Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Rock’n Roll

Jeux d'enfants’a (Love Me If You Dare/Cesaretin Var Mı Aşk’a?) bayılan kaç kişiyiz? Marion Cotillard’a aşık olan, onun olduğu her filme kafadan iki puan fazla veren ama Jeux d’enfast’daki partneri Guillaume Canet’yi fazla takmayan kaç kişiyiz ya da? Canet’nin senaryosunu yazdığı, yönettiği ve başrolünde kendisini oynadığı Rock’n Roll tam bize göre.

Film Fransız sinemasının aranan aktörlerinden biri olan Canet’nin istediği tarzda aranmadığı için yaptıklarını konu alıyor. Bir gün artık 40’larında olduğu, baba roller almasının kanıksandığını, genç kızların ilgisini çekmediğini ve her şeyden öte kendisinin bundan acayip rahatsız olduğunu fark etmesiyle hayatını değiştirmeye çalışıyor. Partneri, çocuğunun annesi Marion’un hala “prime” dönemini sürdürmesi, kendisinden kat kat daha ünlü olması da Canet’nin psikolojisine iyi gelmiyor. Orta yaşlı aktör bir yandan çektikleri filmde kızını oynayan genç ve güzel Camille Rowe’a kendisini arzulatmaya çalışırken bir yandan kendini gençleştirmenin yollarını arıyor. Kıskançlıkla birleşen kabullenememe, girdiği orta yaş krizinden bir türlü çıkamamasına ve kendini kaybetmesine neden oluyor.

Rock’n Roll, Hollywood’da dahi sık gördüğümüz bir komedi türü değil. Hemen herkesin kendini oynadığı, gerçek kimlikleri üzerine bir kurgu yapılan çok fazla film görmek zor. Rock’n Roll’ün komedi dili Hollywood’la epey benzerlik taşısa da filmin kurgusu çıktığı topraklara uygun. Filmi izlerken sürekli “Kendileri eğlenmek için film çekmişler,” diyorsunuz ancak hiçbir Amerikan komedisinde göremeyeceğimiz psikolojik detaylar hemen her an mevcut. Canet film boyunca giderek kendini daha da kaybediyor ve bu delirme sürecinin her anına tanıklık ediyorsunuz. Bir çok kez “Tamam şimdi kendine gelir, hatasını anlar artık normale döner,” diyorsunuz ama Hollywood’dan alışık olduğumuz bu kurgu sürekli boşa çıkıyor. İzleyici olarak hayal kırıklıklarınız birbirini takip ediyor ve bu filmin çok da gerekli olmayan şekilde iki saat sürmesi yüzünden iyice uzuyor.

Canet’nin en büyük sorunlarından biri hiç fark etmese de Marion’u deli gibi kıskanması. Şu filmi izlerken de ona hak vermemek mümkün değil çünkü Marion Cotillard izleyeni de kendisine bir kez daha aşık ediyor. Kendisiyle dalga geçtikçe ve bunu ciddiye aldıkça daha da eğlenceli geliyor. “Xavier Dolan’ın yeni filmine girdim,” dediğinde aklına It’s Only End Of The World gelip de o filmin hatırasıyla yüzünü buruşturan tek kişi ben olmamalıyım. Geçtiğimiz yılın en büyük hayal kırıklığı olan, Cotillard’a rağmen sevilmesi mümkün olmayan Dolan filminin hatırası bile bu filmle güzel gelmeye başlıyor. Guillaume Canet’ye koca bir teşekkür borçluyum sanırım bu yüzden.

Sektörün içinde geçen filmlerin türü ne olursa olsun içinde yer aldığı sektörü biraz eleştirmesine alışığız ancak Rock’n Roll’da bunun olduğunu söylemek güç. Her şeyin doğru işlediği, bu yoldan çıkmak isteyen kişilerin başına neler geleceğini gösteren bir yapım olmuş daha ziyade. Kendisine biçilen rollerden sıkılan Canet giderek daha da zavallılaşıyor hatta en sonunda kendini mesleğinin dibinde buluyor; bir Amerikan dizisinde. Fransız kibri ha?


Not: Filmde gösterilen 2014 Cesar Ödülleri'nde, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Pierre Niney’in İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek filmi The Odyssey yazısını da buradan okuyabilirsiniz.

Not 2: Filmin gösterim tarihleri şöyle:

10 Nisan 21.30 Kanyon

10 Nisan 21.30 Rexx 1

13 Nisan 19.00 Atlas

13 Nisan 21.30 City’s 7

 

MEHMET DİNLER

 

 

 

 

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER