Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Kimlik Bunalımı
Sezon: 5 Bölüm: 5

Çok dizinin denemeyeceği bir iş yapıyor The Walking Dead, altından da kalkıyor üstelik. Dizinin protagonisti Rick’in, hem de karakteri oturmuş, gerçek bir lidere dönüşmüş, ahlaki manyaklığın sınırlarında gezinirken iki bölüm boyunca ortada olmaması önemli bir seçim. AMC’de yayınlanırken kabloludaki dizilerin bütün reyting rekorlarını alt üst eden bir yapımın konformizmi değil bu. Dizinin yüzünü ve front man’ini, hem de iki bölüm üst üste devre dışı bırakıp sezonun en iyi iki bölümünü kotarmak her şeyden önce cesaret diye adlandırılmalı.

Yanlış anlaşılmasın, son iki bölüm Rick’in olduğu bölümlerden de çok Rick’le ilgiliydi. Zombi salgınının dönüştürdüğü liderleri ve onların gruplarını izliyoruz. Her yeni lider ayrı dinamik ve dolayısıyla ayrı hikâye demek. Bölümlerin sırıtmamasının nedeni de bu. Sevsek de eleştirsek de, kızsak da beğenmesek de Rick’e bambaşka bir perspektifle bakmamızı sağlıyor.

Bu sefer liderlik görevi Abraham’da. Rick gibi onu dört sezondur takip etmediğimizden, adamı bu hale getirenin ne olduğunu öğrenmek gerek. Flashback’ler sıklıkla değil ama efektif kullanılıyor dizide, orası kesin. Bu dünyada da insanlığa reset atan yeni dünyada da devam edebilmek, odaklanmak ve gittiğin yolu belirlemek için bir motivasyon gerekiyor elbet. Hissizleşmek gerekiyor o yolda, yok edebilmek, yanındakileri kırabilmek ve bütün bunların doğal bir sonucu olarak da en zor kararların altına imza atabilmek.

Esasen bir kimlik arayışı bütün bölüm. Bir yol ve büyüme hikayesi aynı zamanda. Karakterler kendi kimliklerini sorgularken birbirlerini de tanımaya çalışıyorlar. Gurubun en merak edilen elemanı ise hayatın anahtarını elinde bulunduran tavus kuşu kılıklı Eugene elbette. Büyük laflar edip gösterişli bir şekilde paketlemek suretiyle karşınızdakine yedirebilirseniz kandıramayacağınız insan yok. Hele bir de kandırmaya çalıştığınızdan daha zekiyseniz. Tıpkı Nolan sineması gibi. Eugene, ne kendi kim olduğuna karar verebiliyor, ne de çevresindekiler onu yaftalayabiliyor. Zombi öldürmekten aciz, her çatışma ortamında başkasının arkasına sığınan, arkadaşlarının sevişmesini izleyen, H. G. Wells kitabını elinden düşürmeyen… Manipülasyonla hayatını idame ettirebileceğini çok önceden fark etmiş, cinsellik dâhil başkalarının üstünden yaşayan bir adam Eugene. O çok konuşulan saçı da yalanlarını değil de saçını sorgulayalım diye bir çeldirici sadece.

Glenn’le Maggie’nin kendilerini daha çok aramaları gerektiği bir bölümdü. Maggie’nin Beth’i hiç sorup sorgulamaması, hatta tamamen umudunu kesip Abraham’larla gitmeyi tercih etmesi, başarılı sezonun en zayıf halkası kuşkusuz. Ne Glenn’in ne Maggie’nin bu gruba katılmasının ardındaki motivasyonu keşfedemedik bir türlü. Yeni bir dünya umudunun çok uzak olduğunun farkındalar, çok fazla acı çekmiş, vahşet görmüşler. Umuttan konuşmaya kalksalar, bir zombi beliriveriyor pencerede. Umut çok uzak, aşk çok yakın; tutunacak şeyleri yanı başlarında en azından.

Otobüsün patlamasının altında yatan gerçek, Eugene’in büyük laflarıyla paralel, o otobüsün temsil ettiği umut Eugene’in büyük lafları gibi yoldan çıkıveriyor bir süre sonra, hem de Eugene tarafından çıkarttırılıyor. Maggie Samson değil diyor sözde bilim adamı için fakat İncil’de sakladığı sırla çevresindekilere felaket getiren Samson, gücünü de sırlarını saklamak için kullandığı saçından alıyor.

Ama bölümün esas konusu Abraham. Tek bir göreve odaklanmış, bir şeylerin peşinde, arınmak-temizlenmek istiyor o belli. Kefaret arıyor. Nedenini de öğreniyoruz nitekim. Zombi salgınının başında işlemiş ilk günahını Abraham. Bir süpermarkette karısını ve çocuklarını korumaya çalışırken insanları kola kutusuyla öldürerek çözmüş yeni dünya düzenini, o yüzden hayatta, o yüzden hayatsız. Kocasının dönüştüğü canavarı görmek rahatsız ediyor eşini, o kadar ki, tanıdığı yerine tanımadığı yaratıkların; zombilerin kucağına atıyor kendini, hem de iki küçük çocuğuyla birlikte. O gün bugündür evlilik yüzüğünü sol elinden çıkarmamış Abraham, o günün anısıyla yaşıyor hala. Eşinin ve çocuklarının kendisi dolayısıyla yok oluşu çok ağır geliyor, umudunu; hayatını devam ettirmesini sağlayan ışığı yok oluyor çünkü. Rosita da Glenn de Maggie de birer araç onun için artık.

Ve sonra kurtarıcısı; ilginç saçlı, garip aksanlı, aksak yürüyüşlü insanlığın son çıkış yolu Eugene geliyor karanlıklar içinden. O tipiyle umut ışığı oluveriyor Abraham’a. Bir misyonu var artık, eski dünyasını eşini ve çocuklarını hatırlatan bir misyonu; onlara geri kavuşabileceğini, insanlık adına iyilik yaparak kefaretine ulaşabileceği bir ışık.

Eugene’in yalanları ortaya çıkıp o ışığı söndürdüğünde sol elinde yaşattığı dünyaya dair hayalleri, sağ elinin parçalandığı gibi parçalanıyor. Yolda insanlığını da kaybederek üstelik. Otobüsü saran alevler ve itfaiye aracının suyu bile vaftiz olmasına, günahlarından arınmasına yetmiyor.




YORUMLAR




BUNLAR DA VAR