Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Lolipop
Sezon: 4 Bölüm: 4

 

Dizinin en başını hatırlayın, Rick’in hastanede uyandığı sahneyi. Yepyeni bir dünyaya uyanmıştı kahramanımız. Toplum sözleşmesinin yok olduğu, kaosun ve dehşetin hüküm sürdüğü bir dünyaya. Artık insanlar yerine ölülerin yönettiği bir evren olabilecek en korkunç şey, değil mi?

Bir daha düşünün. Yapıcı olan insan, hele yıkıcı olan her zaman insan. Sen, ben, biz, hepimiz. Sanatçı, sanat aracılığıyla çatışmasını insan doğaya karşı diye kurduğunda kazanan her zaman insan olur ve dolayısıyla kaybeden de. Hem yaratacak hem de yok edecek aklı vardır çünkü. Rick’le Beth’in uyanışının arasındaki paralel kurgu da bu açıdan önemliydi. İkisi de artık kimsenin umurunda olmayan saate bakıyor örneğin, insan zaman mefhumunu bile büküp en nihayetinde yok edebilir çünkü.

Hastanedeki diktatöryal yönetimle grubumuzun Ricktatörlüğü arasında da birçok paralellik bulunabilir elbet. Toplum çözüldükçe ve küçük gruplara ayrıldıkça, şiddet tekelini elinde bulunduranların, ya da bir önceki yaşamlarından şiddete aşina olanların bu grupları kendi yaşam felsefelerine ve pek tabii ki çıkarlarına göre yönetmesi de tesadüf değil. Hastane yöneticisi Başpolis Dawn’un da bir dünya görüşü var, en nihayetinde her şeyden kendinin nasiplendiği bir dünya görüşü. Borç kavramı üstünden kurtardığı her insandan olmayacak şeyler isterken insanlığını kaybetmiş olması da önemli değil, burası yeni dünya çünkü. Hele bir de “Sizi hayatta tutuyorum bu düzen sizin de çıkarınız için,” kısmını yönettiklerinize kabul ettirebildiyseniz olay tamamdır. Siyaset 101’e hoş geldiniz.

Polislerin yönettiği, hatta bir polisin sürekli “Hmmpf, uu beybii, uff yavrum,” gibi sesler çıkardığı bu polis devletine, mental sıçramasını bir türlü yapamamış, şarkı söyleyip lolipop yemek isteyen bir kızı atın şimdi. Evet, artık başka bir hayat umudu kalmamış olabilir, kişiliğini bulmuş, kabuğu sertleşmiş olabilir, ama hala adalete inanacak kadar saf bir çocuk Beth. Solucandan yılana dönüşebilirsiniz bu dünyada ama sürünmeye mahkûm olduğunuz sürece sadece deri değiştirmekle kalırsınız haliyle.

Hastane zaten olduğu gibi garip bir ortam. Dünya etrafınızda yıkılırken kantine gidip sıraya girip kobay faresinden oluşan menüyü isim yazdırarak yemek, proleter devrimin çok uzak olduğunun da göstergesi. Zaten ortam Aşk-ı Memnu Köşkü gibi, herkes bir kapı dinleme merakında. O toplumun ahlaki merkezi gibi görünen doktorun bu kadar uzun süre hayatta kalabilmiş olması için bir yılanlık yapabilme potansiyeline sahip olması da şarttı. O yüzden rakip doktoru başkasının aracılığıyla öldürebiliyor, hem de hastanenin tam ortasında, kullanmayı bildiği ilaçlarla. Hipokrat; insan anatomisini değil, insan beynini çalışsaydı eminim yemininde “Asla Zarar Vermeyeceğim,” değil “İnsanım En Nihayetinde,” yazardı.

Dawn, polislik kariyerinde aldığı ödüle bakıp geçmişe tutunmaya çalışırken, o günler geri geldiğinde bu insanları kurtardığı için alacağı ödülün hayalini kurarken, Beth kırıyor o ödülün çerçevesini. Umudu çoktan yok olmuş, babasının öldürüldüğünü görmüş, kaçırılmış, dövülmüş, bütün bunların gerçek olduğunu biliyor, bir sonraki hayat gibi bir düşüncesi yok, öğrendiği en önemli şey de bu. İşte tam da o sırada geliyor Carol. Beth’in aynasındaki akis o çünkü, insan öldürmeyi zorunluluk haline getirmiş, ümitli değil ama isyankar, hastaneyi ele geçirmeye herkesten daha yakın, gerçek bir müttefik.

Zaman gibi The Walking Dead’de tekrar eden bir diğer tema ise sanat. İnsanın insan olduğu tek yer orası çünkü, sanat yaratmak ve sanat tüketmek. Dışarıda bulunan ve katil bir doktorun dağınık odasında duran tablo, insanoğlunun tek umudu. Şarkı söylemek istiyor Beth de, söylebiliyorum diyor. Kimse gelmeyecek dünya değişmeyecek belki ama şarkı söyleyebilecek, söylemeye devam edecek bütün umutsuzluğunun içinde.

Ve ölmeyecek, şeker de yiyebilecek. Sanat da kalmayınca dünyada kalan tek güzel şey deniz yeşili renkli, elma tadında bir lolipop oluyor elbette. Şiddete var Beth, şiddeti görmüş, özümsemeyi de başarmış, Dawn’un karşısında durabiliyor o yüzden. Ya da sapık polisi öldürürken herhangi bir duygu hissetmiyor. Dolayısıyla ölen doktorun vebalini, sistemin devam ettiğinin sembolü olan üniformaları ütülemek zorunda kalan Noah’nın üstlenmesi değil onun esas umurunda olan. Noah’nın lolipopu, Beth’in herkesten çok ona borçlanmasına sebep oluyor. Kendisi kaçamıyor ama Noah başka bir dünyaya adımını atarken, lolipopu gördüğü andaki kadar mutlu. Kim bilir Belki Noah’nın Gemisi kurtarır insanlığı. Yeşil lolipop renginde bir gemi.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR