DİKKAT! AĞIR ‘SPOILER’ İÇERİYOR!
Merhamet çok sevdiğimiz bir yemeğin midemize oturması gibi bir final yaptı. İnsana, kadına, çocuğa, erkeğe dair, bütün hayata dair bir sürü şeyi alıp götürdü sanki. Finalde çok büyük bir ters köşe yaptılar. Fragmanda Sermet’in vurulduğunu gördük, bu kadar göstere göstere olmaz dedik ama bunu da beklemiyorduk. Ucu biraz açık kalmış olsa da Narin ve Deniz öldüler. Nereden mi anladım? Deniz "Biz öldük mü Narin?" diye sorduğunda Narin’in iki sezon boyunca ölülerle konuştuğunu unutarak ‘’Ölsek konuşamazdık,’’ demesiydi. Belki de Deniz’e belli etmek istemedi öldüklerini kim bilir? Ölüler konuşur mu, konuşamaz mı onu düşündüler. Teorikte hayır ama pratikte evet, bunu herkes görüyor. Narin ve Deniz’in sonu, bize olayın tamamen bu iki kadının birbirlerinin aileleri olmaları, birbirlerine duydukları sevginin boyutunu gösterdi. Fırat, Sermet, Irmak, Şadiye ve Can... Deniz ve Narin’in hayatında dönüp duran figürlerdi. Evet çok güçlü figürlerdi ama olay iki kadının hikayesi kadar özel, iki kadının hikayesi kadar uçsuz bucaksızdı.
Narin ve kardeşlerinin çocukluklarını, geçen bölüm Yaslıhan’da, o hovarda piknikte bıraktıktan sonra bu bölüm, Zeynep ve Mehmet yeni umutlar oldular. Ailesi tarafından çırılçıplak bırakılmış bir çocuktu Narin. Dizideki en sağlam, en mantıklı karakterdi ama içinde başka özlemleri vardı. Çocukluğu geliyordu mesela, ben şizofren diyordum ama aslında Narin sadece kendi çabalarıyla kazandığı hayatta o çocuğu istiyordu. Sonra annesi gelmeye başladı çünkü onu da bu hayatta istiyordu. Oğlunun adını Mehmet koyması şaşırılacak bir şey değildi ama Narin’in, o hem mahçup hem de oğlunun adını Mehmet koymanın verdiği gururla karışık ifadesiyle ‘’Adı Mehmet olsun,’’ dediği sahne bayağı ağlattı. Özgü Namal’ın Narin’e verilen dokuyu nasıl samimi kıldığını hiç unutmayalım. Gerçekten kendi oğluna ölen ağabeyinin adını vermiş bir kadın o gururu ve eksikliği bu kadar güzel yansıtabilirdi. Fırat’ın doğuma giderken Narin’i unutması ve sonrasında çocuklarını kıskanması yüz güldüren ve Fırat ile Narin’in sonsuza kadar mutlu olacaklarına inandığımızda, aklımızda onları öyle hatırlamamıza sebep olacak sahnelerdi. Fırat, Narin’i hak etmiyor derken, Fırat’ın ölmesini kaldırabilirdim aslında. İkisinin aşklarının başlangıçlarından bitişlerine güzel bir kolaj da gördük bu bölüm. Sanırım hep bahsettiğim bu kadar kirli bir geçmişle yeni-mutlu hayatlarının olmayacağı tezim doğru çıktı. Üstelik Narin ve Fırat’ın hiç alakası yokken. Narin hep en büyük zaafı Fırat olan, tek ailesi Deniz olan ve kız kardeşi Şadiye’yi bir anne gibi sarıp sarmalayan gerçek bir kadın olarak kalacak kafamızda.
Narin ve Fırat’ın ikizlerine bakarken yaşadıkları küçük deneyimle başlarına bin türlü komik şey gelen Deniz ve Sermet de mutlu bir sonla aramızdan ayrılmadı. Deniz’in annesi ve babası ölünce, hayata gülüp geçme moduna girdiğini hepimiz biliyoruz. Anne-babasının ölümü sadece ebeveynlerini değil, kız kardeşini de ondan almıştı. Irmak ile asla gerçekten abla-kardeş olamadılar o günden sonra. Bakıcı ve bakılan oldular. Bu yüzden Narin de Deniz’in tek ailesiydi. Narin yüzünden hayatına giren Sermet’in ağırlığı, Narin’in anaçlığının anne olmasından sonra baba oldu Deniz’e. Tek bir an beni çok büyüledi. Eve komando kampı gibi su birikintilerinden, koca koca borulardan geçerek baskın yapan silahlı adamlar geldiğinde, Sermet sehpayı siper ettiğinde, Deniz ile bir saniyelik bir bakışma yaşadılar. Sermet dedi ki ‘’İşte bundan bahsediyordum. Ben çok zarar verdim, bu yüzden çok zarar göreceğim çok tehlikeliyim.” Deniz ise şöyle dedi ‘’Gerçek olduğuna inanamıyorum ama haklı çıktın, bu hayatın içinde ben ne yapıyorum?’’ Zaten sonra Deniz, bir adamı öldürdü, ama hamileydi. Bir kadının içinde olabileceği bütün halleri gösterdi. O bilginin, o zarafetin, o güzelliğin nereye varabileceğini gördük. Elleri kanlı olduğu halde birisini öldürdüğüne inanamayarak, Narin ve kendisinin de ölümüne sebep oldu. Mahinur Ergun’un çok sevdiği bir tema var: En sonunda anne-babaya benzemek. Asmalı Konak’ın finalinde, Bahar’ın kanser olduğunu öğrenen ablası ‘’Annem de bu yüzden öldü!’’ cümlesinden başka bir şey söyleyememişti. Deniz de kazada ölüp ölmediğini anlamaya çalışırken ‘’Annem ile babam da bu yüzden öldüler,’’ dedi. Aynı Narin’in asla annesi gibi olmak istememesi, Kara Hatice’nin onu hep takip etmesi gibi. Anneler, babalar ölürler ama çocuklar onları hep ceplerinde taşır.
Ve Irmak.. Deniz’in asla hissedemeyecek olan kardeşi. Duygularını çok baskın yaşadığını düşünebilirsiniz Irmak’ın. Ama o asla bilmiyor emin olun. Merhamet’in verdiği dramın içerisinde Irmak en çok kaybeden taraftı. Finalde, dizideki herkes gibi o da kaybetmiş olsa da, kendi açısından iyi bir sonu oldu. Cenk’in Pamir kimliğinin gerçek olduğunu öğrenmesi ve Pamir, “Ben söylemedim,” dese de, Irmak tahmin ettiği için Sermet’e gizliden gizliye meydan okuması çok zevkliydi. Sermet’in Irmak’a bütün yaptıklarının bedeli olarak, son bölümde Irmak’ın onu köşeye sıkıştırması içimin yağlarını eritti. Yemek sahnesinde, Irmak’ın ve Ali’nin yüzlerinin aldığı şekiller tam caps’likti o ayrı. Irmak’ın bütün entrikalarına, Pamir’in oynadığı dizideki kadını kıskanıp, büyük ihtimalle öldürüp bir taraflara atıp, cep telefonundan o mesajı atmış olduğunu eklediğini düşünüyorum. İsviçre’ye giderken ablasına Sermet ile ilgili son nifağını sokan Irmak, değişmediğini gösterdi bize. Değişmemişti ama mutlu bir sonu hak etmişti ve ablasının öldüğü haberini alana kadar da bunu yaşayacak. Irmak, ruhunu anne ve babasıyla gömen bir kadındı. Şimdi Deniz’in ölümüyle, Sermet’ten iyi bir intikam alır diye düşünüyorum. Öyle olmasını umuyorum.
Bir diğer mutlu son Şadiye’nindi. Can’ın kendisine çok şükür kurduğu yeni düzende, yine çok şükür Şadiye’ye de bir yer var. İngilizce kursundan arkadaşlarıyla “Paris’e gideceğim,” diye insanları kandırmaya çalışan Şadiye; küçükken en saf olanlarıydı. Eksiklikleri olan bir çocuktu. Sonra tecavüz, evlilik dışı çocuk, seks işçiliği, dayağa mahkum kısır bir evlilik.. Özgürlüğü, babası kocasını öldürünce elde etti. Hayatındaki erkeklerin boyunduruğu bitince. Oklar hedefi tam on ikiden vuruyor yani. Açık açık söylenmese de Şadiye’nin aslında kızı olduğunu ama onun çocuğu oğlan zannettiğini biliyoruz. Hemşire de Şadiye’nin çocukluğunu oynayan kızla yıllar sonra çıkıp gelmişti. Aslında düşününce açık açık söylenmiş. Şadiye tahmin ettiğim gibi kızına kavuşamadı. Birbirini asla tanımayan, erkek egemen düzen kurbanı bir sürü anne-çocuk gibi. Şadiye’nin aşkının umutsuzluğundan kurtulan, koca koca silahlı adamları elindeki tabancayla vuran Ali ise biraz trip yemesine rağmen Tatyana’ya dönüyor. Ali de bu bölüm ölenler arasında. Ali ve Sermet’in günahları illa birilerini alacaksa, Ali’ye ek olarak Sermet’i almasını isterdim. Ancak günahların bedellerini her zaman işleyenler ödemiyor. Yine de doktora giden Deniz’in mamografi çektirmiş olabileceğini düşündüğü için Ali benim canım. Biricik dulcuğum!
Bir kadının atlatması gereken en büyük travmalardan biri doğum bence. Narin’in insanın ağırlığını hesaplaması gibi, doğurduğun çocuk her şeyiyle senin sırtında. Doğum anına korkan gözlerle bakan Deniz ve Narin; biri sırttan atılıp tekmelenen, diğeri ise üstünde durduğu sırtın yok olduğu iki çocuktu. Çocuklar gördük ki bir şekilde ilerliyor ama çocuklarının ölmesi anne-babaları pek ilerletmiyor. Bunu da Narin’in, Deniz’e ‘’Beni bırak, benim çocuklarım var artık,’’ demesiyle gördük. İkizleri olmasa hiç tereddütsüz giderdi Deniz ile, ama Deniz duramadı. Bayıla bayıla izlediğimiz yolculukları, bir kaza ile bitti. Finalde iki kadim dostun araf konuşmaları, hem güldüren hem ağlatan bir Merhamet farkıydı. Bir daha böyle bir final göremeyiz. Merhamet ile ilgili son kez yazmak çok zor. Narin ile Deniz’i o sahil kenarında şakalaşırken hatırlayacağız. Erkeklerin dünyasının hesaplarının sonuçlarını, bütün güçlerine rağmen en ağır şekilde çeken ve bu dünyada iki kadın olarak dost olmayı başarabilen iki tatlı kalp çünkü onlar.
Umarım Merhamet’in vermek istediği her şeyi doğru almışızdır. Yerli diziler arasında böyle güzelliklere pek fırsatımız olmuyor çünkü. Hiç unutulmayacaksınız Narin, Deniz, Sermet, Fırat, Irmak, Şadiye, Atıf, Can, Mehmet, Ali, Kara Hatice, Moskof Recep, Ümmü, Zafer, Tatyana ve ‘Rafet’...