Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
HABER
Toplumsal mantık ve televizyon

Her gün ayrı bir gündemi olan sosyal medyanın 13 Haziran 2016'daki kendine has gündemi Kim Milyoner Olmak İster'di. Çok garip değildi bu durum televizyonun en kaliteli (!) bilgi yarışması zaman zaman gündem olurdu zaten. Genellikle de üniversite sınavında başarılı olup da burada ilk sorulardan elenenlerle dalga geçen, başarıya düşman olan insanlar arasında. 12 Haziran akşamıysa Kim Milyoner Olmak İster ertesi sabahın gündemini biraz farklı çokça da aşağılık bir şekilde değiştirdi.

Babacan tavırlarıyla bildiğimiz sunucu Selçuk Yöntem yarışmacılarına her zamanki gibi gereksiz sorular soruyordu. Bilmenin ne işimize yaradığını asla anlamayacağım gereksiz sorulardan biri de "Anne baba ne iş yapıyor?" sorusuydu. İlkokul öğretmeni misin sen arkadaş (bunu soran öğretmene de kılım gerçi) sana ne? Yarışmacıyı rahatlatmak, yarışmadan önce gerginliğini azaltmak için iyi bildiği yerden, kendiyle ilgili sorular (eğitim, meslek vs) sorulmasına bir noktaya kadar anlam verebiliyorum ama ailesinden sana ne? Türk insanına asla anlatamayacağımız şeylerin başında geliyor seçmediğimiz ailemizin (anne, baba, kardeş, hala, elti vs) bizimle ilgili olmadığı. Seçim hakkımız olmadan sistem tarafından bize verilmiş her türlü olgu sistemle ilgilidir bizimle değil. Eşini seçersin, çocuk yapmak da senin tercihindir. (Modern toplumlardan bahsediyorum elbette.) Nokta, o kadar. Birinin sizi seyirciye tanıtmak için ailenizi sorması anlamsız, aileniz sizi tanıtmaz. İster bilim adamı olsun, ister katil olsun, ister UNICEF başkanı, ister IŞİD'li. Fark etmez. O konuda anlaşalım.

Toplumsal mantığın anlamadığı bir başka konu da kişinin kendisini anlatmasının da gerekli olmadığı. Bize hep "Sana ne!" demenin saygısızlık olduğu öğretildi. Kötü bir şeymiş gibi gösterildi. Aslında kötü zaten ama kötü olan bunu söylemek değil bunu söylemek zorunda kalmak. Karşındakinin "Bana ne" demeyi bilmemesi kötü. Selçuk Yöntem o yarışmacıya ailesiyle ilgili bir soru sormayabilirdi. Kendi yaşamıyla ilgili bir soru da sorabilirdi. Durum yine aynı olacaktı. Benimle ilgili olan benimle ilgilidir ve seni hiç ilgilendirmez. Bir kişinin televizyona çıkması ya da ünlü olması onun bir "kişi" olduğu gerçeğini değiştirmez. Onun bir kişi olduğunu unutursanız size hizmet etmek için var olduklarını sanırsınız (Pelin Arslan’ın şurada bu duruma da değinen bir yazısı var) ya da sizden üstün olduklarını. Hepimiz bir kişiyiz, hepimizin kendimiz olmaya hakkı var. Bunu unutmamak gerek.

İşin toplumsal mantık dışında daha acı ve sinir bozucu olan gerçekler var. Hepimizin bildiği gerçekler. Ama sözleşmelerle, imzalarla asla söyleyemediğimiz gerçekler. O yarışmacının anne babasının durumlarını programın görevlilerinin zaten biliyor olduğu bu gerçeklerden biri mesela. Hele ortada cinayet, hapis gibi bir durum varsa ille 1. derece akraba olmaya gerek yok eltinin kuzenini bile biliyorlar. Herhangi bir yarışmanın mülakatında seninle ilgili ilginç bir bilgi olsun diye sormadık soru bırakmıyorlar çünkü. İlle arkandan araştırmalarına gerek yok. Acı bir ihtimal ama bunun danışıklı döğüş olması da muhtemel. Mesele bu değil ama. Mesele reyting kaygısı uğruna bir insanı annesinin öldürülmesiyle ağlayacak noktaya getirmek. İzleyenin duygularını harekete geçirmek, ekran başından "Ay nolur bu kız çok para kazansın çok acı çekmiş," dedirtmek insanlara. Hani bilgi yarışması yapıyordunuz siz?

YORUMLAR




DİĞER HABERLER