Bölüm, başından sonuna kadar Sarp’ın “içerdeki” olup olmadığına dair yürütülen bir kavgaydı. Anlaşılan o ki, bir çok insanı da mutlu etti. Az aşk, çok fısıltı! Neyse, başlıyoruz!

Herkesin, eskici veya sahafların yanından geçerken gözüne ilişen eski fotoğraflar olmuştur. Siyah-beyaz, kimi kimsesi kalmamış bir şekilde, harika bir bavulun içinden bakarlar bize. O pozları kimler vermiştir, o insanların aileleri nerededir, hep merak ederim. İnsan, o fotoğraflara bakarak -hatta bir heyecan, not bulmak umuduyla arkasını çevirerek- bir şeyler görmek istiyor. O anda yaşayanı kendince meşru kılmak istiyor. Bende de var; her biri birbirinden farklı birçok insanın siyah-beyaz fotoğrafı. Onlarla yapmayı düşündüğüm şeyden vazgeçmiş olsam da onlara kıyamıyorum. Sanki üzülürlermiş gibi geliyor. Hala aldığım gün yanımda olan çantamın içindeler. Gören olursa, “A, sizinkiler mi?” diye soruyor. Ben de “Yok, bir kaç sahaftan toplamıştım,” diyorum mahcup bir şekilde. Çünkü bir sessizlik oluyor sonra. Belki de haklı bir sessizlik; zira kendi küçüklük  fotoğraflarımdan ya da aile büyüklerimin eski fotoğraflarından daha çok görüyorum o insanların fotoğraflarını. Ben kimim onlar bilmiyor ve belki onların çok önemli bir anlarını oradan oraya taşıyorum farkında olmadan. Hatta biraz da özensizce...

Bunu yazdım; çünkü, Mert’in Umut halini hatırlamaması çok üzücü geliyor bana. Haydi, kendini hatırlamadı; gömleği de mi hiç tanıdık gelmiyor ona? Gelmiyor işte. Ben elimde, kimin olduğunu bilmediğim fotoğrafları tutarken bazı insanlar kendi fotoğraflarına bile sahip değil. İşte hayatın garip bir detayı. Bu bölümde bir umut, “Acaba hatırlar mı?” diye sormuştur bir çok kişi. Kanlı gömleği adli tıbba göndermek için eline aldığında mesela… Ya da öncesinde gözü Umut’un fotoğrafına iliştiğinde… Kırgınlık yaratan ve daha da yaratacak olan bir kısmı bu hikayenin. Anne, ağabey ve evin küçüğü… Hepsi bir yoklukta.

Bu bölüm, benim için en can alıcı kısmıydı bu haftanın. Elbette, aksiyonun tavanlarda gezinmesi, Mestan’ın ölümü ve suçun Sarp’ın üstüne kalması da damarlara kan pompalıyor.

Celal, varını yoğunu Sarp’ın canını acıtmak için diğerlerinin önüne serebilecek bir durumda. “Babam” takımının lideri Mestan, kuşkulandığı ve bunu dillendirdiği Sarp tarafından öldürüldü çünkü. O kavga devam etseydi nasıl sonuçlanırdı? Farklı bir sonuç olur muydu? Olmazdı herhalde. Ama; dizinin kahramanları, sınırları zorlandığında bile bir şekilde başkalarının sabırsızlığından ya da çakallığından elini kana bulamadı şimdiye kadar. Bu, verilebilecek iyi haberdi. Şimdi kötü haberlere geçelim:

Öncelikle Sarp, gerçekten kötü keklendi! Yani, o sevincinin kursağında kalacağı en baştan belliydi. Mestan’ın açık konuşmaya başladığı bölümde ise ne olacağını merak ettik. O da şundan: Sarp’ın öldürmesi de çözüm değil. Biri yardım edecek ona, o kesin. Ama bu kişi kim olacak, diye düşünürken evde, izleyenler olarak, bir oylama yaptık.  Bir oy Davut’a, bir oy da Alyanak’a çıktı. İki de kedi var ama onlar “çekimser” kaldı. Nitekim Davut’un gözünü kan bürüdüğü için kendisi vahşi bir cinayet işledi. E, Melek’i seviyor. Ay, sevmesin daha iyi.

1 2
Ege Dikencik
09/11/2016 12:57
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR