Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Antalya’dan Türk sineması haberleri
51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ilk yedi gün sona erdi. Bu vesileyle festivale katılımımın dördüncü gününe denk gelen bu sürede festivali değerlendirmek istiyorum.


Festivalde ilk iki günü Türk filmlerinden uzakta geçirdim. Filmlerin yönetmeninin, oyuncusunun katılımının olduğu yabancı filmler kısmen dolu salonlarda izleyicilerle buluştu. Ardından yapılan söyleşilerin de keyifli olduğunu söylemek mümkün.

 Yabancı filmlere kıyasla Türk filmlerine katılım daha yüksekti.



Yılmaz Erdoğan, Bülent Emin Yarar, Songül Öden ve Meral Çetinkaya gibi ünlü oyuncuların jüri olmaları sebebiyle filmleri izlemeleri, seyirci açısından da ilgiyi arttırıyor.



Aspendos Salonu’nda seyirciye ayrılan koltukların neredeyse tamamına yakınının dolduğunu söyleyebilirim. Fakat basına ayrılan ön bölümde büyük boşluklar göze çarpıyor. Bunda ‘Sansür’ süreciyle gelişen olayların ve özellikle sinema yazarlarının tepkisinin payı büyük.

Galaların özelliği olsa gerek, filmler tam da ortasında seyircilerin yoğun alkışlarıyla sekteye uğruyor.

Galalardan sonra film ekipleriyle birlikte gerçekleşen söyleşiler, soru sormaktan çok izleyicilerin başarı dileklerini söylemesiyle geçiyor.

Antalya Kültür Merkezi’nde yapılan Galalar yüksek bir katılım oranıyla gerçekleşti.

İzlediğim üç Türk Filmi ’de Ulusal Uzun Metraj Yarışma filmiydi. Bunlar sırasıyla; İyi Biri, Guruldayan Kalpler ve Balık.



İyi Biri, Cengiz Bozkurt’un başrolünde oynadığı, televizyon dizileriyle tanınan yönetmen Ayhan Sonyürek’in filmi.

İyi Biri, kısaca umuda doğru giden bir yol filmi. Her ne kadar seyirciden olumlu tepki alsa da bunda Cengiz Bozkurt’un başarılı performansının etkisi büyük. Zira komedi yönü ağır basan bir film olmasına rağmen pek de güldürmeyen, yönetmenin deyimiyle ‘masalsı’ bir film.



İyi Biri film ekibi salona girdiğinde en çok alkışı oyuncu Mustafa Alabora’nın aldığını belirtmek isterim. Bu vesileyle aynı araçta giderken kulak misafiri olduğum bir sözüne dikkat çekeceğim. “Benden daha çok alkış alan birisi var, Nuri Alço”



İzlediğim ikinci Türk filmi Guruldayan Kalpler, ismiyle sanki bir aşk hikâyesi anlatacakmış hissi verse de bir heykeltraş nezdinde sanatçı ve halk arasındaki derin uçuruma değiniyor.



İzlediklerim arasında Guruldayan Kalpler’in seyirciyi en çok güldüren film olduğunu düşünüyorum. Zira komedi dozu yüksek, alaya kaçmayan incelikle yazılmış diyaloglar var.

Şaşırtıcı benzerlik!

Film sonrası yapılan söyleşide gelen bir soru filmin samimi diline gölge düşürmeye aday. Zira filmin odağında yer alan Kaos adlı çalışma, Ressam Ömer Uluç’un eserlerinden esinlenilmiş gibi görünüyor. Fakat yönetmen Ömer Uğur’un bunu kabullenmediği aşikâr.

Filmdeki Kaos heykelinin, Kars’ta “ucube” olarak adlandırılıp, yıkılan İnsanlık Anıtı’nın sahibi Mehmet Aksoy’un atölyesinde yapıldığını belirteyim.



Derviş Zaim’in Balık filmi bu üç film arasında katılım oranı en yüksek filmdi.

İnsanın doğayla ilişkisini konu edinen bu film, bir babanın hasta kızı için küçük çaplı doğa katliamını ve bu süreçte yaşadıklarını anlatıyor.



Seyircilerin yanı sıra sanatçıların katılımı da fazlasıydı. Özellikle Abbas Kiarostami, takdim edildikten sonra yoğun bir alkış aldı.

Filmin başrollerinde yer alan Bülent İnal ve Sanem Çelik’in gösterime gelmediklerini belirteyim. Bir tepki miydi? Yoksa başka işleri mi vardı? Bilinmez.

Yönetmen Derviş Zaim ve Görüntü Yönetmeni Taner Tokgöz

Film sonrası yapılan söyleşi de bir seyircinin, Sanem Çelik’in beklenen duyguyu veremediğini söylemesi ve bu anlamda biraz daha yükleme yapılabilir miydi? sorusuna Yönetmen Derviş Zaim, “Sanem Çelik’in herhangi bir duygu geçirememe durumu olduğunu düşünmüyorum. Kızıyla kurduğu ilişki önemliydi. Daha fazla duygu yüklenebilirdi elbette. Fakat o zaman da başka bir yerden kaybedecektik. Filmi dengede tutmak adına böyle bir tercih yaptım,” dedi.

Filmin 17 Ekim günü vizyona gireceğini hatırlatan Derviş Zaim, “Mısırlar bende,n” diyerek herkesi filme davet etti.


Fotoğraflar: Doruk Önal
 
YORUMLAR




DİĞER HABERLER