Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Kor kor ateşler yanıyor içimde
Sezon: 1 Bölüm: 46

Artık hiç yadırgamıyoruz hatta bence o bölüme gelinceye kadar biz o bölümün neredeyse hepsini izlemiş olacağız ama bizim elimizde olan parçalar nasıl birleşecek onu merak ediyorum. Düğünün Defne ve Ömer'e ait olduğunu defalarca kere söyledim, artık daha fazla konuşmayacağım üstünde. Koray'ın velveleler halinde haber verdiği gelinin kaçması olayının da daha önceden izlediğimiz, Koray'ın gelinin peşinden koşup kapının dışında kaldığı sahne olduğu kanısındayım, tabii farklı da olabilir, bu benim görüşüm. Sonuçta Koray bu her şeyi abartmaya bayılır bilmez miyiz?

Sabahın köründe mıy mıy konuşan kızları bir Ömer için asistanlığa geldiler, dışarda da Derya'nın helvası kavruluyor sandım. Meğer Koray'mış. Çok çalışıyor tabii bir asistanı olmalı her an dizileri konuşup dedikodu yapabileceği ama biraz da nitelikli olmalı yani mesela A(E)dnan Ziyagil'in merhume eşi Bihter Ziyagil'in ölüm yıldönümünü gün ay yıl olarak bilmeli, bu çok önemli bak. Aslında şöyle bir fikrim var: Passionis çalışanlarının bir çoğu değişse mi mesela, yok hayır gitmelerinden bahsetmiyorum yani şöyle okkalı bir ayar verilse; yani maşallah kendilerini çalışan değil de yetkili sanıyorlar galiba. Bu ne cüret? Ömer sizi şirket batmak üzereyken yaptıklarınızla, gece yarılarına kadar gönüllü çalışmalarınızla, maaş istememenizle bağrına bağrına bastı; bu ne küstahlık? Yakışmadı onca zamandır tanıdığınız Defne'ye sanki para avcısıymış da Ömer'le de sırf menfaatleri için birlikteymiş gibi davranmak, gönül kırmak. Her zaman her yerde olur bu maalesef; milletin ağzı çorba değil ki süzesin, ayy bu böyle değildi pardon frekanslar karıştı bir an. Ne diyorduk? Defne belki onlar böyle davranmasa kendi içinde daha çabuk halledebilirdi bu konuyu, belki bu kadar çok tepki vermeyecekti ama en derininden yaraladılar be insafsızlar; kız yönünü, tarafını şaşırdı. Ömer ilk başta Derya'ya ağzının payını verince dedim ki diğer olanları duysa Passionis'i top yekün şirketten kovar ama olmadı şaşkınım; hani bir esmede gürler demiştim ya yanılmışım. Arayıp meşgule atılan sonra da mutsuzluktan ölecekmiş gibi "Çok mu kızdın sevgilim?" diyen Ömer'leri gördükçe kalbim sıkışıyor, yapmayın, üzmeyin Ömer İplikçi'leri.

Sinan'ın o bir ara kaybettiği enerjisinin geri gelmesine çok sevindim. Eski şirin, hareketli hallerine döndü, Defne'yle olan dostluk bağına da çok daha fazla seviniyorum, onların arasındaki konuşmalara bayılıyorum. Artık her şeyden ziyade dost oldular; değişti Sinan, az çekmedik ayran gönüllüğünden, unutur muyuz? Şaşkınlığı hala aynı ya ne diyeyim yakışıyor Yasemin'in odasında bebek patikleri görüp anlamlar çıkartması, arkasından derginin kendine dönük yanındaki gelinlikle Yasemin'in ona sübliminal mesaj verdiğini düşünmesi falan. Sinan bu kadar ayrıntılara takılabilmek için ders falan mı aldın sen, meraktayım. Neyse ki geç de olsa jetonun düşme sesi geldi. Ah be belki de kıl payı yanlışlıkla evleniverirdiniz, kim bilir. Birbirinize konunun ne kadar komik olduğunu anlatmak için yapmacık gülmeler süresi rekoru kırdınız, tebrikler. Ayrıca kör kuyular kor ateşler falan, ayıp yani; Ömer İplikçi'nin nişanlı, Tarkan'ın evlenmiş olduğu şu dünyada siz iki güzide bekar olarak kalacak mısınız cidden ayıp yani. Bu arada Sinan'a kızıyorum ama ben de şu bebek patiklerine takıldım; bunların altının da boş olduğunu sanmıyorum ya neyse, belki çok klişe ama n’aparsınız benim içime bir kurt düştü yalan yok.

Gelelim zamanla evrilenlerin arasındaki Serdar'ın durumuna. Hani bayağı bayağı üzüldüm ben bu bölüm ona; haklı yanları var gurur yapıyor; elbet herhangi birinin kanatları altında olmak ağır gelir erkeklik gururuna, tahmin edersiniz. İyi de Ömer de ev aldı, iyilik yaptı suçlu oldu ama Ömer sabırla (ki önceden bu hiç huyu değildi bilirsiniz ama aşk işte ) anlattı kendini Serdar'a. "Bu ev, Passionis, ben, benim olan her şey Defne'nin," dedi. Sana laf edenin yüreği kurusun be! Size kendi tarihinizi Manu'dan hatta daha da baştan, o köşe başından itibaren tekrar yazmalar yakışır hayatım. Serdar’da da ne cevherler varmış, ne güzel döktü kardeşinin hissettiklerini cümlelere... "Defne'nin sevgiyi karşılama konusunda problemleri var. Yani sen onu sevmeyivereceksin, bir rüzgar esecek kaçıp gideceksin… Korkması bundan, kendini senin sevgine layık görmemesi.. Bizim içimize işlemiş terk edilmek..." Serdar bunları anlatırken içim cız ede ede cızbız oldu be, kokusu gelmedi mi?

1 2 3
L'Appel du vide
16/05/2016 16:57
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR