Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
HABER
Bir zamanlama meselesi; Aydan Şener
 
 
‘80-’90’lı yılların televizyon dizilerinden bahsederken Aydan Şener’i anmamak olmaz. 1981 güzellik kraliçesi, ÇalıkuşuSamanyolu gibi dizilerin unutulmaz aktrisi Aydan Şener, orta halli bir ailenin iyi yetiştirilmiş bir kızı. Darbe sonrası evlerimize kapandığımız bir dönemde, onaylanmış yapımlarla kendini göstererek hayatımıza girdi.

Aydan Şener, güzellik kraliçesi seçilmeden bir yıl önce, Halit Refiğ’in yönettiği, TRT için yapılan TV filmi Yorgun Savaşçı sakıncalı bulunup yakılmıştı (o zamanlar böyle şeyler olurdu). Tüm renklerin soldurulduğu, ülke olarak sonsuz bir orduevi atmosferinde, yenik, yılgın ve bıkkın yaşadığımız 12 Eylül sonrasında, sorgulamadan uzak bir yaşam tarzı dayatılıyor, medya ise bu söylemi yayma konusunda elbirliğiyle çalışıyordu. Vasat bir oyuncu, sıradan bir görüntüsü olan Aydan Şener, bu yoklukta tanındı.

İlk dönemlerinde çoğunlukla edebiyat uyarlamalarında rol alan Aydan Şener, çağdaş, batılı görünümlü ama milli değerlere uyumlu, fedakar ve namuslu bir Türk kadını olarak sevildi, ya da sevdirildi. 90’lı yıllarda, ülke çapında özgürlük rüzgârları esmeye başladığında ise bağımsız, toplumla ters düşmekten çekinmeyen kadınları da canlandırdı. Kariyerinin ikinci yarısında, ilk zamanlarındaki büyük bütçeli yapımların geride kaldığını, son derece kötü senaryolarda kadın başrolleri canlandırdığını ve inatla evlenecek kız, yeni gelin rollerini oynadığını görüyoruz.


 
Küçük Ağa (1983)

Yücel Çakmaklı Aydan Şener’i, bir reklam filminde gördükten sonra, Tarık Buğra romanı uyarlaması Küçük Ağa dizisinde Küçük Ağa’nın karısı “Emine” rolünü oynamasını teklif etti. Aydan Şener o sırada 18 yaşındaydı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun sonuna doğru yaklaştığını anlamayan, düşman işgaline rağmen İstanbul hükümetini savunmayı sürdüren bir din adamı (Çetin Tekindor) Kuvayi Milliye'nin ilk tohumlarının atıldığı Akşehir'e gelir. Görevi, sarayın otoritesini tanımayan bu yeni hareketi, din adamı kimliğini kullanarak bitirmektir. Ancak zaman içinde gördükleri ve yaşadıklarıyla fikrini değiştirecek ve kurtuluş ordusunun önde gelen neferlerinden biri haline dönüşecektir.

Küçük Ağa tam bir propaganda filmi kıvamında. Dizinin açılış sekansında cenaze marşı benzeri bir müzik eşliğinde işgal devletlerini gösteren haritalar var, mükemmel Türkçe’yle konuşan Akşehirliler var. Aydınlık alınlı fedakar ve güzel Türk kadını Emine var. Zaten dizide Aydan Şener dışında neredeyse hepsi erkek. Aydan Şener de her bölümde yaklaşık üç-beş dakika görünüyor.
 
 
 
Çalıkuşu (1986)

O dönem diziler 35mm çekiliyordu. Çalıkuşu, yaklaşık üç ay çekim süresinin ardından beş-altı ay sonra montaja girdi. Üretim ve tüketim az olduğundan dizilere zaman ayrılabiliyordu. Bir bölüm, en fazla 45- 50 dakikaydı, bir dizi en çok 10-13 bölüm sürüyordu. Çalıkuşu ise yedi bölümdü. Reşat Nuri Güntekin’in 1922 tarihli romanından uyarlanan Çalıkuşu bu dönemde çekilen dizilere örnektir. Dizinin yönetmeni Osman Seden, Feride rolünde Aydan Şener’i oynatmaya bir gazetede resmini görmesinin ardından karar vermiştir.

Bir subay kızı ve öğretmen Feride, düğününe bir gün kala nişanlısı ve kuzeni Kamran tarafından aldatıldığını öğrenince Anadolu’da öğretmenlik yapmaya karar verir. Yeni kurulacak ülkenin aydınlık figürleri, öğretmen, doktor, askerler arasında geçen bir dünya var. Dizide aklı sonradan başına gelen kuzen Kamran rolünü Kenan Kalav, Doktor Hayrullah rolünü ise Sadri Alışık canlandırmıştır. Dizinin çekimleri İstanbul, Bursa, Bolu, Geyve, Göynük, Mudurnu ve İzmir'deki 137 mekânda gerçekleşmiştir. TRT’ye o dönemin parasıyla 115 milyon liraya mal olmuştur.
 
 
Yeniden Doğmak (1987)

Senaryosunu Sevinç Çokum’un yazdığı, yapımcılığını ve yönetmenliğini Osman Seden’in yaptığı dizi, Bulgaristan’da yaşayan Türklere yapılan baskıları anlatıyordu. TRT böyle bir senaryonun yazılması için Sevinç Çokum’a teklifte bulunmuştu. Sevinç Çokum, araştırmalarında Bulgaristan’dan kaçarak Türkiye’ye iltica eden ailelerin hikayelerini bir araya getirmeyi planladı. Türkiye’ye turist gibi gidip daha sonra sığınmak için hazırlık yapan Özgür ailesinin iki çocuğundan birini Bulgar makamlarının rehin tutmak istemeleri televizyon başındaki seyircileri perişan etti. Acaba Salih (İsmet Özhan) ve Fatma (Aydan Şener), Aysel’i mi (Mine Çayıroğlu) yoksa Mehmet’i mi yanlarına alacaklardı? Fatma ve Salih, Aysel ne kadar ağlarsa ağlasın, “Seni yanımıza iki sene sonra alacağız,” diyerek Mehmet’i götürmeye karar verdiler. Dizi yayınlanırken Bulgaristan’la görüşmelerin sürmesi sonucunda gerçek Aysel’in Türkiye’ye gelmesi nedeniyle üçüncü bölümde yayından kaldırıldı. Aysel ailesine kavuştuktan sonra 1988’de yeniden gösterildi.
 
 
Samanyolu (1989)

Kartal Tibet’in yönetmenliğini yaptığı dizi, Kerime Nadir’in Samanyolu eserinden uyarlama. Aydan Şener, teyze kızı Zülal, Tolga Savacı yazar Nejat, henüz hidayete ermemiş olan Yaşar Alptekin ise Namık rolünde. Samanyolu’nun bu uyarlamasında oldukça batılı bir dünya kurulmuş. Örneğin evde muhakkak piyano var, tiyatro oyuncusu arkadaşlar mevcut, bol bol sigara içiliyor, eski okul arkadaşları diskoteklere gidip eğleniyor, danslar ediyorlar. Öyle ki Aydan Şener nişanlısını seyahate bile diskotekten uğurluyor.
 
 
İki Kız Kardeş (1992)

Aydan Şener’in başrollerini Gülben Ergen’le paylaştığı dizide iki üvey kızkardeşin hikayesi anlatılıyor. Aslında üvey kardeşler Perihan ve Necla’nın babaları Ekrem ve Naim de kardeştir. Gülben Ergen para düşkünü, kız kardeşinin başarısını kıskanan Necla rolünde, Aydan Şener’i ise affedici abla Perihan rolünde görüyoruz. Dönem çirkinlikleri arasında keskin çizgilerle çekilen dudak kalemi, kabarık saç, kalın halka küpe, badana fondöten bir bütün oluşturmuş. Dönemin jönlerinden Atilla Saral ve İsmet Özhan da elbette burada. Şantaj, entrika, uyuşturucu, sevişme kasetleri hepsi bu dizide.
 
 
Gül ve Diken (1994)

Aydan Şener burada 80’lerdeki açık alınlı gül yüzlü fedakar Türk kadını halinden ayrılıyor ve evli bir adamla ilişki kuran Belgin adında bir kadını canlandırıyor. Dizinin dikeni Gülay (Müge Arda) alkolik, kumarbaz, gelenekleri küçümseyen, inançsız bir kadındır. Gülü ise, elbette ki Aydan Şener’dir. Küçük yaşta kimsesiz kalan Tarık’ı çok zengin olan teyzesi Tomris büyütür. Bunun karşılığı olarak Tarık, teyze kızı Gülay’la evlenir. Gülay’ın işlerinin de başına geçer. Belgin'le iş görüşmesine giderken küçük bir trafik kazası sonucu tanışırlar. Tartışırlar, Belgin, Tarık'tan hiç hoşlanmaz. Tarık, Belgin'den çok etkilenir ve Belgin'e evli olduğunu söylemez.
 
 
Gölge Çiçeği (1995)

Senaryosunu Safa Önal’ın yazdığı dizide, Aydan Şener Meral, Tolga Savacı Ahmet, Faruk Peker ise Ekrem rolünü canlandırıyor. Diziyle aynı adı taşıyan şarkıyı ise Reyhan Karaca seslendirmişti. Meral, bir sürü cinayetin, entrikanın ortasında kalmış, hapise düşen kocasını kurtarmaya çalışan bir kadın. Yurtdışında bilhassa Amerika’da çalışmanın müthiş bir şey olarak görüldüğü, havuzlu sitelerin yeni yapılmaya başladığı zamanları gösteriyor. Meral burada yeni tanıştığı kocasının arkadaşı olduğunu belirten Cengiz (Levent Özdilek) ile baş başa Çubuklu Hayal Kahvesi’nde öğle yemeğine gidiyor. Cengiz, öğle vakti restoranı kapatıp, kemancıları ayarlayarak daha ilk dakikadan girişimci olduğunu gösteriyor. Bundan sonrası bıldırcınlar, av partileri ve tabii intikam, intikam.
 
 
Zühre (1995)

Aydan Şener burada yine iş güç sahibi bir kadın; avukat rolünde. Çiftlikleri olan ağasal bir ailenin davasına bakıyor. Tuttuğunu koparan bir kadın olduğu için iki erkek kardeşin de ilgisini çekiyor. Kardeşler (Yalçın Dümer ve Cem Kurtoğlu) ağa oldukları için Ericsson cep telefonlarıyla konuşuyor, olan biten her şeyden hemen haber alabiliyor. Zühre’nin burada iki kardeşle birden ilişkisi var. Evli, kocasını kardeşiyle aldatıyor, kayınvalidesine dikleniyor. Bir süre diğer kardeşle takıldıktan sonra canı sıkılınca ilk kocasına geri dönüyor. Yönetmeni Osman Seden olan dizinin müzikleri Esin Engin tarafından bestelenmiştir.
 
 
Ay, Işığında Saklıdır (1996)

Müziğini Demir Demirkan’ın yaptığı ve Şebnem Ferah’ın seslendirdiği, Toprak Sergen’in uzun saçlı perukla oynadığı bir televizyon filmi. Kadınların çalışma hayatında kendini göstermeye başladığı, reklamcılık, pazarlama gibi iş alanlarının çok havalı görüldüğü zamanlarda çekilen bu dizide Aydan Şener de hemen ortama uyum sağlıyor . Bu sefer, bir şirkette üst düzey yönetici olarak görev yapan, iş kadını olduğu için sonsuz ciddi ve her yere ceket giyen Şule’yi canlandırıyor. Şule, işinde gücünde, mazbut bir yaşantı süren bir kadındır. Yeni başlatacakları reklam kampanyasının görüşüldügü toplantıda aykırı tavırlarıyla tanınan metin yazarı Uygar (Toprak Sergen) ile tanışırlar ve birbirlerinden etkilenirler. Asi reklamcı Uygar, yer yatağında yatar, evinin duvarlarına çizilmiş resimler vardır. Hatta öyle farklıdır ki duvara tabloları bile eğik asar. Şule ise işine bağlı bir kadındır ve düzenli bir yaşamı vardır. Birbirlerini çok sevmelerine rağmen ilişkilerini yürütemezler. Film boyunca reklamcı Uygar evde donla gezer, Şule ile birlikte yer sofrasında yemek yerler. İlişkilerindeki en büyük çıkmaz kadının sabah kalkıp insan gibi saatinde işe gidecek olmasıdır. Uygar boş gezenin kalfası olduğu için Şule’nin işe zamanında gitmesini istemez. O sırada rockçılık moda olduğu için filmdeki konser sahnesinin Alt Kemancı’da çekildiğini de belirteyim.
 
YORUMLAR




DİĞER HABERLER