Bir kere Asiye ve Çetin azmettiricinin adını ağzından alamadan Bülent öldü. Semra Hanım (Çetin’in anneannesi) Bülent’in öldüğünden habersiz olarak telefon etti, telefonu o sırada Bülent’in ölüsünün yanında duran Asiye açtı. Fakat Semra Anneanne Asiye’nin sesini duyar duymaz, kıvrak bir manevra yaptı; sanki gelinini koruyormuş gibi, “Bülent, bu yaptıklarının bedelini ödeyeceksin,” dedi. Asiye, Bülent’in öldüğünü söyleyince üstüne bir de “Valla mı vah vah, ne konuştunuz, bir şey söyledi mi?” diyerek iyice yüzsüzlüğe vurdu.
Nesrin Hanım ve Hale yine saçmaladı. Bülent’in annesi Hacer Hanım’ın işten kovulması gerektiğini söylediler. Onlar, hala dış kapının dış mandalı olduklarını anlamadılar. Kendilerine fikirlerini soran yok, ama anne-kız her fırsatta her konuda yorum yapmadan duramıyor. Tabii Hacer Hanım’ın işten kovulması fikrine önce Asiye ardından Taylan şiddetle karşı çıktılar. Hale, Taylan kendisinden taraf olmayınca çok sinirlendi ve Taylan’ı çekip gitmekle ve bebeği ona göstermemekle tehdit etti. Zaten anne-kız habire çocuğu babasına göstermemekle tehdit edip duruyorlar. Nedir yani, şehzade mi doğacak, bu bebeğin sürekli koz olarak kullanılmasını da pek anlayamıyorum ben. Sanki Hale ve annesi kendi kendine bir hayat kurabilirmiş gibi böyle diklenmeleri komik. Zaten Taylan da bu blöfü pek yemediğini Hale’nin ümüğünü sıkarak ifade etti.
Gelelim Ali’nin Mine’yi istemeye gelmesi hikayesine. Ali’nin annesi zaten en başından beri bu evliliğe karşı. Oğlunun Mine’yle evlenmesini istemiyor. Ali’nin kız kardeşi ise evde oturmaktan canı sıkıldığı için olsa gerek epey romantik. Ali’yle Mine’nin ilişkisini destekliyor. Öte yandan, Mine’nin üvey annesi Pervin, Ali’ye aşık olduğu için Mine’yle Ali’nin evlenmesini kesinlikle istemiyor. Bu bölüm iyice karalar bağladı. Öyle ki, yüzükler takıldıktan hemen sonra Asiye’nin öldüğü zaman hastanede kendilerine verilen eşyalar arasından bulduğu pırlanta kolyeyi herkesin yanında ortaya çıkardı. Mine’ye ablasının bu kolyeyi nasıl aldığını, böyle bir kolyeyi zengin bir adamın ona hediye etmesi gerektiğini ya da hırsızlık yapmış olabileceğini, işte böyle bir kızın kardeşi olan Mine’yi evlerine gelin olarak almaya çalıştıklarını söyledi. Zaten bu birlikteliği onaylamayan Ali’nin annesi ise, kalkıp gitti.
Ali ve Mine daha sonra buluştular ve bu tatsız hadiseye rağmen sözlendiklerini ve ne olursa olsun evleneceklerini söylediler. Bu neyin inadıdır ben anlamadım açıkçası. Bu kadar karşı çıkılan bir birlikteliği ne adına sürdürüyorlar anlamadım. Ali her şeyden önce şiddet eğilimli bir adam. Geçmişte Mine’yi dövmüştü ve bunun yüzünden ayrılmışlardı. Bunca terapiye rağmen hala da bir ilerleme kat etmiş değil. Kız kardeşiyle konuşurken, kardeşinin biriyle birlikte olmayı hayal etmesine bile izin vermiyor, eline aldığını kızın kafasına geçirmekle tehdit ediyor, kız kardeşinin çalışmasına izin vermiyor, sonra kardeşinin çalışacağı işi kendisinin seçmesi şartıyla izin veriyor. Böyle bir tip Ali. Mine hangi akla hizmet bu adamla evlenmek istiyor anlamıyorum zaten.
Çetin ise yaşadıkları üzücü olaylardan sonra, Asiye’yle bir an evvel evlenmek derdinde. Hemen gidip nikâh günü aldı. Gelinlikler hazırlandı. Ancak Semra Anneanne bu evliliğe karşı malum. O yüzden önce Asiye’yi sütün içine bir şeyler katarak zehirlemeye kalktı, Asiye sütü içmeyince de merdivenden aşağı itti.
Kara Ekmek’te haftalık hastane ziyareti bu sefer de Asiye merdivenlerden yuvarlandığı için yapıldı. İstisnasız her bölüm bir hastaneye gidiliyor biliyorsunuz. Neyse ki, Asiye’ye ve bebeğe bir şey olmamış, üstelik bu vesileyle bebeğin cinsiyetini de öğrendiler. Asiye’nin kızı olacakmış.
Asiye, anneannenin kendisini merdivenden aşağı ittiğini ve o evde hiç istenmediğini sonunda anladı, Çetin’le de bu düşüncesini paylaştı. Ancak daha sonra işyerinde kapı dinleyen Berkant’ın kendisini arayıp Ahmet Dede ile ilgili uyarması sonucunda, Ahmet Bey’den de şüphelenmeye başladı. Ahmet Dede, geçen bölümden beri bir takım esrarengiz telefon konuşmaları yapıyor.
Asiye ölümden dönse de, tehditler alsa da nikâh hazırlıkları yapıldı. Ev süslendi, konuklar arasında Asiye’nin nikâh şahidi olarak Mine ve Mine’nin sevgilisi Ali, Ahmet Dede ile konuşması sonucunda kuzen kontenjanından davet edilen Asiye’nin eski sevgilisi Berkant da vardı. Fakat Berkant’ın nikaha gelmesi pek iyi olmadı. Çetin onu görünce çok sinirlendi. Bir köşede Berkant’ı tepelerken, Taylan da olanları gördü. Ve sonunda her şeyi; Selen’in uçurumdan aşağı düştüğünü, Asiye ve Çetin’in arasındaki anlaşmayı, şantajı, tehditleri öğrendi. Çetin’i polise teslim olmaya, cezasını çekmeye ikna etti.
Asiye’nin gelinliği güzeldi, ona çok yakışmıştı. Keşke kıpkırmızı bir ruj sürmeseydi ama genel anlamda güzel bir gelin oldu. Fakat evi fosforlu pembe, mor tüller ve bir takım kristallerle süsleyerek tam bir pavyona çevirdiler, tebrik ederim. Hani Belenoğlu ailesi Grimaldiler’den sonra ikinci geliyordu? Belenoğlu aşağı Belenoğlu yukarı. Bu mudur yani seçkin zevk? Asiye ve ev halkı nikahın kıyılmasını beklerken, Ahmet Dede gelen bir telefonla ortadan kayboldu. Çetin ve Taylan ise karakol yollarına düştüler. Tam Çetin karakoldan içeri ifade vermek üzere girecekti ki, gelen bir telefonla her şey değişti. Ahmet Bey’in ölü bulunduğu haberini aldılar.
Bu haftanın özlü sözlerine gelecek olursak:
“Gördüğün her hıyarla turşu kurar gibi hayal kurarsan böyle olur işte”.
“Dırdır yapan kadın yoktur canım, onu anlamayan öküz vardır.”
Ahmet Bey’in ölü bulunmasıyla birlikte, şimdiden Asiye ve Çetin’in nikâhının yakın zamanda kıyılmayacağı belli oldu. Gelecek bölüm bunu kimin yaptığını araştıracaklar, anneanne iyice gemi azıya alacak tam atağa geçecek, diğer yandan Pervin olayları derinine araştırmak için daha cesur hamleler yapacak gibi geliyor bana. Bekleyelim görelim…