Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Sen mi yaptın anne?
Sezon: 3 Bölüm: 70

Sağlık sorunlarım artık beni takip edenlerin malumu. 70. bölüme ÖzetliYorum yazmadan pas geçecektim ama gerçekten ağır ve dokunaklı bir bölümdü. Üzerine konuşulmayı hakediyordu yani. Madem ben yazamıyorum benimle beraber her hafta @ekranellakaragl hesabı üzerinden diziyi izleyen okuyucularıma dedim ki; sevdiğiniz karakterin atomlamasını bu hafta siz yapın bakalım. Onlar da sağolsunlar hem beni hem de Karagül'ü yalnız bırakmadılar ve sevdikleri karakterleri atomladılar. Okuyucularımızın analizlerine geçmeden önce bölüm için bir iki kelam etmeden tabi ki geçmeyeceğim.
 
 
Narin'in bölümüydü diyebiliriz. Hatta Narin ve Oğuz'un bölümüydü. Oğuz'un sevdiği kadının kollarına kelepçeyi takarkenki iç savaşı çok etkileyiciydi. Neler hayal edip neler buldu. Hayaller Paris, gerçekler Eminönü durumu yani. Oğuz kırıldı döküldü ama yine de dimdik durdu Narin'in yanında. Ve tabii ki bencillikler kralı ve kraliçesi Kendal-Kadriye çifti anca apır sapır konuşarak sinir zıplattılar. Felsefik felsefik konuşunca yediğin naneler temizlenmiyor piremses. Kendal zaten ŞRFSZ'in önce gideni, kendini matah bir şey olarak göstermiyor sonuçta. Öte yandan Baran bu sefer hem anasıyla hem kardeşleriyle imtihan olmaya başladı. Ebru ve çocukları pişmiş tavuktan beter halleriyle yine kan ve gözyaşı döktüler. Sibel, Ayşe, Kasım cephesinden kıyametin ayak sesleri gelmeye başladı. Özlem bildiğimiz Özlem, Melek bütün Halfeti'nin Florance Nightingale'i olmaya tam gaz devam. Aslında böyle anlatınca, belli bir matematik içerisinde akan bir bölüm izlemişiz. Ama işte olay o değil. Drama çatısı altında anlatılacak beş bilemedin 10 çatışma vardır. Mühim olan, insanları peşine takan, nasıl anlatıldığı değil midir zaten? Ben galiba artık Karagül'ü bu cihetten seyrediyorum. 70. bölümü seyrederken ilk sahneden finale bağlanana kadar zırıl zırıl ağlayarak seyrettim. Oğuz'un yıkılıp, ölüp ölüp dirildiği o hali... Narin'in Kadriye-Kendal çetesi tarafından kuyuya atılıp sonra ''Sen ne yaptın?'' diye yerildiği o hali... Kızçelerin analarının başında parçalanışı, küçük kardeşlerini teskin edemeyişleri... Baran'ın hepsine elinden geldiği kadar yetişmeye çalışıp çaresiz kalışı... Ayşe'nin gururuyla sevgisi arasında kalışı. Ebru'cuğum bu hafta yatıp kafasını dinledi çok şükür ama
 
(ahahahsgshs kadın ölümle pençeleşiyor bu arada) gördüğü rüyasıyla attığı son dakika gölüyle o da içimi katılttı sağolsun. Hepsine üzülüp hepsine gözüm doldu. He fiziksel acımdan dolayı da psikolojim bozuk olabilir ama  seyrettiklerimin etkisi altında kaldığım gerçeğini değiştirmiyor bu. Duygusal acı eşiği yüksek bir bölümdü ve bölümün üç yıldızı vardı Özlem Conker, Ogün Kaptanoğlu ve Mert Yazıcıoğlu. Üçünün de yüreklerine, emeklerine sağlık.
 
Bakalım ''Yazı nerde Papatya? Yaptığın bir ÖzetliYorum, onu da geciktiriyorsun,'' diyerek beni darlayan okuyucularım neler yapmış.
 
Hayaller tel duvak, gerçekler bileklere kelepçe :(
 
Yazan; Narin Nur

Narin: Bu hafta uzun zamandır beklediğimiz Narin ve Oğuz sahnelerini izleyebildik nihayet. Hayal bile olsa ikisini böyle gelinlik ve damatlıkla görmek içimizi ısıttı. Oğuz her şeye rağmen Narin'i bırakmayacağını söylediğinde döktüğü gözyaşları içime oturdu. Narin sevilmeye ve güvenmeye o kadar yabancı ki onun için gözyaşı dökebilecek birinin varlığına bir anda  inanamadı. O sahneyi izlerken Oğuz'un gözyaşlarını silmesini beklemedim değil ayrıca. Aslına bakılırsa Narin'in Oğuz'a ilişkilerini kimseye söylememe konusundaki ısrarı ve korkusunun çok da yersiz olmadıgı bu bölüm sonu ve fragmanda daha iyi görebildik. Baran çekmecede yüzüğü bulunca ve akabinde Deniz'in sözleriyle allak bullak oldu. Narin'e mahkeme sürecinde destek bile olamadı. Belki de hala babasına deli gibi aşık annesini görüyor ve bu nedenle Ebru'ya zarar verdiğini düşünüyor olabilir. Narin'in babasını değil de Oğuz'u seviyor olması kafasında bu olayla ilgili başka sorular yaratabilir.

Kadriye Ana'ya söylediklerinde sonuna kadar haklı Narin. Mehdi, Kendal ve Murat tarafından kör bir kuyuya atıldı ve kendince içinden çıkmak için çabalıyor. Bunu her zaman doğru yolu kullanarak yaptığını söylemek mümkün değil. Baran'a duyduğu sonsuz sevgi, yanlış hareketlerde bulunmasına ve yanlış insanlara güvenmesine sebep oluyor maalesef.

Özlem Conker'i üç bölümdür adeta oyunculuğu ile konuşturan senaristlerimize de ayrıca çok teşekkür ederim.
 

 
Yazan; Gülsem Gençel

Baran: Karagül bittikten sonra "Acaba Papatya ne yazmış?" diye adeta bekler olduk. Bir nevi Karagül'ün bir parçası oldu. Bu hafta da "Sevdiginiz karakterin atomlamasını siz yapın bakalım da, biz de okuyalım," demiş. Karagül'devazgeçemediğim tek karakter Baran olduğu için ben onu yazmak istedim. Neyse ben daha fazla bıdı bıdı yapmadan Papatya deyimiyle "atomlamaya" geçeyim.

Ahh be yüreği, vicdanı tertemiz olan çocuk! Nedir bu senin yaşadıkların? Bir tek sana kıyamıyorum bu hikayede. Ne yaparsan yap "hakkıdır, kabul," dedirtmeyi başarıyorsun bir şekilde. Öldürmeye kalktığın hatta yaraladığın Ebru için üzülüp, onun için korkacak kadar sevgi dolu bir yüreğe sahipsin. Hatta Narin'in işlediği suçtan utanacak, kızların yüzlerine bakmaktan korkacak kadar sevgi dolusun. Baran'ın nezarette annesiyle yüzleşmesinde Narin:"Ben yapmadım," dese herkesin karşısında "Anam yapmamış!" diye dikilmek isterdi. Baran'ın Ebru'nun başındaki içini dökme sahnesine ba-yıl-dım. Ilk zamanlar nefret ettiği Ebru'ya şimdilerde "babasını ondan çalan kadın" sıfatını bile yakıştıramayacak derecede sevgi besliyor. Baran için Ebru sırdaş, derdini paylaştığı arkadaşı. Baran, Ebru'ya o kadar güveniyor ve inanıyor ki onu neden sevdiğini bile Ebru'nun söylemesini bekliyor. Baran, Ebru'nun başında söyledikleriyle çaresizliğini, arada kalmışlığını öyle güzel anlattı ki. Adliye önünde annesinin peşinden gitmeye çalışması, Kendal'a annesini kurtarması için yalvarması, Narin'in odasında tüm gece beklemesi Baran'ın çaresizliğinin apaçık örnekleriydi.Bu hikayenin en masumu Baran. Yillarca kim ona sevgi gösterse kat be kat fazlasını ona göstermiş. Ahh be masum yüzlü... Annenin Ebru'yu yaralama suçuyla yıkıldın büyük sır ortaya çıksa ne yapacaksın çok merak ediyorum ve o sahneleri heyecanla bekliyorum. Mert Yazıcıoğlu Baran karakterinin çaresizliğini, ne yapacağını bilemeyişini ekranda öyle güzel yansıtıyor ki adeta o sahnelerde gerçekten Baran oluyor. Kocaman alkışlar Mert'e gelsin. Benim gözümde bu bölüm Baran böyleydi. Sürçi lisan ettiysem affolsun.
 

 
Yazan; Goncagül Mert

Baran: Yeri geliyor koruyucu kanatlarıyla sarıp sarmalayan bir baba, yeri geliyor derdini dinleyen samimi bir dost oluveriyor.
Zaten böyle değil midir? Abiler elini bir süre, kalbini bir ömür boyu tutar. İşte sen tam o'sun. Gerçek abi!
Hele ki bu bölüm kardeşlerinin ne elini bıraktın ne de kalbini. Maya'ya mandalina soyarken de, Ada'nın haklı öfkesini kabullenerek ilk kez olumlu karşılık verip, sımsıkı sarılırken de hem yüzünden hem de ellerinden şefkat akıyordu ya.. İşte o zaman yaptın abiliğin tanımını.
Biz de sınırının olmadığını anladık. Çünkü Baran bir de "gerçek evlat".
Bu bölüm diğer bölümlere oranla daha fazla Narin ve Ebru arasında sıkışan bir Baran izledik. Narin'e karşı içinden fırtınalar kopsa da o fırtınaları söndürüp iki kelam edemeyişi, Ebru'ya olan öfkesinin yerini tamamen sevgi ve merhametin alması.. Sevinelim mi üzülelim mi? Bi feraha kavuştur bizi.
Biri emek veren, büyütüp yetiştiren anası, e diğerini de kan çekiyor işte :)
Amma da duygu karmaşası yaşadın, yaşattın. Ne çektin be Baran!
Ve Baran'a hayat veren, sevdiren, oyunculuğu ile sesini her geçen gün geliştiren güzel adam; ne oynadın be YAZICIOĞLU! :)
 
Sanırım biraz uzun oldu. Ama n'apiyim.. Bu bölüm enfesti ve bugün Baran'a karşı hissettiğim her şeyi yazmak istedim. Bu şansı bizlere de tanıdığınız için çok teşekkürler.
 

 
Yazan; Kader Yiğit

Baran: Bu bölümde yine ağlattin...
O ilk sahnede Ebru'nun kalbi durdugu anda yüzündeki şok ifadesi, bir şey oldu diye korkuşun beni benden aldı. Hele ki kardeşlerine desteğin "bir şey olmayacak, iyi olacak" diyerek sarılman, yanlarında olmana sadece kan çekiyor işte diyemiyorum. Kalbin merhametli be Baran'im... Ne zaman ki Melek gelip sana "Ebru'yu Narin yenge bıçaklamış,'' dedi, biz bildiğimiz halde seninle beraber şoka girdik. Yaşadın yaşattin resmen. O an sende ve gözlerindeki o inanamama hali, "Yok artik olur mu öyle şey?" derken ki sesinin titremesi zaten bizi de bitirdi. Sonrasi zaten belli, koştun sadece koştun. Annenin canın kadar sevdigin Narin'in böyle bir şey yapabileceğine bu kadar kötüleşebileceğine inanamayip o yere yıkılışın hepimizin yuregini dağladi. ''Acaba yapti mı anam? Ya yaptiysa? Neden?'' diye düşünürken tüm gücünü toplayip bir anda Narin'in karşısında buldun kendini.

Narin ''Oğlum,'' dedi, sen ''Neden?'' dedin... Narin ''Seni çok sevdim oğlum,'' dedi, sen ''Neden ya, neden?'' dedin. O muhteşem sahneyi iliklerimize kadar yaşadik... O an gerçeğii öğrendiğinde, acı ile ''Kardeşlerime ne diyeceğim, onlara söz verdim, şimdi ben ne yapacağım?'' mahçupluğu içindeydin. Ee Baran ne demişler, büyük lokma ye, büyük laf konusma. Tabii sonra bankta oturup düşünürken o an Kendal'ın gelişi, ona sarılışın uyuz etti bizi. Ya onun ne mal oldugunu ne zaman  anlayacaksın? Kanma artik  o adama ayyyy bu durumdan sıkıldık!!!! (neyse) O acı ile gelip Ebru'nun başucunda konuştğun anda hepimizin nutku tutuldu resmen. Ne güzel konuştun, ne guzel anlattin derdini. "Ebru, ben seni neden seviyorum, neden nefret edemiyorum? Sen bilirsin, sen söylersin? Uyan da söyle, uyan!". Bir kavuşamadiınız ona yanıyoruz her hafta.

Ve tabii  bir de Ada ile yüzleşmen var. Ada sana vurarak ''Senin annen yapmış işte!'' derken tüm güçsüzlüğünle ha yığıldı yığılacak derken bir anda tüm gücünle kardeşine sarılıp onunla birlikte yere yavaşça yere çöküşünüz de, sanki "düşersek beraber, kalkarsak beraber" dercesine kenetlenişiniz harikaydı. Muazzam bir ağabey/kardeş sahnesiydi ...Sonunda o meşhur yüzüğü buldun ve kimin aldığını öğrenince buz kestin ama yine ne olursa olsun ''ana'' diye koştun Narin'e.Yetmiş bölümdür Baran'i tum duygulari ile bize yansıtan, yaşatan Mert Yazıcıoğlu; emeğine saglik muazzamdin yine. Yürek dolusu sevgiler, alkışlar sana.

 
Yazan; Ferhan Öz

Ayşe: "Bana dokunmayan yılan bin sene yaşasın" ve yahut "Damarima basarsan şeytan kesilirim". Bu deyimler kesinlikle Ayşe'yi anlatiyor. Yumuşak, vicdanlı, anlayışlı ve yardım sever bir genç kız. Amma ona dokunursan veya sevdiklerine, o zaman 180 derece döner, yumusak Ayşe gider sert Ayşe gelir (bakınız Kendal'a çıkışları, avluda Özlem'e saldirmaıi) Sibel de bir nevi Ayşe'nin damarına bastı. En hassas yerinden vurdu "annesizliğinden". Sibel Ayşe'yi onca sene annesiz bıraktı, Ayşe bunu tabii ki kolay kolay affetmeyecektir. Çünkü Ayşe bunlari hemen hazmedecek, affedecek bir karaktere sahip değil.. Zaten kendisi de iç alemiyle bir mücadele içinde. Bir yandan sevgi, özlem bir yandan kızgınlık. Ama sevgi her zaman galip gelip zamanla nefret duvarlarını yıkacaktır..Benim en çok merak ettigim Ayşe, Sibel, Kasım olayi ki bu hafta şükürler olsun ayni kadrajda gördük. :) Bu bile beni nasıl heyecanlandırdı. Bu üçlüden bal gibi sahneler çıkar, umarim guzel işlenir. Devamını bekliyoruz. Gelelim diğer bir konuya, Ayşe-Baran. Birbirlerini düşünmeleri, destek olmaları çok güzel ama her zaman söylüyoruz bunlar genç.. Gençler her şeyi dolu dizgin yaşayamaz mı? Artik daha genç gibi takılsalar diyorum?? Günümüzdeki sevgililer gibi. Bakın o zaman tadından yenmez. :) Su sıralar olayların çok dramatik bir düzeyde olduğunun da farkındayım fakat yine de Ikinci baharını yaşayan sevgililer modundan acilen çıkmaları gerekir. Ben Ayşe'nin her türlü sahnesini zevkle izlerim yeter ki onu görelim. :) Saygilar, sevgiler...
 

 
Yazan; Gamze Demir

Ayşe: Tercihimi ondan yana kullanmamdan belli olacağı gibi Ayşe benim her hikayesine bayıldığım bir karakter. Önce Kasım-Sibel-Ayşe olayına değinmek istiyorum. Sibel annesi olduğu gerçeğini söylediğinde çok heyecanlanmıştım. Maalesef beklediğim umduğum gibi olmadı. Bu bölüm buna dair ufak bir sinyal verildi. Devamının gelmesini bekliyorum. Çünkü gerçekten izlemek istediğim bir hikaye. Ayşe'nin diğer bir hikayesine gelirsek Ayşe-Baran... Genel konuşmak istiyorum zira bu bölüm buna dair pek bir şey yoktu. Bizim en büyük isyanımız arada bir bile olsa onları yaşıtları gibi görememek. Sürekli birbirini teselli eden, doğru yolu gösteren bir çift görmek çok yordu. Ki benim bu aşkta en sevdiğim iki özellik olgunluk ve masumluk. Ama bence bunun dozu biraz kaçmış bulunmakta. Yaş iyice yükseldi yakında emekli evli bir çiften farkları kalmayacak. Biraz cilve ve tutku rica ediyoruz. Misal her Ayşe Baran'cının onlarca kez izlediği 23. bölüm avludaki konuşma ve yakınlaşma sahnesi gibi. Yakınlaşma demişken bir öpücüğün sırası gelmedi mi artık? Bizim isteğimiz sevgili gibi davranan Ayşe-Baran, korkumuzsa unutulan, her şeyden bihaber yaşayan bir Ayşe...
 
Yazan; Mira (AyçaAyşinTuranFc)

Ada: İyi bir anne olmanın yolu iyi bir abla olmaktan geçer. Rüzgara kol kanat germek, içinde kopan fırtınaları belli etmeden herşey yolundaymış gibi davranmak. Acı çekmekten daha kötü bir şey varsa bu da acı çektiğini saklamak olmalı. bunu gösterdi bize Ada. Ardından ona tekrar sevdiği birini, annesini kaybetme korkusu yaşatanın, omzunda ağladığı, birlikte intikam yemini ettiği abisinin annesi Narin olduğunu öğrenmek. Ada, Baran'ın karşısına geçip hesap sorduğunda merakla Baran'ın ne tepki vereceğini bekleyelim derken Baran'ın ansızın Ada'ya sarılışı. Gönüllerde taht kuran bir diğer kardeş sahnesi olarak hafızamıza kazındı.

"Peki benim snnem ne olacak Baran?"

Annelerinin arasında sıkışıp kalan kardeşler. Ada'yı ve kardeşlerini daha ne sınavlar bekliyor sorusuyla kapanışı yapıyorum efenim.
 

 
Yazan; Rümeysa Başaran

Maya: ANNE ...UYAN ANNEEEE..
Annesinin kalbinin durduğu ana şahit olan bir genç kız... Maya Şamverdi... Dün gece "Anne uyan anneee.. " diye attığı naralar çoğumuzun tüylerini diken diken yaptı. Maya ağlarken yine abisine sarıldı, ikizine sarıldı. Onların desteğiyle ayakta durmaya çalıştı. Çünkü kendisi de söyledi korkarak yaşamaktan yorulduğunu. Korkarak ve susarak... Elini camın üstünden ayırmaması da güzel bir ayrıntı değil miydi? Uzanmak istiyor ama uzanamıyor, dokunmak istiyor ama dokunamıyor annesine...Vee Ebru'nun uyanmasıyla gözlerindeki o mutluluk çok iyi okundu tıpkı kaybetme korkusunun okunduğu gibi. Saygılar...

Yazan; Ahmet Aksöz

Maya: Yine her zamaki gibi her şeyi kendi içinde halleden bi Maya gördük. Annesinin durumu kötüleştiğinde ki bağırması içime öyle bir işledi ki aynı tepkiyi annesini Narin'in bıçakladığını öğrenince de göstermesini bekledim. Başından beri bize anlatılan Maya'nın annesine düşkünlüğüydü çünkü. Sanırım biz Ada'nın babası öldüğünde gösterdiği tepkinin aynısını Maya'dan bekledik ama yine her zamanki gibi hayallerimiz suya düştü. Bir de Emre-Maya meselesi var tabii. Çocuk kapının önünde kaldı öylece. İnşallah yeni bölümlerde Emre-Maya aşkı görürüz ve bu aşka destek olan Baran (biraz imkansız gibi ama) görürüz. Sevgiler...

Yazan; Muhammet Furkan Gök

Maya: O çaresizce haykırışını içinde kopan fırtınaları kardeşlerinden başka kimse bilemez. Ayakta durma sebebidir kardeşleri... Üzülmek, ağlamak onda büyük yaralar oluşturmuştur. Ama sonunda da annesinin gözlerini açmasıyla derin bir nefes almıştır. Sonunda mutluluk onu bulmuştur. Karagül'ün en naif çiçeği Maya seni seyretmeyi çok seviyorum...
 

 
Yazan; Nuray Polat

Kasım: Bu bölüm az da olsa gördük Kasım'ı. Bu karakter, dizide en hoşuma giden karakter. Zamanla değişti ve iyi bir adam oldu (olmaya çalışıyor). Aşık oldu ve neyin doğru ya da yanlis olduğunu anladı. Kasım ve Sibel'i çok merak ediyorum, acaba gelecek bölümlerde neler olacak? Hele ki Kasım Ayşe'yi ve Ayşe Kasım'ı nasıl öğrenecek? Bu sahne çok yakındır umarım. Davranişlarını merak ediyorum. Eser Karabil bu rolü oynamıyor, yaşıyor. O kadar iyi ki her bölümde bir kez daha gösteriyor oyunculuğunu. Tebrik etmemek elde değil. Dizideki aksanı da süper! Özlem ve Kasım'ı, Kasım ve Kendal'ı, Sibel ve Kasım'ı ama en cok Ayşe ve Kasım'ı çok merak ediyorum. Umarim gelecek bölümde biraz daha görürüz onu ekranda. Sevgilerr...

Yaa işte böyle... Karagül'ün çılgın fanları Papatya'larını kırmayıp bu haftayı dilleri döndüğünce anlatmaya çalıştı. Sabırla okuyan herkesin gözlerine sağlık.

Not: 71. bölüm fragmanı herkesin ortak görüşü olduğu üzere benim de en çok beğendiğim fragman oldu. Narin-Oğuz-Baran üçlüsünün yürek yakan hesaplaşmasını Aysel Gürel'in mucizesi olan Ağla Sevdam şarkısı eşliğinde bekletmeyi kim aklına getirdiyse aklına yüreğine sağlık.
 
 
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Sümüklü Papatya
08/02/2015 12:14
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR