Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım”*
Sezon: 2 Bölüm: 50

Ben çözdüm artık! Ethem Reis tam bir ‘otur oturduğun yerde yağmurdan kaçma, tepene dolu yağdırırım’ insanı. Zafer dedik, ne kötüsün dedik, nasıl böyle kötüsün dedik, öldü ohh dedik, İsmail çıktı. Şimdi hakkını yemeyelim kötü şeyler yapsa da, dolaylı yoldan yapandı, bir şey diyemiyorum. Sonra Adil çıktı, öyle saf kötüydü ki, malumunuz Özetliyorum’larda hızımı alamam diye adının kırıntısını bile geçirmedim haftalarca. Tam hıııhh dedik, kurtulduk Adil’den, illa bir kötü olacak ama kimse Adil gibi olamaz dedik. Demez olaydık. Her kim dediyse -ben dahil- toplu bir kurşun döktürme filan mı yapsak, ne dersiniz? Ben dedim, hiç güvenmiyorum Neşet’e dedim ama açıkçası altından bir Ayşegül takıntısı çıkmasını 40 yıl otursam, düşünsem aklıma getiremezdim. Adil’in Neşet’i saklama mevzusu da boş yere değilmiş gibi geliyor. Adamın bir bildiği varmış demek ki… Ayşegül’ü en başından beri Poyraz’la izledik, sadece nefes alarak bela paratoneri olmayı başardıkları için ikinci bir erkek hikayesine çok başvurulmamıştı. Ben de kızıyorum tabii ki ama her şeyi bir kenara alıp izlenebilirlik açısından bakıldığında Neşet çok güzel renkler katacak gibi. Göreceğiz.

Şurada 13-14 senelik shipçiyim (artık o neyse, bakkalcı gibi)  böyle aa ne güzeller dedikten bir bölüm sonra kalpler fışkırtanı görmedim. Sado ve Begüm’le ship tarihimde bir çağ kapandı, diğer çağ açıldı resmen. Bu arada Bahar ve Seymen’di ilk ship’im. Tabii o zaman ship demiyorduk ona, kafamızdan, kolumuzdan, bacağımızdan kalpler çıkara çıkara, iki el çene altında olmak suretiyle televizyona yapışıyorduk. Adına da ‘ne yakışıyorlar yahu!’ diyorduk sadece. Böyle uzun uzun anlatıyorum çünkü genelde ben ağzımı açmadan, sadece ne yakışır bu ikisi diye aklımın duvarında bir fısıldatsam ya biri ölür ya öbürü, ya kaçırılırlar filan, ne kadar olmaz denilen varsa ben shipledim diye olur yani sizin anlayacağınız. O yüzden bünye kaldırmadı böyle şıp diye gerçekleşen çifti. Sado’yla Begüm’ün çok engelleri var önlerinde, hiçbir şey öyle kolay olmayacak onlar için ama sanırım ikisi de en başından beri aradıklarını birbirlerinde bulacaklar.

Zülfikar bal mısın şeker mi? Çikola- Tamam demedim, zira önümüzdeki birkaç sene görmek, duymak isteyeceğini sanmıyorum onu. Çok seviyorum böyle beyin yakan durumları, replikleri, çiftleri. Şu anki bütün çiftlerde bir beyin yakma durumu bulunsa da, Zülfikar’la Meltem her zaman çok ayrı bir yerlerdeler. Yani sonuçta kim adamın kafasını dart tahtasıyla parçaya bölebilir ki? Ben bir süre Zülfikar’ın kafasında sargı beziyle girdiği triplere güleceğim, bitince buluşuruz.

Taşkafa Bey sonunda açıldı Ümran Hanım’a. Ümran Hanım da tamam dedi. Böyle çok fazla kalabalıklaştırmadan oldukları için seviniyordum ki… Taşkafa Bey’in dahiyane(!) planıyla Ümran Hanım’ı alıp götürdü polisler. Hem fiziksel hem psikolojik şiddet gördüğü kocası Namık’ı öldürmek suçundan.(!) Bazen çok Pollyanna olduğumu biliyorum. Hiçbir şey olmamış gibi, herkes köşesine çekildiyse, saldırmıyorlarsa artık birbirlerine yani, ölmesin kimse moduna girebiliyorum. Ama bırakın dizileri, artık yaşadığımız ‘gerçek dünya’ içinde bile işler çığırından çıktı. Haberler bir başlıyor, sırf o kaldırımda yürüdüğü için ölen insanlar, kadın cinayetleri, taciz, tecavüz ve tüm bunları ‘normalleştirmeye’ çalışan insanlar. Tüm bunların bu denli ortasında kaldığımız bir dönemde ben sadece istiyorum ki, nice Ümran Hanım’lar göğe bakabilsin.

1 2 3
Buse Savaş
24/03/2016 14:04
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR