Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Ömer İplikçi’nin kahvaltı sofrası

Soframıza Cuma gününün takvim yaprağı düştü. Biz de saatlerin henüz 20.00’yi göstermiyor oluşunu fırsat bilerek, konuğumuza Ömer İplikçi edasıyla göz kırptık (tabii onun gibi kırpmak ne mümkün, benimki de laf işte) ve birbirinden lezzetli (siz yüz ekşitebilirsiniz ama Ömer Bey bu akıl almaz lezzetlere katiyen hayır diyemiyor) yiyecekleri seriverdik önüne. Siz de buyurmaz mıydınız?

Kahve olmayan bir sabaha, güne kahvesiz başlayamayangiller olarak hayır diyor, öyle sabahları itinayla protesto ediyoruz. Ömer İplikçi’nin asistanlarıyız! Uygun adım marş!

Haftanın ilk sabahına mısır gevreği, ılık süt ve yeşil elmayla uyanan bir Ömer İplikçi mi? Alırız bi’ dal.

Mısır gevreği ve ılık süt dediğimiz iki lezzet aslında başlı başlına Ömer ve Defne’ye tekabül ediyor. Kahverengi, tadından yenmeyen, üretim harikası bir Ömer ve bembeyaz, adeta bir içim su, hem saf hem sevimli bir Defne. Bu iki eşsiz tadın yeşil elmayla taçlandırılmasının sebebi de bir elmanın iki yarısı olmaları durumundan ileri gelmekte. Yiyin yiyin, gönül rahatlığıyla yiyin, hiç çekinmeyin.

Kahvaltıdan önce yenilen narı, narın tatlı çekiciliğinin yanı sıra Ömer’in içindeki gizli ‘’kırmızı meyveler tüketmeye özen göstereyim ki, ileride çocuğumuzun kızıl olma olasılığı artsın’’ düşüncesine bağlıyorum. (E malum baskın/çekinik gen durumları. Allah muhafaza sonra kara kuru bir şey olur çıkar falan…)

Havuç ve salatalığın bir güzel suyunun çıkarıldığı ve afiyetle içildiği zamanları unuttuk mu? Yoo, asla! Ömer açık açık Defne’yi ve kendini içiyor işte, anlamadınız mı? Havuç-salatalık suyuna ‘ab-ı hayat’ da diyebiliriz hiç tereddüt etmeden. Yahu aşık adam, n’aapsın? Havuç, güzeller güzeli (kırk bir kere maşallah deyip kırk bir kere de tahtaya vurmayı ihmal etmeyin), canımızın içi Defne’yi (ayıptır söylemesi özellikle saç rengini) temsil ederken, salatalık da ince uzun görünümüyle beraber, zaman zaman azıcık hıyarlığı da bulunan (neyse ki hemen gönül alabiliyor çakal) Ömer’i temsil etmekte.

Defne elinden çıkmış ve özenle hazırlanmış kayısı kıvamında yumurtamızdan da aşka dair ipuçları yakalıyoruz inceden. Takdir edersiniz ki,zor beğenen bir Ömer İplikçi kolay yetişmiyor bu devirde. (Ama durdun durdun turnayı gözünden vurdun Ömer efendi, hadi yine iyisin!) Yoksa yumurtayı herkes haşlayabilir değil mi efendim? Bu durumda ne diyoruz? Marifet yumurtada değil, onu yapanda…

Eh, Ömer Bey de spordan geldiğine göre, biz yavaştan ona suyunu götürelim. Soframıza düşen takvim yaprağı ve çok değerli diğer konuklar, siz keyfinizi bozmadan devam edin. Afiyet bal şeker olsun, en kısa zamanda tekrar görüşeceğiz…

1 2 3 4 5
Deniz Dursun
11/09/2015 11:46
YORUMLAR




DİĞER HABERLER