Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Kısılmış
Sezon: 5 Bölüm: 10

Ringe çıkmış bir boksör. Rakibine karşı çaresiz, sağ kroşeyi yemiş, gardını düşürmüş; biraz bekledikten sonra aparkatı da gömmüş rakibi çenesinin ortasına. Savruk, dağınık iplere tutunmuş; tek umudu köşesine gitmesini söyleyecek o gong sesi. Biraz rahatlamak, nefes alıp verişini dengelemek, kafasını toparlamak için ihtiyacı var o sese.

The Walking Dead’in yeni bölümü de tam olarak o gong sesiydi işte. Beth’in ölümüyle kroşeyi vurmuş, Tyreese’le de aparkatı çakmıştı. Kendimize gelebilmemiz için tam tabiriyle bir filler, bir ara bölüm. İki ölümün en çok sarstığı insanlara, o gong sesini hala kulaklarında işitenlere; kardeşlere odaklanan bölümden ilk beklentimiz sezon düşmanı olmayan grubumuzun içinde bir çatışma yaratmasıydı her şeyden önce. Rick-Abraham beklerken grubun en kızgınına en intikam peşinde koşanına döndü ibreler birden. Sasha abisinin ölümünü pek hoş karşılamamış; öcünü de ortamın tek günahsız yaratıklarından, aylaklardan almaya karar veriyor. Hayatta kalma dışında herhangi bir içgüdüyle hareket etmek demek kendini, daha da önemlisi grubun bekasını tehlikeye atmak demek. Bu da grup dinamiklerini değiştiren, ikiliği ve dolayısıyla da çatışmayı tetikleyen bir numaralı etken. İlk çatışma da burada başlıyor nitekim, zombi kıyametinin önemli bir kısmını ağzını ve ellerini kesip yanında zincirle dolaştırdığı iki aylak eşliğinde geçiren Michonne grubun sağduyu simgesine dönüşürken Sasha’nın bir numaralı eleştirmeni de oluveriyor. Sasha’nın durmaya ve abisinin ölümün bırakıp devam etmeye niyeti yok ama bu, zombilerin dünyasında ölüm demek. Boks ringine o sesi duymuş olmasına rağmen geri dönmeye çalışan boksör gibi, bazen çatışmaya doyamıyor insan.

Maggie ise iyice bunalmış durumda. Bir zamanlar yaşayanların artık yaşamadığı bu yerde ölüleri yeniden öldürmek su içmek gibi bir şey. Hatta daha da olağan. Açlık ve susuzluk çatışmaları tetikleyen, husumetleri yüz üstüne çıkaran zorlayıcı koşulları da sağlıyor. Maggie’nin devam etmeye takati kalmamış gibi. Beth’le ilgili hiçbir zaman umuda kapılmadığını da itiraf ediyor. Umut zehirli, o saniyelik umudu bile içini yakıyor, kavuruyor. Babasını da Beth’i de hatırladıkça kaybettiklerinden dolayı sıkışıyor, kapana kısılıyor. Bölümün de teması bu zaten kapana kısılmışlık.

Maggie özelinde arabanın bagajında gördüğü eli ayağı bağlı ve muhtemelen oracıkta ölüp aylağa dönüşmüş olan kadın üzerinden kendi kısılmışlığıyla yüzleşiyor. Onun çektiği bambaşka bir sıkışmışlık, hayatını idame ettirebilmek adına unutması gerektiğini biliyor ancak bir türlü o gerginliğini, sinirini atamıyor üstünden; Sasha’ya oranla çok daha içe kapanık bir yapısı olduğundan bir türlü kurtulamıyor o zehirden, bagajı açamaması da o aylakla yüzleşememesi de bununla alakalı. Sonra her zamanki gibi onu o kısılmışlıktan kurtaracak, geleceğe tekrar bakabilmesini sağlayacak kavram olan kişi geliyor: Glenn. Her daim ölçülü, her zaman tutarlı, asla şaşmayan bir İsviçre saati gibi Glenn; grubun kayası sevgilisini o kısılmışlıktan kurtaracak tek insan.

Günahları boynuna kravat olan ve böylelikle kapana kısılan bir başka karakter de Peder Gabriel. Yararlı olmaya çalışıyor, belki iyi niyetiyle, belki gruba kendini kanıtlamak için. Maggie’ye yardımcı olmak, Maggie’nin günahlarını çıkarmak değil ama Maggie aracılığıyla kendi günahlarından arınmak istiyor. Maggie Sasha gibi değil, çok daha alttan, çok daha elegan ve çok daha iğneleyici; sinirini Peder Gabriel’den çıkarıyor. Gabriel’in ise kıl gömleğini kapatmasını sağlayan ve özgürleşmesinin yolunu açan bağdan kurtulması, ancak köpek yemek gibi zorunda kaldığı, hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ettiği bir ortamda meydana geliyor.

Beth’in bin parçaya ayırdığı sert kabuğunu, ölmüş Beth’i kollarında taşırken yeniden birleştiren Daryl’ın kısılmışlığı tamamen kendi becerisi, o kabuk onun zırhı; hayatta kalmasını sağlayan şey. Şartların iyice zorlaştığı anda en çok içine gömüldüğü evi, kaplumbağa gibi Daryl, kafasını içine gömdüğünde ne dünya etkileyebiliyor onu; ne o dünyayı etkileyebiliyor. Bu kaplumbağa halinden rahatsız olduğu için de sürekli bir arayış peşinde. Onun kısılmışlığı ise kulübede gösteriyor kendini. Daryl, Rick’le konuşurken dizi kodlarına geri dönüyor, kendini hatırlıyor ve en önemli şeyi hatırlatıyor; Yürüyen Ölüler aslında kim? Bizi yaşatan ne, insan olmak ne demek ve daha da önemlisi zombileri insandan ayıran fark ne? Rick’in de kısılmışlığı tam olarak burada işte: Zombilerin dünyayı ele geçirdiğini kabullenmiş, onlar gibi düşünerek hayatta kalmaya çalışan iki çocuk babası bir lider. O çocuklar için bile olsa başka bir dünyayı düşünmeye vakti yok bu da onu en çok yürüyen ama en çok ölü olan karakter yapıyor zaten.

İnsanın insanla savaşında kaybeden doğa, doğanın insanla savaşında kaybeden yine doğa; peki ya doğayla doğanın savaşında? Bütün karakterlerin tek bir yerde kısılı kaldığı ve dışarıdaki kabusun, karakterlerimizi o kısıtlanmışlıklarının içinde boğmaya çalıştığı sahnede doğa, daha önce yağmur yağdırmasında olduğu gibi; hiç hak etmediği halde insanoğlunun yardımına geliyor bir kez daha. Doğayla doğanın savaşında da kazanan yine insan oluyor.

Ve en nihayetinde etrafında döndüğümüz üç karakter de bir noktada birleşiyor. Bir başka kısılmışlığın içinde kalmış, müzik kutusunun içinde müziksiz dans eden bir balerin, Daryl’ın yürüyen bir ölü olmadığını kanıtlayıp o kabuğunu yeniden aşındırmaya başlamasıyla hayat kazanıyor. Maggie, acısını paylaşmak için tepede güneşin doğuşunu izliyor, çünkü doğa hala orada ve doğa hala çok güzel. En sonunda da ağaçların içinden olanca dinginliğiyle bir umut beliriyor, müzik tekrar dünyayı güzelleştirirken eller silahlarda, güneş olanca ihtişamıyla etrafı kızılladığında Aaron diye biri çıkıyor ortaya.

Hani bütün o köpek=tehlike metaforu okumasını yapmazsak eğer, ben sevdim adamı.

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR