Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Nihan Emir'e tutsak, Kemal Nihan'a yasak; mutluluk herkese çok uzak…
Sezon: 1 Bölüm: 32

Ve bu bölüm en çok beğendiğim karakter Asu Alacahan! Emir'in telefonun ucundakinin o olduğunu bilmeden ettiği tehditlerden korkan Asu ciddi anlamda şoka girdi. Emir'i görünce kalemleri mi düşürmedi, içine korkular mı girmedi... İlginç değil mi? Nerede o bize "Emir'i ne pahasına olursa olsun mahvedeceğim!" diyen Asu? Nerede kararlılığıyla gıpta edilesi Asu? Puf... O Asu'nun bunları yaşayabileceği aklınıza gelir miydi? Melisa Aslı Pamuk için bu rol biçilmiş kaftan. Hem gözleriyle, hem konuşmasıyla, hem duruşuyla bize derdini çok güzel anlatıyor... Tufan'ın yönlendirmesiyle sonunda amcasının yörüngesinden çıkıp hem Kemal'e iyilik yapıp, hem de en başta yapılması gerekeni yapıp Emir'i içeri attırmaya ikna oldu. Sonunda delilleri Kemal'e vermeyi kabul etti! Derin bir "oh be!" çektim desem yeridir. Demek ki Asu, Emir'i bitirmek istememiş bu zamana kadar; demek ki hala içinde "acaba gerçekten kardeş gibi yaşayabilir miyiz?" sorusu varmış. İsteseydi şimdiye kadar yüz bin kere yapmaz mıydı? Şimdi Kemal ve Emir onun kimliğini ifşa etmeye yaklaştıkları için verdi bu kararı.

Tufan sonunda doğru düzgün bir işe yaradı! Ben yine de herşeye tamamım da Asu'nun amcasının oyununa bu kadar kolay gelmesini bir türlü anlayamadım. Var mı anlayabilen? Hakkı da ne fenaymış yalnız... Resmen iki kardeşi birbirine kırdırarak Galip'e acı çektirmeyi kafasına koymuş; hatta bu uğurda Asu'yu da harcadı... O silahı Asu'ya verdiğinde belliydi böyle bir şey olacağı ama yine de konduramadım işte, Asu bu kadar saf değildir dedim; öyleymiş. Çok korkunç, çok kötü bir adammışsın Hakkı! Ölmeden önce her şeyi mahvetmeye kalktın. Mezarında nasıl huzur bulacaksın?

Yardım gecesi başladığında olaylı geçeceğini, yüksek gerilim hattından gayet açık anladık. İstenilen bağış toplanmadığında kusura bakmasın ama süper zeka Leyla'nın müthiş(!) fikriyle; Rüzgar Gibi Geçti filmindeki gibi kendisinin ve Nihan'ın birer dansı açık arttırmaya sunuldu. "Allah" dedim, "şimdi kıyamet kopacak"... Ama öyle olmadı; Kemal ve Emir başta çekişseler de Emir telefonuna gelen mesajla birden Nihan ve Kemal'i orada öylece bıraktı. Emir bunu yapabilecek bir insan mı? Ne olursa olsun, ölüm kalım meselesi dahi olsa o Nihan'ı Kemal'in kollarına bırakır mıydı? Burası biraz olmamıştı... En azından babasına "Sakın onu Kemal'e bırakma, buna izin verme," demesini beklerdim. Ama esas bomba; Nihan kendini çoktan Kemal'in kollarında süzülmeye hazırlamışken Kemal'den yediği darbeydi. Parayı bağışladı ama herkesin içinde onu değil de Asu'yu dansa davet ederek aşağılamanın dibini yaptı! Hiç yakıştıramadım Kemal... Haklı sebeplerin olsa da hiçbir kadın böylesine aşağılanmayı haketmez! Yazık Nihan'ın yüzünün şekli nasıl da değişti birden... Kalbine kor demirler soksalar o an hissetmezdi kendi acısından; o derece! Madem ona bir ders vermek istiyordun, hiç bu açık arttırmaya girmeseydin, onu görmezden gelip yok saysaydın, daha çok koymaz mıydı Kemalciğim? Hem de sana çok daha fazla yakışan bir hareket olurdu…

Emir ise yukarıda işaretleri takip ediyordu. Zaten o küçüklük fotoğraflarından anlamış olması gerekiyordu çünkü fotoğraftaki kızın saçları resmen "ben Asu'yum!" diye bas bas bağırıyordu. En sonunda karşılaştıklarında ikisinin de gözlerinden çıkan alevleri siz de gördünüz mü? İşte görmek istediğim hareketler, beklediğim aksiyonlar... Onlar orada birbirlerinin şokunu yaşayadursun Kemal çoktan gözükaralılığını devreye sokup "kariyerine altın vuruş" yapmak isteyen polis beyimizi farketti; hem de tam o odaya girip tüm gerçekleri öğrenebilecekken! Asu'yu da kurtarmış olurdu hem... Zavallı kız! Çapraz ateş hattında kaldı, odalarda ışıksızsın Asu...

Ozan tutuklandı, Nihan beklendiği üzere Kemal'den hesap sordu ama Kemal'in gözlerinde bir damla pişmanlık yoktu. Artık nasıl bıkmışsa... Çok ama çok heyecanlı yerde bitti! Biz şimdi bir hafta nasıl bekleyeceğiz?

Bu arada, unutmadan geçemeyeceğim son bir konu daha var... Kemal'in ailesinin evinin bahçesinde güvercini kafesinden çıkarıp uçurması büyük metafordu! Aklıma hemen seneler önce internette okuduğum bir hikayeyi getirdi:

Okyanusun ortasında, üçgen bir kayanın sivri ucu üzerinde uzanan, bir tahtaravalli gibi duran ve tam bir denge halinde bulunan ince uzun bir çubuğun iki ucunda aynı büyüklükte birbirine tam özdeş iki kafes var. Bu kafeslerin birinde "kafesin içinde", diğerinde ise "kafesin üzerinde" duran iki beyaz güvercin duruyor. İkisi de hiç hareket etmeden öylece duruyor... Birisi istese de, hiç bir yere gidemiyor; kanat çırpamıyor özgürlüğün mavi büyülü dünyasına. Diğeri ise isterse uçup gidebilir; masmavi özgürlüklere kanat çırpabilir. Ama biliyor ki; değil uçması, en ufak bir kanat hareketinde bile o müthiş denge bozulacak ve diğer taraf, kafesin içindeki beyaz kuş, denizi boylayıp ölecek...

Sizce hangi kuş daha tutsak?

Hangi kuş daha özgür sizce?

Kafesin içindeki Nihan mı daha tutsak; yoksa onun için kendini feda eden, o ölmesin diye uçup bir yere gidemeyen Kemal mi? Hangisi olmak daha acıtıcı? Kilitli bir kafeste olmak mı, kafesteki sevdiğinin ölmemesi için elleri kolları bağlı oturmak mı?

Yüksek tansiyonlu, bol aksiyonlu, sezon finali tadında bir bölümdü. Herkesin yüreğine sağlık, haftaya görüşmek üzere!

1 2
Gülşah Şençiçek​
26/05/2016 10:34
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR