Senelerin değişmeyen cuma birincisi Karagül’ü hem AB hem de totalde geçerek birinciliğini korumuş dizidir. Acun Ilıcalı bile zamanında mücadele etmeyi bırakıp Survivor’ı her gün yayınladığı o acayip zamanlarda cuma gününü pas geçmişti. Tebrik ediyorum.

Bu başarıyı, geçiş bölümü yapmak yerine eğlenceli ve keyifle takip edilecek bir bölüm hazırlayıp sundukları için elde ettiler. Geçen haftalarda çemkirdiğimiz her şey oldu diyebilirim. Defne yine eskisi gibi tatlı, hafif çatlak hallerine dönüyor. Ömer’le aralarında yine açmazlar var ve oldu mu olacak mı diye merak ettiriyor. Koray ve Neriman sahneleri minimum sürede maksimum kahkahayı attırıyor. Serdar, anneanne, ekmek arası, Necmi, Vedat gibi karakterlere bu bölüm pek yer verilmemiş ve hikâye; Defne, Ömer, Yasemin, İso ve Sinan üzerinde dönmeye başlamış. Kimse kusura bakmasın, nice diziler ''benim reyting kaygım yok,'' diye diye gitti. Ben normalde Karagül seyrederken bu yaz bu diziye tutulduysam, ama arada Karagül'e de göz atmak istiyorsam dünür kavgalarında, bazı yan karakterlerin sahnelerinde zaplarım. Ha ben zaplamıyorum, kumandayı yok ediyorum evde o ayrı. Yine de bu işin matematiğini iyi yapmaları lazım, yapmışlar da zaten.

15. bölüm eyyoooooorlaması:

* Vurur yüze ifadesi aşağıdayım su atsana bitanesi. Ömer'in yerinde olsam kapının önüne kadar gelmişsem ''İn aşağı in bir şey konuşacağız,'' diye bağırırım, en kötü ''Anne para at dondurma alacağım,'' derim. Bir dakika bekleyip gitmek nedir canısı? Yaktığın benzine, girdiğin tribe, eksilttiğin kas kütlesine yazık. Ha, Defne de ayrı bir tribal enfeksiyon. Yahu sen adamı bırakıp kaçmadın mı, peçeteyle şarkı ister gibi küçücük bir çiziktirip gitmedin mi? İnme o zaman aşağı hiç. En konuşman gereken zamanda konuşmayıp şimdi mi konuşmaya karar verdin. Bebeğim bu nedir ya? Adamın üzüntüden sapır sapır kasları döküldü, ben buna dayanamam.

* Necmi'de de ya mangal gibi yürek var ya da yediği haltı anlatamayacak kadar suçlu. Ha, ben yine de karımı yeğenimin mutluluğu için terk ettiysem o eve girer girmez şov yaparım. Çünkü biz; ''Kanka ben naaaaptım? Bi’ sor ne yaptım? Kardeşin senin için ne Firevs Yöreoğluluklar yaptı dinle,'' diye anlatan insanlarız. Yediniz İplikçileri be, soylarını kuruttunuz.

* Defne sen güçlü bir kızdın, hafiften kafan kırıktı. Hala daha bu kızın Neriman'dan korkmasına dayanamıyorum. Neriman'ın koluna bas düzleştiriciyi de ne olduğunu şaşırsın. ''Ömer'e âşık oldum,'' cümlesinin bile arkasında duramaması üzdü. Şöyle bir Yasemin'in üzerine atladığı gibi, Ömer'in evini basıp camı çerçeveyi çeyizi kırdığı gibi bir sahne olsaydı da keyifle bir kilo yürek yeseydik. Kadın da hiç üşenmemiş, terk edildikten sonra gelip atarını yapıyor. Benim nenem de böyleydi, namazını kılar sonra bir şişe rakısınakljdfaskjdkj. Neyse. Defnecim o tavırlara girip Ömer'i kendine âşık ettikten sonra kaçıyorsan, ertesi gün de işe gitmemelisin. Hani fikir olarak. İnsaniyet namına. Hani çünkü bu mantıklı. Fikir sadece. Canım, alınmıyorsun di mi? Neyse en azından her şeyi anlatmaya karar verdi. biraz geç oldu ama hala Ömer'in yağ-kas oranını koruyabiliriz.

* Yasemin ve İso sahneleri bu bölüm ''Keşke bunların aşkı için izliyor olsaydım, kafam rahat olurdu,'' dedirtti. Gel deyince sorgulamadan gelen adam da zaten adam gibi adamdır. Kavgaya çağıracağım ilk adam olarak İso'yu kaydediyorum excel dosyama. Yetmedi bir de gece gece günaha girdi. Para Ömer’de, pul Ömer’de, koleksiyon Ömer’de, kas Ömer’de, şirket Ömer’de, yetenek Ömer’de ama İso günün kazananı. Kahvaltı sahneleri, Yaso'nun sonunda o egosunu; triplerini bırakıp İso'ya uyum sağlamasını izlerken ağzım kulaklarıma vardı. Böyle kendini beğenmiş kadınların hakkından onları sallamayabilenler, korkmadan çekinmeden yaklaşanlar geliyor. Kendisini tebrik ediyor, bıyıklarını ayrıca kutluyoruz. Helal olsun koca bıyıklı adam!

* Sinan'ın sahnelerinde artık gözlerimi kulaklarımı kapayacağım ben, emoji gibi olacağım. Adam gerilerek şirkete gidiyor, sevdiği kadını en yakın arkadaşıyla görmek nedir yahu? Hani istediği kadar yılların klişesi olsun, hayat kadar gerçek. Bayram günü Karadenizli evi kapısı önündeki ayakkabı kalabalığı kadar gerçek. Bir de bu adam iradeli çıktı, uzak da duruyor Defne'den. Direkt buzdolabı oldu Defne'ye karşı ve sonunda istediğim şey oldu, Defne yine Ömer'in asistanı. Oooohhhh beee! Vurur yüze ifadesi, asistan fantazyası bir tanesi. Eheheheheehehe. Bu arada Defne sen ne cinmişsin sen, hem adama aşk acısı çektiriyor hem de spor arabasıyla kendini işe bıraktırıyor. Adam sporla üreyecek sayende ama ne önemi var ki...

 Ömer'in Defne'yi asistanı olarak gördüğü sahneye bin tane alternatif çektim kafamda. Defneyle odası arasındaki camdan koşarak giriyor, “Seeeeeen napıyorsun burada??” diye hayatının şokunu yaşatıyor Defne'ye mesela ama etik değil diye çıkarmadı kızı. Etik mi? Canım, onu ben yedim öldü. Neyse ki içim soğudu hafif, ''Sen değil siz, Ömer bey değil Ömer.'' Ben olsam gün boyu kompozisyon yazdırır, çıktı aldırır, kağıtları yerim gözünün önünde. Demek bu yüzden ben o cool insan olamıyorsam...Ama insan da delirir; ''Bir neden gittin diye sormayacak mısın?'' Really? Onu sen keşke açıklasaydın da gitseydin, en kötü kağıda yazsaydın, hani o olmadı mesaj atsaydın, hani o da değil artık Hedwig’le haber gönderseydin.

''Ben bunları hiç hak etmedim Defne. Sormayacağım. Sana neden diye bile sormayacağım. Çünkü sen bunu bile hak etmiyorsun.''

Kendi kendime günde beş kez kelimesi kelimesine söylediğim bir cümleyi Ömer'den duymak güzeldi. Ben ne soracağım, sen anlatamayacak kadar korkaksın. Şimdi derhal terk et burayı kardeşim. Derhal terk et.

İşte yine de sen dizi karakterisin. ''Ya canım o olay neydi ya hani tam seviştik sevişeceğiz falan gibi bir durum var hani gittin ya sen neydi o :)'' dersin bi’. ''Ben pazı falan alıyordum n’oldu evde mi sıkıldın:) Yedim ben o pazıyı çiğ çiğ. Şey ya sen açsan bi’ şarjör mermi var.''

O değil de eğer Defne, Ömer ilk anlatmak istiyorum deyip de reddettiğinde yılsaydı hiç çekilmez bir hal alırdı. Ne bileyim, gergin de olsa sevimliydi o Defne'nin kovalayan halleri. Ben ikinci denemeden sonra eaaaaaaah zaten dizideki yeni eski bütün karakterler bana âşık anasını satayım der giderdim. Ne uğraşacağım ya dünyanın en güzel kızıyım. Doğal kızılım bi’ kere. (Belki Elçin Sangu görür de besties olma teklifimi kabul eder düşüncemle geliştirdiğim küçük sinsi planım.)

Yalnız, adam bi’ anlatsa dinleyecekti he. Dinlemiyorum der bi’ kere başladıktan sonra dinler. Bakış bakış bakış, sonra “Bi’ şey  anlatacağım bi’ şey anlatacağım.” Annene okuldan öğrendiğin saçma fıkraları anlatmaya çalışan çocuk gibi peşinden konuşacağına konuya direkt vurucu cümlelerle gir zaten dinleyecek. Misal ''Soyunalım mı?'' gibi.

Bu arada bu dizide mükemmel bir sahne-şarkı uyumu var yaaaav. Model’in Değmesin Ellerimiz şarkısının sözleri ne güzel yakışmış sahneye. Bunu öpüştükleri sahnede Sezen Aksu’dan Aşk ile yapmışlardı, o da süper olmuştu.

D: Ben alsaydım kahveyi çünkü her zaman ben veriyorum.

Ö: Bu sefer ben alayım bacaklarım açılsın.

D: Tamam o zaman ben de burada durayım benim de bacaklarım şey olsun.

Ahaahahahaha ya, bi’ gün bu kız şey olsun, şey yapmış, şey gitmiş, derken ağzını yüzünü yoğura yoğura seveceğim. Kızgınlığım beş saniye sürdü. Dayanamıyorum zaafım var Defne'ye. Bu arada Ömer'in küçük bir yaşam alanı olarak bellediği omzundan dekolte vermesi o üstüne iiiiinanılmaz yakışan mooohteşem elbiseyi giymesiyle bildiğin belden aşağı vurmuş. Ben olsam arada gelsin arada kaçsın umurumda değil, her defasında kabul ederim herhalde. Kız aşırı güzel be kardeşim. (Besties’liğimiz için tiiiik tak tiiiik tak geri sayım seslerini bi’ ben mi duyuyorum???)

[http://postimg.org/image/on8e3pzz9/ düştükten sonra rezil olmadım kendim gülüyorum tribine girmek (temsili)]

* Sude geldi hoş geldi. Biraz ortalığı karıştıracak gibi geldi ama bir sıkıntı çıkarırsa bacaklarını kırarız da annesinden çekiniyorum. Melisa Şenolsun da yakışmış diziye, karaktere. Bakalım Neriman'ın gerginliği bir parça da olsa azalacak mı kızı geldikten sonra. Bıktım rezenesinden, dokuzlu çayından, aç şu camı mamı, kapat üşüdümünden. Me me me me menopoz şoooov.

"Böyle mi takılacağız gerçekten, patron-asistan olarak, hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibi? Anlayamıyorum nasıl böyle davranabiliyorsunuz yani karşında öylesine başka biri varmış da hani.''

Burada caps lock açamıyorum ama açabiliyor olsam açar, 72 puntoyla gözlerinizi türbülansa sokardım yemin ederim. Çünkü gittin bir tanesi? Hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibi? Anlayamadık biz de, neden böyle davrandın? Adam kafanın arkasına kocaman Ömer İplikçi isimliğini fırlatmıyor diye hala daha hem suçlu hem güçlü.

Yine Koray geldi de ayağım toprağa bastı gibi oldu. ''Susar mısın geri zekalı, kız şu an ağlıyor yaaa.'' Aahahaahahahaahaha. Koray'ı ilk bir saat görmedik ama sonra da unutamadık, bayılıyorumOnur Büyüktopçu’ya, adam harikalar yaratıyor, yaratmak Allah'a mahsus demeden. Adam ofise girer girmez dehşet saçtı, aşağılama krizine girdi asjdklfsjas. Bu adama bayılıyorum. Başarıyı asla olgunlukla karşılayamadı canım benim.

Nihal de tam bir arkadaş gibi arkadaş. Seviyorum bu kızı. Tatlı minnoş bir kız. İki saniye içinde nakavt olmak üzere olan Defne'yi yerden kaldırdı.

* Sonunda Ömer de Defne'yle olan anılarını gözümüzün önünde hatırlayıp tribe girdi. Flashback’lere gelesin Ömer. Tamam ilk üç gün ben de destekledim ama artık tamam, konuştur şu kızı, sor bakalım derdi neymiş. Sorma da, bırak anlatsın. Meraktan çatlamıyor musun yahu? Başına bi’ şey gelecek, kasların eriyecek be adam. Ama hata Defne'de, adamın taktiğini adama satacaksın. Sıkıştıracaksın asansörde, öyle kaçmak yok bililili bi’ şey demeyeceksin. Yıprat adamı orda, Rocky dedik sana o kadar.

* Koray ve Neriman'ın sahnesini hiç yoksa bi’ 99 kez izledim. Hani replikler falan harika o zaten ayrı bi’ şey de, bu nasıl bir oyunculuk? Gözlerimden yaş geldi. Arkadaş arkadaşın kraldan çok kralcısıymış. Aadın teselli etmek zorunda kaldı be. ''Allah'ım ben sana ne yaptım da sen bana bunu verdin yaaaa Rabbim! Bu nasıl bi acıdır Allah'ım içime içime.'' Koriş’im Allah derdini verdi dermanını da verir, Necmoş’una yine kavuşursun. Empatide devleştin sanatçım benim.

* İso yine kötü gün dostu. Bir gün Defne'yle eğlenirken göremedik be kardeşim. Tatile gittiler iki el pişpirik oynamadılar, anca “İso gel beni bilinmez yerlerden al, İso gel beni teselli et, İso gel bana akıl ver.” Yalnı,z Defne tam olarak ne yaptığını idrak edemiyor asla. “Söyleyince eline ne geçecek?” diyor adam, ''Ömer'in beni böyle bilmesini istemiyorum. Arkama bile bakmadan onu terk ettiğimi zannediyor. Sevdim deyip yalan söylediğimi sanıyor.'' Kanka çünkü öyle ya, yanlış anlamazsan. Şey yapma yani ama biraz öyle. Adam vazonun içinden geçti, pazıyı tokatladı sinirden. Çünkü gittin:) Hani:)

* Ömer'in peşinden evde “Dinleyeceksin beni, Dinle!” diye koşacağına adam soyunduğunda eaaaaaaah diye öpsene direkt. Sonra öyle dinlersin ''Defne bu Şükrü, aklına eser gider, hiç gitmemesi gereken anda gider,'' diye. Çok mu zor güzel bir tanem, kardeşim benim. Adam duştayken arkasından mı bağırırsın, rujla aynaya mı yazarsın. Yahu Whatsapp` tan 4 metre uzunluğunda mesaj atmadın mı sen hiç? ''Ömer artk sna anltmm grk tmm mı artık dyanamyrm. Bn bir hata yaptm ve sna oynann br oynnn içnd bldm kndimi ama şu an kaslrnı öpmk istyrm.''

* Deniz ve Ömer savaşından ben bile korktum. Bu savaşı Ömer kaybeder, elinde avucunda olanı yitirir gibime geliyor. Yasemin'e yine şaşırdım, o daha çok para ve sükse için gemiyi ilk terk eden olabilirdi normalde. Deniz tam bir itici. İticinin bayrak taşıyanı. Onu sadece Defne&Ömer ilişkisinin ateş harlayanı olarak kullanmak istiyorum. Efendim; Defne'ye yürüsün, Defne yüz vermesin ama Ömer çok kıskansın. Vay efendim ofise çiçek göndermeler, her yerde nazikçe elinden öpüp Külkedisi demeler, teklifler ısrarlar oooooooh. İyice ortalık karıştı. Sinan çekildi aradan ama Deniz'le yolumuza devam ederiz. Bir de Ömer'in geçmişten bir misafiri var, muhtemelen eski sevgilisi, bir şeyi. Ka ka ka ka kaos şooooov. Sude de ayrı bir bela açacak Defne'ye ama hadi bakalım, sanki bi’ uğraşacak gibi duruyor Sinan'dan dolayı ama neyse. Annesini aratmaz bu ben diyeyim, ay bu ciiiiiiin.

* Defne'nin üstüne cibilliyetsiz Vedat kahve döker ve Ömer Defne'ye kıyamayarak tişörtünü uzatır. Defne ise hepimizin içinden geçen o acı, çok acı cümleyi kurar: ''Yok artık, bu kadarı da işkence artık!''

Haklısın bebeğim haklısın da sevgili olduğunuz, beraber uyuduğunuz zamanlarda hiç dedin mi evde üstsüz gezer misin, canım şömine yakmadı mı bi’ çıkar istersen, kaç baklava var orda aç kontrol edeceğim gibi bir şeyler. Şu an senin yaptıklarının yarısı hoş güzel kızım. Zamanında kıt kaynakları sen değerlendirdin mi, hayır. Ağlama üzülme o zaman. Ya da üzül anasını satayım. Yalnız, Defne'nin odada soyunup giyinmesini bekleyenler, yalnız değilsiniz. Derya'nın da diline bir pelesenk olun artık. Kız anlatın kız n’olur, bilsin de yaysın. Çok merak ediyorum insanların beraberliklerini öğrendiklerindeki tepkilerini. Yasemin falan gider kendini asar herhalde. Derya'yı Whatsapp dedikodu grubunda yapacağı dedikodu metinlerini koluna sarmış da aşırı dozdan gitmiş halde buluruz artık.

-Yasemin'in İso'ya yaptığı harekette benim gözlerim doldu, benim kalbim kırıldı. İyi ki adamın bıyıkları sapır sapır dökülmedi be yazıklar olsun. Bayılacağım bu kadın neden böyle.

Zaten Deniz yüzünden beni bi’ korku saldı, dedim bunlar smackdown yapacak. Tamam birbirinizi sevdiğinizi bu kadar belli etmeyin.

* Ulan bölüm sonu çok hoşuma gitti beeee! Defne'nin sonunda korkmadan kararlı bir şekilde oraya gelip, bir de adamın eline yapışıp ne olduğunu anlamadan alıp gitmesi çok hoşuma gitti. Hani fragmanı izleyince anlatamadı gibi geliyor açıkçası ama çabana sağlık. 3-4 kez izlemişimdir o eline sarıldığı sahneyi, başka şeylerden daha çok etkiledi yemin ederim. Model’in  Değmesin Ellerimiz şarkısı da yine cuk oturmuş. Süperdi süper.

Yine bir titr çalışması oldu. Yine tokatlayarak gireceksiniz mesaj kutuma ama olsun. Bence güzel bölümdü, bence eğlenceliydi. Böyle bitiriyormuşum kasjakljfslal . ''Güzeldi.'' Aha bitirdim.