Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
“Her şeyde biraz sen varsın!”
Sezon: 2 Bölüm: 56

Bundan sonra diziyi internetten takip etme kararı aldım sevgili okuyucu. Çünkü anlamıyorum bu diziler ben izliyorum diye mi kötü bir gidişat gösteriyor, izleyemediğim hafta yayınlanan bölüm mutlaka ama mutlaka bombeler bombesi oluyor. Yine öyle olmuş. Yayınından bir gün sonra site üzerinden izlediğim bölüm, birkaç haftadır yazdıklarımın üstüne durup düşünmeye itecek kadar güçlüydü. “Nerede 30 ve sonrası 10-15 bölümlük kısım!” diye yakınmıştım “Al bakalım sana-size aynı o tatlarda bir bölüm!” demişler resmen.

 

Zülfikar ve Meltem’den başlamak istiyorum çünkü bunlar, bizim bildiğimiz ZülMel’e hıphızlı ve güpgüzel ve kapkafa bir geçiş yapmışlar. En başta da canımın çiçeği Zülfikar! Her türlü güzel seven Zülfikar, Küresel Sermaye’nin bir numaralı laf sokucusu Zülfikar, yumoş yumoş pambıksı kalpli Zülfikar… Öyle ki Meltem’in kağıt üstündeki kocasına kendi mutluluğunu -evliliğini- ertelemek pahasına kollarını açıp, sarmalayacak kadar pofidik bir Zülfikar! Bilen bilir, Poyraz Karayel kıymetlimdir ama esas kim derseniz, benden ilk Zülfikar duyarsınız. O yüzden elleri kolları baruta bulanmadan böyle yumoş tarafının daha ağır bastığı kısımları çok özlemiştim. Çok ama çok iyi geldi. Gel bir sarılacağım sana Zülfikar!

 

Geçen hafta bir izleyicinin Safiye-Faik yorumunu taşımıştım buraya ZülMel için. Safiye-Faik’ten Bonnie&Clyde’a geçiş yapmaları, beni ekranı ısırmayı isteyecek kadar bir şekerliliğe saldı. Meltem’in hayran bakışları altında “Sen çok güzel bir adamsın!” diye bağırdığı her kelimeyle ekrana gözlerimden kalpler fışkırarak baktığımı ben söylemedim, siz de duymadınız ama lütfen! Nazar, nazar!

 

Özlediğimiz bir diğer ayrıntı toplu meyhane sahneleriydi. Meyhaneyi çok gördük aslında ama bu sefer detayları ayrı bir hoş geldi benim gözüme. Sanki “Sefer’i öldürdünüz!” diye top tüfeğini kuşanmış o topluluğa çiçekler bırakarak inceliklerle özürler serpmişler gibi. Sefer için dökülen her gözyaşından tek tek af dilemişler gibi. Poyraz’ın pandanın anlamını sorması, öğrendikten sonra bir duble de onun önüne bırakması… Sema’nın o kadar gürültülü bir sahneden sonra pandayla göz temasına girip fondip yapması… Meyhane sahnesinin tümünden çok ayrıntı çıkarırım daha ama bunlar nezdimde en anlamlılarıydı, hoştu.

 

Gözlerimi dolduran -şappirişuppuru ağladı- ayrıntılara gelmek isterim biraz da. Poyraz ve Baba sahneleri. Daha genel alırsak, bütünüyle Baba’nın sahneleri.  İlki, odaya giren Poyraz, hapishaneden çıkan Baba ile ilk defa karşılaşır. Bir takım ‘Baba!’ ve ‘Evladım!’ replikleri… Yoo ağlamıyorum, gözüme çokça sevgi kaçtı! İkincisi Sadrettin-Baba barışması. Baba hep söyledi: “Siz evlatlar hata yapacaksınız, biz babalar onları affedeceğiz işimiz bu!” diye. Yine, yeniden lafının arkasında dimdik Baba. Bence Sadrettin konusunda çok yanlışları var onun, ettiği laftan tutun da, gözünün değdiği bakışa kadar. Ancak konunun bu aralar çok sık bağlandığı bir yer var ki, bir dizi izleyeceksem olmazsa olmaz dediğim kriterler arasına girmesine ramak kalmış, gri karakterler mevzusu. ‘Babalar da hatalar yapar! Bundan daha doğalı yok,’ olgusunun böyle sezdirilmeden, göze sokulmadan çok güzel bir sınırda işlenmesine ballı lokma tatlıları benden!

1 2
Buse Savaş
06/05/2016 14:09
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR