Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Önce haberci misin, yoksa insan mı?
Sezon: 3 Bölüm: 2

The Newsroom şimdiye kadar ki en farklı bölümüyle ekrana çıktı. Geçen haftaki bölüm için “Hemen hemen her şeyin aynı olduğu çok sıradışı bir bölüm,” demiştim ya, bu sefer hiçbir şey aynı değildi. Büyük anchorman Will McAvoy’u kamera karşısında görmedik. MacKenzie’nin herkesi topladığı günlük haber tartışmaları da yoktu. Haber Merkezi’nin yarısı orada bile değildi hatta. Sadece birkaç saati anlatan oldukça durağan bir bölümdü, tabii sonunu saymazsak.

Geçen bölüm olan iki olayın sezonun sürükleyicisi olacağını söylemiştim. Biri Neal’ın 27 binden fazla gizli hükümet dosyasına sahip olması, diğeriyse birinin şirketi satın almaya çalışmasıydı. Bütün bölüm iki olayın çevresinde döndü. Her şey sırayla. İlk olarak Neal’ın başına gelenleri anlatalım. Geçtiğimiz bölüm kimliğini -henüz- bilmediğimiz bir kaynağından Neal’a gizli hükümet dosyaları gelmişti. Ancak Neal bunları elde ederken yaptıklarıyla ağır bir federal suç işlemişti. Bunu kimse öğrenmeyebilirdi. Tabii Neal, bir haberci olmak istemeseydi. Gizli dokümanlardan birinde “Ekvatoryal Kundu” adında ufak tefek bir Afrika ülkesinde yaşanan ayaklanmalardan Amerikan hükümetinin sorumlu olduğunun kanıtları vardı. 3’ü Amerikalı olmak üzere 38 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir ayaklanmadan bahsediyorum. Hükümet BCD adlı bir halkla ilişkiler organizasyonuyla çalışırken BCD’yse yerel gazetelere Amerikan propagandası yapan haberler yayınlatıyordu. Kundu’da yayınladıkları bir haber oldukça ters tepti ve isyana sebep oldu. Haber Gecesi’nin bu haberi yapması için BCD’den birileriyle konuşması gerekiyordu ki BCD’ye haber verdikleri anda bütün bu gizli dosyaların varlığı hükümetin kulağına gidecekti. Ya önemli bir haber atlanacak ya da Neal ağır bir suçla yargılanacaktı.

Bölümün ilk aşamasında 2. sezondan oldukça aşina olduğumuz Avukat Rebecca Halliday’i Neal ve Will’le toplantıda gördük. Will haberi yapıp Neal’ı tutuklatma riskine girmek istemezken Neal kendini riske atmaya hazırdı. Kendi başına gelecekleri -oldukça yanlış bir şekilde- hesaplamıştı ve habercilik yapmak istiyordu. Çünkü bir gazeteci 38 kişinin Amerikan hükümeti yüzünden öldüğünü anlatmazsa 39. kişinin ölümünde mesul olacaktı. MacKenzie de haberi yapma konusunda onun tarafındaydı. (Bir FBI ajanıyla konuşup Neal’in alacağı ceza konusunda epey yanlış bir bilgi almıştı.) Tartışmaya Charlie, Don, Sloan ve Jim de katıldı en sonunda. Ancak bunlara hiç gerek yoktu. Will’in de fark ettiği üzere Neal tuvalet bahanesiyle odadan çıkıp çoktan BCD’yi aramıştı. Haberi yapıp yapmama konusunda karar verilirken kendi güvenliğinin de hesaba katılmak zorunda olunmasını istememişti. Önce haberci olduğuna karar vermişti. Will’le sunucu masasında o kadar güzel bir konuşma yaptılar ki. Neal’ın herkesi bağlantıda tutan karakter olduğunu söylemiştim, hikâyede de Will’in ona bu değeri vermesi oldukça dokunaklıydı. Yine de Neal’ın başı beladaydı ve Will onun kaynağını öğrenip Neal’ı tatile gönderdi. Bölümün sonunda Neal’ı bulup kaynağını öğrenmek için haber merkezinde bir ordu FBI ajanı bulunmaktaydı. Neal, Will’in tavsiyesine uyup çoktan gitmişti tabii ki ama şimdi kaçak. Will’se kaynağı biliyor ve FBI ajanları artık onunla uğraşacaklar.

Diğer büyük olaya geçelim. Geçen bölüm birilerinin şirketi satın almak istediğini Sloan çözmüştü. Savannah Capital adlı şirket ay boyunca değeri düşen hisselerin %6’sını almıştı. Reese Lansing’in iki üvey kardeşi (Aynı babadan) Randy ve Blair 25 yaşına girmek üzereydi ve bu yaşlarından itibaren kullanabilecekleri %45 hisseleri vardı. Savannah Capital onlarla hisseleri satın almak için çoktan anlaşmıştı böylece şirkette çoğunluk hisseye sahip olmayı planlıyordu. Saf erkek kardeş Randy ve tam bir cadoloz olan kız kardeş Blair’le (Kat Dennings’e ne kadar da yakışan bir rol) Reese’in toplantılarını gördük. Üvey kardeşler birbirlerinden o kadar nefret ediyor ki toplantı sırasında birbirlerini boğmadıkları için sevinmeliyiz. Bu durum ACN için yeni davalara neden olurdu. Daha büyük nefretse Reese’in annesi Leona Lansing’in gözlerinde vardı. Şirketin geleceğini üvey çocuklarına bırakacağına batmayı göze aldı ve Savannah Capital’in teklifinden daha fazlasını önerdi. Şimdi 10 gün sonraki doğum gününe kadar 4 milyar dolar bulmak zorunda ki şirketi elinde tutabilsin. Bu sezonun, bu 10 gün içinde geçeceğini de böylece öğrenmiş olduk.

Bölümün içinde başka sevimli ve tuhaf olaylar da vardı elbette. Maggie’nin başarıyla bitirdiği Boston haberinden sonra trenle New York’a dönerken (Elliot’u orada öldürüp çöp tenekesine falan attı herhalde) kucağına düşen bir haberi gördük. Kendisiyle aynı vagonda olan Çevre Koruma Ajansı’nın amiri Richard’ın bir telefon görüşmesine kulak kabartan (Bunu yaparken güzelce saklanıp adeta casusluk yapan) Maggie, onun ajans ve hükümetin başkanı hakkındaki nahoş fikirlerini öğrendi. Ama gerçek bir haberci gibi davranıp gitti, kendini tanıttı, kulak misafiri olduğu konuşmayı anlattı ve adamdan kendisiyle röportaj yapmasını istedi. Elbette ki teklifi kabul edilmedi, sonrasında da notlarını sildi. Ancak Richard bunu oldukça ilginç buldu ki en sonunda Maggie’ye başka bir haberle ilgili bir röportaj vermeyi kabul etti. Maggie ona tekrar tekrar hiçbir şeye mecbur olmadığını söyledi, onu zor durumda bırakacak bir haber yapmayacağını söyledi ama bu “Önce İnsan” tavrı Richard’ı o kadar etkiledi ki Maggie haberi kaptı. Bu arada trende tam karşısında oturan hukuk fakültesi hocasıyla ahlak ve etik üzerine de sohbet ettiler ki etik hocası Jack karakterini sezonun kalan bölümlerinde de göreceğiz. Maggie önce insan olmayı tercih etti ancak hem habercilik de hem de özel yaşamında hızla ileriye gidiyor.

Maggie dedikten sonra Jim ve Hallie’den bahsetmemek olmaz. Hallie, Neal’la birlikte kanalın Twitter hesabını yönlendirenlerden biriydi. Meğer ona bu kadar güvenmemek gerekiyormuş. Boston haberlerinin 5. gününün sonunda artık yorgunluktan bayılmak üzereyken hele hiç. Neal, hükümet belgeleriyle uğraşırken uzun süre tweet atmadığı için Hallie kendini sorumlu hissetmiş ve zehir zemberek bir tweet atmış: “Boston Maratonu. Cumhuriyetçiler sonunda silahsız bir milli trajedi yaşandığı için mutluluktan uçuyor.” Will bir cumhuriyetçi olmasına karşın dizinin başından beri kendi partisinin yozlaşan tutumuna karşı savaş açmıştı, ancak böyle bir tweet elbette kabul göremezdi. Hallie’nin gece aklı başına gelmiş ve 26 dakika içinde tweeti silmiş ancak elbette gün içinde bu fark edildi. Gün içinde bu tweet internette haber oldu ve Hallie kovuldu. ACN -Jim’in sayesinde- tweeti atan kişinin kimliğini açıklamadı ancak Hallie olayı kendi Twitter hesabından duyurdu. Başkasını zan altında bırakmak istemediğini söylese de içten pazarlığın dibine vurup ACN’e düşman olan tarafların ilgisini çekmeye çalıştığını düşünüyorum. Zaten Jim bile ilk başta böyle düşündü. İkilinin arası git gide daha fazla açılıyor, dizi biterken hala birlikte olma ihtimalleri yok gibi.

İlişkisi güzel gidenler de var elbette. Tabii ki Sloan ve Don’dan bahsediyorum. Keşke 6 bölümden daha fazla görebilseydik onları birlikte. İkisi de fazlasıyla akıllı ancak geri kalan her şeyde farklılar. Sloan’ın patron ruhu, Don’un yapımcı odasının dışına çıktığı andaki o hizmetçi ruhuyla o kadar güzel örtüşüyor ki. İkisinin yemek masasındaki konuşmaları, Sloan’ın sırf sağlıklı beslenme itibarı sarsılmasın diye bütün yemeğini Don’a aldırması, ikilinin çift olup olmadıklarını tartışmaları… Keyifle tekrar tekrar izlenesi.

Newsroom bu hafta en durgun bölümünü izletirken son birkaç dakikada yaşananlarla kalan dört bölümün aksiyon dolu olacağının sinyalini verdi. Özellikle Neal’ın telefonundan kurtulup, Will’in gizli mesajı üzerine kaçıp gitmesini gördüğümüz son sahne bu dizide daha önce hiç görmediğimiz bir tarz. Her habercilik eğitiminin öncelikli parçası etik değerler üzerine konuşmalarsa başucunda saklanabilir. Bu derslerden sadece dört hafta daha yararlanabileceğimizi bilmek üzse de 3. bölümün daha çabuk gelmesini istemekten kendimizi alamayacağız gibi görünüyor.

Notlar:

- Ekvatoryal Kundu diye bir ülke yok. Aaron Sorkin aynı ülkeyi daha önce The West Wing'de de kullanmıştı. Bu ülke de, ayaklanmalar da kurgu. Newsroom, hep gerçek olayların üzerine gitti (Ceneviz zaten hikayede de yalandı) ancak gerçek hükümet belgelerini de yayınlamıyorlar elbette. Savannah Capital de kurgusal bir şirket.

- FBI’nın Neal’ı arama sebebi kaynağını öğrenmek. Neal tam olarak ne ceza alır bilemem ama kaynağı muhtemelen köstebek olduğu için öldürülecek.

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR