Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Ender şaşırttı da Selim şaşırtmadı mı?

Sağ gösterip sol vuracakken tekrar sağdan mı vurdular şimdi? Bir önceki bölümde Sinan’ın itiraflarıyla öğrendiklerimiz yalan mıydı yoksa eksik bilgi miydi? Sude cezaevinden çıktıktan sonra Selim’e tam olarak ne anlattı? Bu sorulara henüz net bir cevap veremiyoruz fakat gördüğümüz bir şey var ki; Selim, Sude’nin yanından ayrıldıktan sonra suratından düşen bin parçaydı. Bir önceki yazıda 41. bölüme kadar izleyiciye yansıtılanları da hesaba katarak Ender’in aldatabilmesinin, daha doğrusu böyle bir ihtimalin çok da abes olmadığını belirtmiştim. Geçtiğimiz son iki bölümlük süre içinde benim açımdan değişen bir şey olmadı. Öte yandan senaristlerin kafası bu konuda çok net değil gibi. Bu bölümde bize aktarılmaya çalışılan, Selim’in öğrenip de (ya da öğrendiğini sanıp) bizim hala emin olamadığımız aldatma mevzusu karşısında Selim’in gösterdiği reaksiyonlardı. Açıkçası, hala gerek genel algıya göre bir aldatma, gerekse samimi aldatma (bir önceki yazıda kendimce tanımladığım bu kavramı açıklamaya çalışmıştım) olup olmadığı konusunda yüzde yüz emin değiliz. Ben şimdilik Ender’in aldattığını varsayarak; Selim üzerine konuşmak istiyorum.

Eğri oturup doğru konuşalım, sevgilinizin sizi aldattığını öğrendiğinizde ona olan sevginiz, aşkınız vs. puuff diye bir anda uçup gitmez. İlişkinizin ciddi bir güven üzerine kurulduğuna karşılıklı emin olduğunuzu düşünüyorsanız eğer; vereceğiniz ilk tepki muhtemelen; duyduklarınıza, öğrendiklerinize yani aldatıldığınıza ihtimal verememek olur. İlk yazıdaki notta belirttiğim gibi Selim’in ilk anda verdiği tepki kendisinden hiç beklemediğim bir tepkiydi. Çünkü eşine ve ilişkisine öylesine güvenen Selim, bırakın aldatılma ihtimalini aklına getirmeyi, bu ihtimalin doğruluğundan sonuna kadar eminmişçesine bir tepki verdi (Acaba ben mi çok iyimserim, ne kadar güven olursa olsun, aldatılma ihtimali kitaplığın içinde bir yerlere sıkıştırdığımız küçük kağıt parçası gibi hep düşüncelerimizin ve duygularımızın içinde midir? Editörün notu: Evet çok iyimsersiniz :) O küçük kağıt parçası hep içerdedir. Burada da o küçük parçanın olduğu sayfayı Selim’in gözü önünde Sinan’ın defalarca Ender’e iltifat etmesi, yakınlaşmaya çalışması açtı, kaç bölüm önceden.). Neyse, bunlar geride kaldı. Peki ya son bölümde gördüklerimiz! Benim tanıdığım Selim bu değil. Gazeteci Deniz ile birlikte şarkıyı bitirdiklerinde, Selim’in bir anda Deniz’i öpmesiyse beni şaşırtan bir diğer noktaydı. Adeta aldatıldığını öğrendikten sonra Ender’den hınç alırmışçasına, başta kendine sonra da onların ilişkisinin mükemmelliğine inanan herkese bir şeyler kanıtlamaya çalıştı. Ne kadar başarılı oldu ya da olacak göreceğiz.

Aldatıldığını öğrenen bir kişinin sanırım kendisini içinde bulduğu ilk psikolojik durumlardan biri bu: “Sadece sen değil ben de aldatabilirim ruh hali” yani. Tabii bir bu psikolojiyi yaşamak var; bir de yaşadığın bu psikolojiyle eyleme geçmek var. Eyleme geçmek dediysem de mutlak bir bilinç halinden söz etmiyorum burada. Dürüst olayım, benim için bu tür durumlarda gösterilen davranışların çekici kısmıysa mutlak bilincin olmaması. Çünkü öyle bir evredesinizdir ki yanlış anlaşılma, yadırganma, yargılanma vb. ihtimaller sizin için önem teşkil etmez. Tek doğru içinizden gelendir ve söylediğim gibi beni şaşırtan da Selim’in bu bahsettiğim ruh haline girmesi değil, içinden gelenin Deniz’i öpme arzusu (öptü de) olmasıydı. Bu arzunun o an için ne kadar samimi ve içten olduğundan emin olsak da kalıcılığına dair henüz bir şey bilmiyoruz. İlerleyen bölümler gösterecektir neyin ne olduğunu.

1 2
Sercan Tezcan
04/10/2014 19:15
ETİKETLER : medcezir , barış falay , ekranella
YORUMLAR




DİĞER HABERLER