Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Tatlı bir şarkının içinde yaşasak
Sezon: 1 Bölüm: 51

Aslında şu an bölüm sonu mutluluğun verdiği sersemlikle yazıma başlıyorum fakat hüzünlü yerinden, çünkü neden başlamayayım?

Daha önce demiştim ya "Bir Ömer İplikçi daha kaç sırra katlanabilir?" diye şimdi de bir Defne Topal daha kaç yıkıma dayanabilir diyorum. Durun hemen cevabını da vereyim. HİÇ. "Amann falçata karnında zaten, biz çevirsek nolacak?" tavrını sevemedim belki barışırlar umuduyla yapılsa da ne kadar acı verici olacağını tahmin etmeliydiler. Ben iyi niyetlerinden emin değilim artık, ayy durun pardon ben resmen rol çalmışım hayatım bu böyle olmayacaktı, neyse onu boşverin de Defne'nin Ömer'in hediye ettiği ayakkabıları belki de hiç giymeden kutusunda özenle saklaması o kadar naif ki… Giderken onu bırakıp gitse dedim ne yakıcı olurdu Ömer için ama yapmadı çünkü o Defne Topal. Herkese vedalaşırken öyle veda olsun torba dolsun diye değil harbiden "Sizi Seviyorum" diyen kız yani bizim Defo'muz. Zaten ne kadar yandıysa canı, bu koşulsuz şartsız herkese güvenip sevmesinden değil mi? Hani şu her ne kadar tüm umutları tükenmiş olsa da her şeye rağmen Ömer'e verdiği "Bu yüzüğü parmağımdan hiç çıkarmayacağım," sözünü sonuna kadar tutan Defo'ciğimiz. Unutmadan daha geçen bölüm bittiğinde dedim ki ne zaman Defne Ömer'in annesinin yüzüğünü de çıkartır koyar sehpaya işte o zaman Defne'nin ya da Ömer'in tüm umutları tükenir. Son zamanlardaki iyilik meleklerimizden olan, pozitif enerjisiyle herkesi yatıştırmaya, olayları hallatmeye çalışan (bunlar beni korkutmuyor da değil de, hadi hayırlısı) Sude'nin de dediği gibi "Ama ruhları çoktan kenetlenmişse birbirine başka türlü yaşamak nasıl olur bilmezler.. İlla birbirlerini ararlar"..

Yüksek müsadenizle bölüm sonunu aklıma getirmeden Ömer'e biraz serzenişte bulunacağım.GÜ-NAY-DIN! Pardon hangi gün aydın? Defne'nin istifasına karşılık ihbar süresine bile gerek duymayıp, Defne'nin yüzüne bile bakmayan (gerçi bu davranışın yüzüne bakarsa ona yenik düşmekten korktuğunu çıkartıyorum ya, neyse konu bu değildi) Ömer'in uyandığı gün mü, yoksa kalbinin kırıklarını oraya buraya döke döke herkese içten veda ederek ağlarken beni de ağlama kıvamına getiren Defne'nin uyandığı gün mü aydın? Hadi açıklasınlar. Bunlar olurken çelik misin be adam dedim, ne var bir kerecik duygularını olduğu gibi yansıtsan yüzüne, bakışlarını başka bir yere, aklını işe ya da farklı şeylere sabitlemeye çalışmasan da o Sadri Usta'ya söylediğin ("Rüzgar kesildi. Sanki böyle bir dağın tepesine çıkmış ve oyunun sonuna gelmiş gibiyim. Kafamın içinde acayip bir sessizlik var acının üzerine çıktım sanki. Çok fena yandı içim, kül olmuş bitmiş gibiyim,") darmaduman olma halini hakkıyla yaşasan olmaz mı? Tabii ki olmaz çünkü sen Ömer İplikçi'sin. Sadri Usta’nın dediği gibi "her yol ona çıksın istiyorsun" da yollara çukurları sen açıyorsun be Ömer… Endişe ediyorsun, senin deyişinle "Seni unutması pahasına iyi olsun, acı çekmesin," istiyorsun ama bu işler de maalesef öyle kolay olmuyor. Aşk öyle tarafların istediği şekle giriyor olsa adı "aşk" olmazdı ki zaten, teslim olmayı bilmelisin… Ayy ben nefret ederim vedalardan, çekin çekin şunları gözümün önünden; yok be ne ağlıycam gözüme Passionis, Sinan, Necmi, Yasemin, Koray, İso, Nihan, Esra, Defne kaçtı sadece. Biz ağlayaduralım Ömer beyimiz toplantı diyor hadi diyor bende manyak mısın diyorum da ne fayda. Tabii düşününce bayağı da faydalı oldu bu toplantı, keşke üç beş çift daha konuşsaydın Koriş'im, ne söylemek istiyorsam beynimden aldın da cümlelere döktün sanki. "Yalnız öleceksin yalnız. Senin kahrını kuru kızdan başka kim çekerdi ha buz şelalesi. Sen anca çalış, zaten hayatın tepetaklak olmuş hala çalışalım diyorsun. Bulabilecek misin daha iyisin? Evde kitapların kemiricek naaşını. Çok büyük hata yapıyorsun çok. Çok katısın kimseyi affetmiyorsun..Ne var biraz esnek olsan hayat çok daha kolay olurdu." Tabii şu kitapların naaşı kemirme konusunda hemfikir miyiz emin olamadım ama yine de tek gerçek dost senmişsin be Koray! Ağlamaktan helak oldun ahh, anma törenleri mi düzenlemedin kendinden başkasını övmek hiç huyun olmamasına rağmen, methiyeler mi düzmedin kuru kıza. Tövbe estağfurullah öldü gibi davranmasan iyiydi de... Türkan Teyze’mden de korktular falan ama olgun insan sonuçta, o anlamayacak da kim anlayacak. En sakin tepkiyi o verdi cidden, zaten Defne'nin o "Geçer ya," deyip daha cümlesini tamamlayamadan hıçkırıklara boğulmasıyla dağılmıştım ki bir de dışarı gönderilmesine rağmen kapı arkasından konuşmaları dinleyip sessizce içli içli ağlayan Nihan var ki, bir an o duygu yoğunluğuyla kendimi toparlayamayacağım sandım. Hep de içimden aynı şeyi geçirdim, şimdiye kadar verdiği en doğru kararlardan biriydi Defne'nin bu gitme kararı. Kalsa döndüğü her köşe başında bir hatıra bir anı bekleyecekti onu, şöyle de bir durum var ki "Gitme! Beraber mücadele edelim," diyen bir dosta da karşı koyabilmek büyük çaba ister, helal olsun Defo'ya. Bir de gözleri dolu dolu "Gelmem," diyor sahi bulursanız reelde böyle bir dost bana da haber piliis.

1 2 3
L'Appel du vide
18/06/2016 14:26
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR