Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Alınganlık çağında televizyon

5 Nisan Salı günü Türkiye Atletizm Federasyonu resmi bir açıklama yayınladı. Açıklama elbette Twitter sayesinde önümüze düştü. Tufaya düşmemek için gerçekten federasyonun resmi hesabı olup olmadığını kontrol ettim, zira özellikle spor gündeminde Twitter’da böyle “şakalar” yapan çok fazla hesap var. Açıklamanın gerçek olmadığına başlangıçta inanmama sebebim Survivor ile ilgili olmasıydı. Hatta bir adet bölüm fragmanından yola çıkarak yapılmış olmasıydı. Yıl 2022 ve sosyal medyada halen “Bunu da yapmayın yahu” dedirten şeyler olabiliyor. 

 

Konumuz basitti. Survivor 2022 All-Star’ın Pazartesi akşamı yayınlanan bölümünde Nagihan Karadere ve Gönüllüler takımı arasında çok gergin olaylar yaşanmış ve sıradan bir Survivor izleyicisi buna hiç şaşırmamıştı. Nagihan’ı Survivor’da daha önce izlemiş kimse şaşırmazdı zaten buna. Nisa’nın köpürtmesiyle olaylar konseye de sıçramıştı. Sezon başından beri sadece koşup atış yapan insanları izlemekten sıkılmış biri olarak bu tansiyondan keyif aldığımı itiraf etmeliyim. Survivor son yıllarda giderek parkurlara sıkışmış bir televizyon programı haline gelirken insan böyle tansiyonlar arıyordu. Bu yıl saçma sapan bir Mert-Sude aşk hikayesini saymazsak parkur dışında kalan bir şey izlediğimizi hatırlamıyorum. 4 Nisan 2022’ye kadar Survivor’la alakalı konuşmanın en keyifli olduğu şey halen Batuhan Karacakaya’nın gelmeden önce yaptığı “Ben salonda Netflix açamıyorum” açıklamasıydı. İşte sonunda o gün gelmişti, Survivor karışmıştı.

 

Bölümün sonunda 5 Nisan’da yayınlanacak bölümün fragmanı yayınlandı ve hem Twitter hem de Ekşi Sözlük karıştı. Fragmanda Nisa, Nagihan’ın doping kullandığının tespit edildiğini iddia ediyor ve Nagihan da buna karşı çıkıyordu. Olay bu kadardı. Bu kadar, sadece fragman. Bir fragman üzerine tespitler, çıkarımlar, Nagihan Karadere’nin 2012 Londra Olimpiyatları’nda yaşadığının ayrıntılı analizleri… Sosyal medyanın böyle karışmasını da seviyorum, yatmadan önce güzel bir okumalık. Ama sadece bu fragman üzerinden yola çıkarak bir federasyonun kendini açıklama yapmak zorunda hissetmesi bu alınganlık çağında bile bana garip geliyor. Dahası resmi siteden yapılan açıklamayı, Twitter’da duyururken, resmi açıklamada yer almayan “Nisa Bölükbaşı’yı Survivor izleyicisinin takdirine bırakıyoruz” ifadesini kullanan bir federasyon iletişimi… İletişim ve sosyal medyayı mesleği haline getirmiş biri olarak bunun kime ne faydası olduğunu anlayamıyorum.

 

Neticede 5 Nisan Salı günü bölüm yayınlandı. Yarışmacıları seyirci gözünde kötü göstermemek adına bir tık da kırpılarak yayınlandı. (Acun Ilıcalı bu şekilde açıkladı durumu.) Sıra konseye geldiğinde Batuhan Karacakaya birçok izleyicinin sesi oldu: “Ben neden Nagihan’ın emeklilik durumunu bu konseyde dinlemek zorunda kaldım.” Ah be salonda Netflix açamayan canım kardeşim bilsen biz dışarıda neleri okumak zorunda kaldık.

 

Survivor ne hale gelirse gelsin güzel program. Televizyonda yayınlanan en eğlenceli içeriklerden biri halen. Çünkü her şeyden önce bize konuşacak ortak bir gündem veriyor. Bu arada geçmiş yılların videolarına bakınca program formatının geldiği nokta gerçekten inanılmaz görünüyor. Öyle 2005’e falan gitmeye gerek yok, daha beş yıl önceki yarışmada bütün dövmeleriyle arz-ı endam eden İlhan Mansız’ı izlerken bugün elden gelse yarışmacıların kolu bacağı da gösterilmeyecek. (Onu da talep eden din tüccarları var bu arada.) Ödül olarak olta takımının verildiği günler geride kaldı, çünkü Survivor’a sponsor olacak kadar zengin bir oltacı yok. Bize de artık insanların ego savaşını izlemek kalıyor. Nagihan’ın tüm zamanlarda Survivor kazanan ikinci kadın olma savaşını; Atakan, Adem ve Ogeday’ın şampiyon olup Turabi’yi yakalamaya çalışmasını izlemek keyifli. Batuhan’ın ya da Anıl’ın parkur performanslarını izlemek de öyle. Ama insan biraz daha çatışma arıyor. Bunu da Nagihan-Nisa olayı göstermiş olacak ki o günden beri her bölümde tansiyon aşırı yükseliyor. Hem de eften püften sebeplerden. İşte tam da bu olmalı. Siz kendi sosyal yaşantınızdan kopup gelmiş, çok güçlü insanlarsınız. Beraber aynı ortama sıkışmışsınız, başkasını göremiyorsunuz. En ufak şeyden rahatsız olmalı, birbirinize girmelisiniz zaten. Vücudunuzu yogaya borçlu değilseniz sizin doğanız bu.

 

Bu sürecin böyle gitmeyeceği, Survivor’daki gerginliğin yapım tarafından bir noktada aşağı çekilmek zorunda kalınacağı da ortada. Çünkü işte alınganlık çağındayız. Nagihan Karadere bir tartışmaya girince atletizm federasyonu alınıyor. Hikmet kavgaların odağındaki isimken güreşçiler camiası ayaklanıyor. Ogeday bir kere kürek sporuna laf edildiği için delirdi ama olay hemen tatlıya bağlandığı için federasyon açıklaması görmedik sanırım. Bir gün Batuhan bu kadar büyük bir tartışmanın içinde yer alırsa Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat, Netflix için çıktıkları setten ortak açıklama mı yayınlayacaklar?

 

Alınganlık çağı sadece Survivor’ı değil bütün medyayı vurmuş durumda. Tarafı belli olan ve nefret söylemini ana konsepti haline getirmiş uçları geçiyorum; artık kimse kimseye bir şey söyleyemiyor. 3-4 yıl oluyor taksiciler odasından bir diziye karşı açıklama ya da dava gelmişti. Çünkü dizide bir taksici, bir kadını ormana götürüp tecavüz ediyordu. Yıllarca Akasya Durağı’ndaki dolandırıcı taksiciye kimse laf etmemişti halbuki. Hekimoğlu’na laf edildi, “Doktorları ahlaksız yansıtıyor” diye. Yıllar önce Doktorlar’da Arslan diye bir fenomen çıkmıştı bu ülkeden. Kalp Atışı’nda başroldeki doktor rütbeli bir askeri kendine getirmek için tokat attı ve Twitter kendinden geçti. Belki en fenası Çukur’da oldu. Dizinin açıkça kötü karakteri, kendisini durduran polise haritadan yer beğendirdi diye polisler ayaklandı. Çukur’un o bölümü Puhu TV’ye yüklenirken sahne kesildi. Ertesi bölüm özür amaçlı bir sahne eklendi. Diziyi sadece Puhu TV’den izleyen kimse o özür sahnesinin ne amaçla orada bulunduğunu anlayamaz. Artık özür dilense bile özür dilenecek içeriklerin görünür kalmasını kimse kabullenemiyor.

 

ÇGHB2’nin özel bölümlerinden birinde sanırım Hıyarlı Baba ve oğlu tekrar buluşmuş, oğlan babanın bir esprisine karşı “Artık bu esprileri yapamayız” demişti. Çünkü insanlar alınırdı, çok alınırdı hem de. Bazen internette program hakkında yapılan “Eskisi çok kaliteliydi bunların skeçleri kalitesiz” yorumlarını okuyorum ve haksız buluyorum. Aralara zekice sıkıştırılan, insan haklarına yönelik duyarlılık gösteren esprilerine bile birileri kızıyor, “Legebete reklamı yapıyorsunuz” diyor. Eski esprileri bugün yapsalar ikinci bölümde sosyal medya linci yiyecekler. Özlemle andığımız Bir Demet Tiyatro’yu bugün kesmeden, kırpmadan yayınlamanın imkanı var mı? Birçok şeyin etrafından dolaşmak ve etkili anlatı kurmak çok zor. Arka Sokaklar’ı yıllarca severek takip etme sebebim de bu dolaşma işini oldukça iyi yapabilmesiydi mesela. Oradaki anlatının bile çok değiştiğini senelerce takip eden biri olarak görebiliyorum.

 

Yıllar önce Cem Yılmaz bir meslek grubundan gelen tepkiyi gösterisinde şöyle anlatmıştı: “Bilmemne odası çıkmış açıklama yapıyor, biz öyle değiliz diye. Kardeşim hepiniz öyle değilsiniz ama hepinizi toplayınca o çıkıyor.” O gün buna çok güldüğümü hatırlıyorum. Alınganlık canavarının bu hale geleceğini tahmin edemezdim. O canavar geldi, önümüzdeki bütün yemeği yedi ve yiyebileceği bir tek biz kaldık.



YORUMLAR




DİĞER HABERLER