Kimi insanlar küçük yaşlarından beri ünlü olmayı hayal eder. İlginin merkezi olmak için ellerinden geleni yaparlar. Ancak artık, geleneksel yollardan ünlü olmak çok zor. Üstelik ünlü olmak için çok zaman ve para harcamak gerekebiliyor. Ailenizden yüklü bir miras kalmamışsa, üstün yetenekli ve kararlı değilseniz, (ayrıca şansın da yanınızda olması lazım) yıllarca hiçbir sonuç elde etmeden debelenebilirsiniz. Birileri sizi fark edene kadar yıllar geçebilir ya da hayatınız boyunca keşfedilmeyebilirsiniz. Milyonlarca yetenekli genç insan tanınmak için ellerinden gelen her şeyi yapmasına karşın başarılı olamıyor. Bununla birlikte, hiçbir yeteneği olmayan insanlar bir akşamdan sabaha üne kavuşabiliyor.
Semra Yücel, Ata Türk ve Sinem Umaş’ın katıldığı Gelinim Olur musun? dönemin en çok izlenen programlarından biriydi.
Gelinim Olur musun? yarışmacılarından Sinem Umaş’ı hatırladınız mı? Şimdi İşte Benim Stilim’de yarışmacı. Türkiye’nin en tarz kadını (stil sahibi demek) olmak için yarışıyor.
Sinem Umaş, 1984 doğumlu. Gelinim Olur musun’a katıldığında 19 yaşında, sarı röfleli, ince kaşlı, balık etli bir kızdı. Gelinim Olur musun?, bekar erkekler, erkeklerin anneleri ve bekar kadınların yaşadığı, bu süreçte gelin adaylarının bir yandan müstakbel eşleriyle ilişkilerini geliştirirken, diğer yandan da kayınvalidelerinin gözüne girmeye çalıştığı ve gelinlerin kendi aralarında da rekabet ettiği, cehennem gibi bir evdi. Bu evin tiranı ise Semra Kaynana olarak tanıdığımız, Ata Türk adlı gencin annesiydi. Semra Kaynana, oğlunun Sinem’le birlikte olmasına karşıydı. Hatta Ata-Sinem ilişkisine o denli tepkiliydi ki “Oğlum sen aşık değilsin ki, aşık olsan ben sana söylerim,” özlü sözünü o zaman söylemişti. Semra Kaynana, Monaco kraliyet ailesinden geldiğine inandığı için, Sinem için sürekli “Ailemize layık değil” derdi. Sinem, banyodan sonra Semra Kaynana’nın gidip elini öpmediği halde (Semra Hanım böyle abuk sabuk kurallar uydururdu her neyse) Ata’nın ilgisini çekebildiği için müstakbel kayınvalidesinin nefretini, halkımızın ise ilgisini kazanmıştı. Sonunda yarışmayı kazandı, altın ve para ödülünü aldı ama Ata’yla evlenmediler. İyi ki de öyle oldu.
Yarışma sonrasında ağır bir bunalım geçiren Ata, Adana’da bir otel odasında yüksek dozdan öldü. Ata’nın hazin ölümü, ne reality şovların yeni insanları harcamasını, ne televizyon kanallarını ne de Semra Hanım’ı durdurmaya ne yazık ki yetmedi. Para ve rating uğruna, ölümünden rant sağlandı; Türk bayrağı sarılmış tabutla yapılan bir cenaze törenini, “Hiç üzgün değilim, asker kızıyım güçlüyüm,” diye demeçler veren anneyi keşke unutabilsek, ama olayın aktörleri başta olmak üzere herkes elbirliğiyle hiç ders almamış gibi konuları gündeme getirmeye devam etti. Semra Hanım önce tiyatroda oynadı, ardından anılarını yayınladı ve bir evlilik programı sundu.
Sinem Umaş ise, şansını müzikte denedi. Öptün mü? adında bir single çıkardı. Ankara’da bazı pavyonlarda şarkı söyledi. Ayrıca o yıllarda, bir çok ünlü kadının adının karıştığı Barbie operasyonu kapsamında da gözaltına alındı ve telefon kayıtları yayınlandı. Ardından hakkındaki gazete haberleri kesildi.
Sinem Umaş, 10 yıllık sessizliğin ardından, geçtiğimiz günlerde İşte Benim Stilim yarışmacılarının arasına katılmasıyla yeniden medya gündeminde yerini aldı. Nişanlısıyla birlikte Anadolu yakasında bir erkek giyim mağazasının sahibi olduğunu söyledi. Sinem programda, nişanlı olduğunu ancak halen evlenme teklifi almadığını da ifade etti. Henüz evlenme teklifi almamışsa nasıl nişanlı oluyorlar onu anlamadım, ama reality show ve magazin dünyasında nişan sanırım flört yerine kullanılan bir ifade. Biriyle birlikteyiz demek yerine nişanlıyız demeyi tercih ediyorlar. Evlilik teklifi de helikopterli, havai fişekli, gösterişli bir şey olmadığı sürece ve cümle alem tarafından bilinmedikçe tekliften sayılmıyor olmalı.
Sinem, bu programda henüz çok sakin ve uslu bir izlenim veriyor. Kıyafetleri klasik. Tam bir hanım kız gibi görünüyor. Henüz hiçbir arkadaşıyla tartışmaya girmedi. Jüri üyeleri ve sunucuya karşı çok dikkatli ve saygılı. Sanki biri onunla bu şansı doğru değerlendirmesi için konuşmuş gibi. Hata yapmaktan çok çekiniyor. Saçlarını doğal bir kahverengiye boyatmış, kaşlarını ip gibi almaktan vazgeçmiş. Kuşkusuz eski haline kıyasla çok daha derli toplu görünüyor. Zaten 1.000 TLlık günlük ödül çekini de kazandı.
Salı günkü programa beyazlar içinde geldi. Kendisine bu kıyafetle nereye gitmeyi planladığı sorulduğunda, “Büyük bir holdingde çalışıyorum, çok büyük bir ihale aldık ve büyük bir kutlama yapacağız,” dedi. Her ne kadar iş hayatıyla ilgili bilgilerini yerli dizilerden edindiği belli olsa da, temelde ciddiye alınmak ve saygı görmek istediğini anlıyorum.
Ünlü olmak için yola çıkıp, çok üzücü olaylar yaşamış bir insan olduğu için sanırım bilhassa Nur Yerlitaş ve Kemal Doğulu ona çok yumuşak ve özenle yaklaşıyor. Televizyonda olmayı istemek, sponsorların sağladığı imkânlardan faydalanmak, dönemsel olsa da ilgi görmek de bir tercih olabilir. Belli ki, Sinem ve benzeri yarışmacıların böyle bir yaşam tarzı var.
Sinem eğer kişiliğini gösterebilirse, onu izleyen insanları yakalayabilir. Çünkü açıkçası ben kim olduğunu bilmiyorum ve anlayamıyorum. Gelin mi, şarkıcı mı, mağazacı mı, bir takım kıyafetleri giyip ortalarda gezen bir insan mı? Onu takip eden insanlarla etkileşime geçerse, onlardan gelen yorumları da dikkate alır ve cevaplarsa ilerleme kaydedebilir. Böylece, insanlar onu daha çok hatırlar ve düşünür. Yaptığı işi ciddiye aldığını gösterirse ve tutkulu olursa daha çok saygı görecek ve diğer yarışmacılardan ayrılacaktır. Ne yaptığını insanların merak etmesini ve umursamasını sağlarsa, belki bir aşama kat edebilir. Bunu da özgün olarak ve güven temin ederek sağlayabilir. İnsanlar onun sözüne inanmalı. Ve baktı olmuyor, daha fazla yıpranmadan ne zaman vazgeçeceğini de bilmeli.