Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Beni yakan aşkın kurşun mu?*

Bu beni dünyanın en bencil televizyon izleyicisi yapabilir ama Poyraz Karayel izlerken kanal değiştirmek istemeye tahammülüm yok.  Aşırı aksiyonlu sahneler, vurmalar kırmalar Poyraz Karayel’in doğasında var elbette, ama ben yine de istiyorum ki o şahane diyaloglardan duyalım bolca, sıradan bir polis mafya dizisi olmasın, canımızın içi olmaya devam etsin. Bölümü sevmedim mi? Sevdim. Beklediğim Poyraz Karayel bu mu? Değil.

Bu hafta hayal ettiklerimi bulamadım açıkçası, hatta bir ara Survivor’a bakıp tekrar Kanal D’ye döndüğümü de itiraf etmeliyim. Bol aksiyonlu, olaylara doymadığımız bir bölüm izledik. Poyraz’ın abisini Neşet’le tanıştık bir kere, hem de en sevdiğimiz insanlardan biriymiş, bildiğin Tolga Güleç’miş, hayırlı uğurlu olsun.

Bahsedeceklerim bunlar değil elbette, sevdiğim ne varsa onları söylemek isterim. Birincisi, Poyraz’ın İsa’ya ödevini yaptırırken (ki bu ödev yaptırmaların ölüm tehdidi altında bile sürmesi kalp ben elbette) dostluk konulu konuşmasında bahsettiği dostlarıydı. Nerede delisi, yaralısı, hayatın bir yerinde kendini dondurup kalmışı varsa Poyraz’ın dostlar listesinin en tepesindeydi, çünkü Poyraz olmak bunu gerektirir. Dost diye kendisine en güçlüyü seçen insandan korkarım şu hayatta, onun derdi senden benden başkadır çünkü. Poyraz’ı çok sevmemizin sebebi ise tam da bu işte, Albay’la olan dostluğundan, İsa’ya bu kadar güzel sahip çıktığından, kim varsa ona çaktırmadan, onu hep koruyup kolladığından.

Bir eksik kadro.

İkincisi elbette Poyraz dostluk nedir anlatırken, boşluklara dalıp giden Zülfikar’ın, ‘Gözü kara, yüreğindeki sevda gözünden kara’ diye anlatmaya başladığı Sefer’e olan özlemiydi. Arkadaş elbette seçilmiş kardeşindir, bunu da en iyi kardeşi olmayanlar bilirler. Zülfikar’ın kolay kapanmaz yarası, kiminki kapanıyor ki zaten? Kapandı dese inanır mıyız?

Sadrettin’in türlü çeşitli kazığı yediği halde, bütün bunlara rağmen İpek’i affetmeye hazır olmasını izlemeye doyamamışken, o ameliyatlarını yaptırdığı, tedavi ettiği adamın İpek’in abisi değil sevgilisi olduğunu öğrenmesi son noktası oldu ya, işte ona hiç doyamadım. Bir dakika bile düşünmedi, çat diye vurdu adamı. Çünkü aşık olmak tam da böyle bir şey bana kalırsa. Her şeye dayanırsın, her şeyi affedersin de, senin yerine başka birinin sevilmesi, sana dokunan ellerin başka birine dokunması kaynama noktan olur, o saatten sonra dünya yansa dönüp bakmazsın. Aşkın her şeyi affetmesi değil, asıl bu halini severim, bu haline bayılırım. Bu halinden herkese dilerim.

Dünyanın en mantıklı ve planlı kadını Sema’nın, Adil Topal’dan Sefer’i gerçekten alabileceğine inandığını da gördüm ya, orada hepten dağlandı kalbim. Ne kadar çaresiziz o küçük umutlarımız karşısında. Sefer’in gittiğini hepimizden iyi bilen Sema’nın, babasına ihanet etmek pahasına Neşet’i alıp Adil’e gitmesi ağlattı beni. Hiçbir şeye değil, ama buna dayanamadım. Kimse umuduyla sınanmasın şu hayatta, amin. İyi seyirler.

 

*Nedense bu çaldı kafamda bölüm boyu

YORUMLAR




DİĞER HABERLER