Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
FOTO HABER
Akşam saatinin şahane pembe dizisi

Nashville, Rayna ve Juliette ikilisinin etrafında Country müzik dünyasını anlatıyor.

Nashville'i izlemeye yaz boşluğunda başladım.

Sevgili bir arkadaşım olan Aysu uzun zamandır ısrar ediyordu, bir başka boş zaman tüketiciye ihtiyacım olmadığından erteliyordum.

Ne demişler; sakla samanı gelir zamanı.

Nashville hayali bir Country müzik dünyasını anlatıyor. Araya zaman zaman Conan O'Brien'dan Kelly Clarkson'a, ya da The View'un hanımlarına kadar tanıdık ve gerçek isimlerin de girdiği... Şahsen bu müzik dalı benden uzak olsun da kimin olursa olsun dediğim bir müzikten 'Allah Allah, fena da değilmiş,' kategorisine Jeff Bridges'a ilk Oscar'ını kazandıran Crazy Heart ile geçmiştim (Walk the Line'ı Reese Witherspoon yüzünden hala tam olarak izlemedim, ayıp ediyorum, biliyorum). Bahsi geçen filmin de, Nashville'in de arkasında aynı isim dikkati çekiyor: T-Bone Burnett, bu da aklınızın bir köşesinde dursun (ikinci sezon yoğun temposundan dolayı bayrağı ortağı Buddy Miller'a teslim etmiş ama olsun).

Country müzik koca bir aile. Geçenlerde Jimmy Fallon'da Dolly Parton'ı izledim de, 48 yıldır evliymiş kocasıyla. 12 kardeşlermiş, fasulye sırığından yaptığı mikrofonla kardeşlerine ve anne babasına mini konserler verirmiş. Ağaç yaşken eğiliyor... Albümlerinin tüm dünyada 100 milyon sattığını da eklemek isterim. yeni bir meslek arayışındaysanız şayet (kendime not) Country çıkış yolunuz olabilir...

En büyük sürpriz ise dizinin iki başrolünden boy olarak küçüğü olan Hayden Panettiere'i sevmeye başlamak oldu. (Yıllar önce Seventeen dergisinde çalışırken Heroes sayesinde pek revaçta olan bu genç kızın ismini kapağa koymaktan nefret ederdi grafikerimiz Akif, nereye sığdıracağını bilemezdi italyanca 'ekmekçi' manasına gelen bu heybetli soyadını.) O kısacık kolları, o kocaman kafayı, şekilden şekle giren ama yine de bir şeye benzemeyen saçlarıyla filan bayağı bir asabımı bozuyordu doğrusu. Açıkçası hala da alışabilmiş değilim, ama bıyık altından gülmekle yetinmeye geçtim. Lakin dizinin kadınlarının hepsi bu anlamda sopalık. Ne kombinasyonlar, ne topuklar göreceksiniz, kendinizi şimdiden hazırlayın!

Akşam saatinin pembe dizileri bunlar. Benzerleri arasında Grey's Anatomy, Parenthood ve Hart of Dixie gibilerini sayabiliriz. Arka arkaya hızla tüketilebilen, izlerken Candy Crush ve Solitaire (en son bir de Tri Peaks'i keşfettim, cillop) gibilerinin rahatlıkla oynanabildiği çünkü ekrana bakmadan bile birazdan olacakları tahmin edebildiğiniz bir dizi tipi.

Nashville ailesi bir arada.

Rayna James country müziğin on yüz bin milyon Grammy'li ama yeni jenerasyona pek de hitap edemeyen bu yüzden de kalevari evinin mortgage'ını filan ödemekte zorlanan kraliçesidir ve Connie Britton (ben American Horror Story'nin ilk sezonundan hatırlıyorum, ama aranızda Friday Night Lights'tan hatırlayacaklar çıkacaktır eminim) tarafından canlandırılır. Nashville'in en varlıklı ve saygın ailelerinden birinden gelir ama babasıyla araları limonidir, ondan para istemesi söz konusu bile değildir. pek nüfuzlu bir kişi olan bu adam işlerini halletmek için türlü hilebazlığa başvurmak için ikinci kere düşünmeyen birisidir. Annesi yıllar önce ölmüştür, kızının kariyerini destekleyen de o olmuştur zaten, ama bu birkaç bölümde ancak açıklığa kavuşacak olan apayrı bir konudur...


Kocası rolünde izlediğimiz Eric Close (Without a Trace) bir başka televizyon gediklisi. Ancak bana sorarsanız dizinin en zayıf halkası (kelimenin tam anlamıyla) da o. Rayna'yla birlikteliklerinin hızlı başlamış olduğunu öğreniyoruz daha ilk bölümden, karısının onlarca hit parçasını birlikte yazdığı gitaristi Deacon Claybourne gerçeği var çünkü arada. İkisi yıllarca sevgili de olmuşlar zaten, ancak Deacon'ın alkolle arası fazla iyi olduğundan bir türlü sürdürememişler. Rayna yerleşik hayata kocası Teddy ile geçmiş. Onu da sütten çıkma ak kaşık sanmayın tabii, masum yüzünün ardında bazı karanlık sırları elbette var. Zaten prime time pembişlerinin ortak noktası da bu, bu insanların hepsinde bir bit yeniği var; doğurduktan hemen sonra terk ettikleri bir bebek olabilir, eroinman olduğu için görmezden gelinen bir anne de, tanıklık ettikleri de bir cinayet de. Ne zaman nereden neyin çıkacağını tam olarak bilemezsiniz, evet siz, olacakların hepsini önceden kestirebileceğine inanan dizi izleyicileri.


Uzun soyadından beklenmeyen boyutlarıyla Hayden Panettiere'in canlandırdığı Juliette Barnes ise gerçek bir 'white trash'. Ezikliklerinin ve eksiklerinin farkında, büyük oynuyor. Kaybedecek hiçbir şeyi yok çünkü hiçten geliyor. Annesiyle dertleri var, geçmişinden sıyrılmak onun için önemli. Ama birlikte çalıştığı insanlar için tam bir bela. Basın bir açığını yakalamak için hep ensesinde ama onun da malzeme üretmekte maşallah hiç sıkıntısı yok. Miley Cyrus mu desem Lindsay Lohan mi, hangi sularda yüzdüğümüzü anladınız işte.


Bir de yan karakterler var. Scarlett O'Connor mesela, Deacon'ın yeğeni. Nasıl tatlı! Ama yersen. Yani ikinci sezonun ortalarına kadar yeme de yanında yat cinsinden, sonra o da sapıtıyor, hayat böyle tabii, yıpranıyor insan... Onun sevgilisi Avery Barkley var, sonra Scarlett'a aşık Gunnar Scott var, çok önemli bir sırrı olan Will Lexington var (bakın bu sonuncuyu da The OC'den hatırlayacaksınız benden söylemesi ve burada şaşırtıcı derecede iyi)...


Ah tabii Michiel Huisman var bir de. Birkaç bölümde bir ortaya çıkıyor, daha önce Country'yle alakası olmamış bir müzik prodüktörünü canlandırıyor. Treme'den beri takibindeyim ve hala çok yakışıklı. Burada bir de iyi kalpli. Biliyorsunuz bu sezon bir de Game of Thrones'da Daenerys Targaryen'le flörtleşmekte.


Ama bu dizinin en önemli özelliği, bahsi geçen bu insanların hepsinin iki öğün arası bir albümü doldurabilecek miktarda parça üretebilmeleri. Yani inanılmaz bir şey. Bu işler sadece Country müzikte mi böyle oluyor, anlamıyorum; yoksa güzelce konsantre olabildiğin vakit hemen şarkı yazabiliyor musun? Daha da güzeli oyuncuların neredeyse hepsinin performanslarının kendilerine ait olması. Zaten albümleri de var, dizinin soundtrack'i olarak şimdilik altı albüm yayınlanmış durumda. Dizi boyunca ne kadar çok şarkı dinleseniz de gariptir, sıkılmıyorsunuz. Neredeyse bir Disney çizgi filmindeki kadar çok şarkı söylüyorlar. Şahsen o dakikalarda elimdeki oyuna daha bir konsantre oluyorum, kahvemden bir yudum alıyorum filan, Country'yi sevmeye başladım dediysem de bir yere kadar.


Kimin eli kimin cebinde belli değil terimi burada iki açıdan geçerli; ilki evet, tahmin edeceğiniz üzere bugün Rayna'yla flörtleşen gitarist yarın Juliette'in yatağında görülebilir ve aynı gitarist turneye çıkıp az önce cin tonik ısmarladığınız garsonun yanağından makas alabilir. Fakat bunun yanı sıra bir de sanayi tipi flörtleşmeler var ki, bugün senin prodüktörün yarın plak şirketinin ceo'su öbürsü gün ise sahnede Rayna'yla düet yapan birine dönüşebiliyor. Az önce de bahsettiğim gibi herkesin içinden öyle bir yetenek fışkırıyor ki nereye sığdıracaklarını bilemiyorlar. Doğum günü hediyesi olarak bir buket çiçek almak yerine bir şarkı yazıveriyorlar...

 

 

 

Nashville hayali bir Country müzik dünyasını anlatıyor. Araya zaman zaman Conan O'Brien'dan Kelly Clarkson'a, ya da The View'un hanımlarına kadar tanıdık ve gerçek isimlerin de girdiği... Şahsen bu müzik dalı benden uzak olsun da kimin olursa olsun dediğim bir müzikten 'Allah Allah, fena da değilmiş,' kategorisine Jeff Bridges'a ilk Oscar'ını kazandıran Crazy Heart ile geçmiştim (Walk the Line'ı Reese Witherspoon yüzünden hala tam olarak izlemedim, ayıp ediyorum, biliyorum). Bahsi geçen filmin de, Nashville'in de arkasında aynı isim dikkati çekiyor: T-Bone Burnett, bu da aklınızın bir köşesinde dursun (ikinci sezon yoğun temposundan dolayı bayrağı ortağı Buddy Miller'a teslim etmiş ama olsun).

Country müzik koca bir aile. Geçenlerde Jimmy Fallon'da Dolly Parton'ı izledim de, 48 yıldır evliymiş kocasıyla. 12 kardeşlermiş, fasulye sırığından yaptığı mikrofonla kardeşlerine ve anne babasına mini konserler verirmiş. Ağaç yaşken eğiliyor... Albümlerinin tüm dünyada 100 milyon sattığını da eklemek isterim. yeni bir meslek arayışındaysanız şayet (kendime not) Country çıkış yolunuz olabilir...

1 2 3 4 5 6 7 8 9 >
YORUMLAR




DİĞER HABERLER