Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ömer'in içi Defne... Defne'nin ailesi Ömer…
Sezon: 1 Bölüm: 47

Ömer'in 41.bölümde kendine söylediğini düşündüğüm o "seni seviyorum" cümlesinden sonra bir gün Defne'nin yüzüne de söyleyeceğini yazmıştım. Aslında bir kere daha söyledi, ama o da küs olduklarında söylenmiş ve üzerinde çok da durulmamıştı. Şimdi ise tam zamanında, tam yerinde, olması gerektiği gibi söyledi Ömer Defne’sine. "Çok seviyorum seni Defne'm." Biz de sizi çok seviyoruz be. O ne olacak o ^.^

“Bu dünyayı sırlar ayakta tutuyor. Bilmemek her zaman iyidir.” Ah be Neriman! Ne geldiyse başımıza senin bu entrikaların yüzünden geldi zaten ve sen hala entrika peşindesin. Söylediğin söz çok doğru… Gerçekten de dünyayı sırlar ayakta tutuyor, ama ben şuna inanırım her zaman. Bilmen gereken şey sana bildirilir. Öyle ya da böyle eğer bilmen gerekiyorsa bir şekilde öğrenirsin. Nihan çok haklı! Ömer’in daha öğrenme zamanı gelmemiş demek ki! Doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kişiden öğrenmesi en doğrusu…

32.bölüm yorumumda şöyle yazmışım: “Dizimizin bilge kişisi benim için Sadri Usta, ama bu bölümde gördüm ki bir bilgemiz daha varmış. Şükrü… Sadri Usta ile aralarında geçen bu diyalog:

-Sihirli değneğe gerek yok. Vakti gelince kendiliğinden hallolur.

-Hala ümit var diyorsun yani?

-Görünen dağın ırağı olmaz derler.

Gelecekte olacakların habercisi gibiydi adeta… Biz her ne kadar bu konu birilerinin yardımı ile çözülecek desek de; doğru zaman geldiğinde kendiliğinden çözülebileceğini de görebiliriz. Bazen şöyle bile düşünüyorum. Ömer Defne’ye o kadar bağlanacak, o kadar bir bütünün parçası olacaklar ki oyunu öğrendiğinde hepimizin beklediği o büyük reaksiyonu göstermeyecek. Olamaz mı? Olabilir^^  Şükrü’nün söyledikleri tam bir satır arası anlayacağınız.”

Ve Şükrü tam zamanında olaya el koydu. Şükrü, kendisinin de ifade ettiği gibi her zaman Ömer İplikçi’nin menfaatini korur, ama aynı Şükrü Ömer’in Defne’yi Defne’nin de Ömer’i ne kadar sevdiğini en yakından bilen kişi. Ömer’i de Defne’yi de çok seviyor, ama onların birbirlerine olan aşkını daha çok seviyor. Bu yüzdendir ki hiç yapmayacağını düşündüğümüz bir şey yaptı ve mektubu açıp okudu. Sonunda da mektubu, tanıdığı, bildiği, Ömer’i bu dünyada üzecek en son kişi olduğuna inandığı kişiye, Defne’ye verdi. Bir gün, Ömer’i paramparça etmeyecek bir gün, sırrı anlatacağının sözünü alarak mektubu Defne’ye emanet etti. Asıl emanet ettiği ise çok sevdiği, çok değer verdiği Ömer’di…

Nihan sen ne tatlısın ya. Sen o mektubu yırttın, hatta yemeye kalktın ya; bize bir rahatlama geldi ki sorma. Kız çok haklı! Kader diye bir şey var. Zamanı geldiğinde olması gereken olur. Yalnız ben Defne’nin mektubu okuyacağını düşünmüştüm. Yani ben olsam merak edip ne yazmış bu Gallo diye okurdum şahsen.

Fragman yorumumda, Defne’nin mankenlik yapmasının Ömer’i kızdırmayacağını, aksine bu sahnelerin barışmanın fitilini ateşleyeceğini yazmıştım. Öyle de oldu. Sevdiceğini bacaklarından ve ayaklarından tanıyan, ama emin olamayan Ömer İplikçi… Koriş’in yalvarmalarına dayanamayıp mankenliği kabul eden merhametli Defne… Bu ikisinin karışımına bir de özlem eklenince o fitil ateşleniverdi. Karavanın önünde her şey için özür dileyen kibar beyefendimiz Ömer İplikçi ne tatlıydı öyle. Ömer’ini ne kadar özlediğini, bütün gerginliğinin sebebinin bu olduğunu söyleyen Defne de… Karavanın önündeki Ömer ve Defne ne kadar tatlıysa, karavanın içindeki Ömer ve Defne de bir o kadar tatlıydı bence. Artık karavanın içinde neler olduğunu da sizin hayal gücünüze bırakıyorum ^.^

Çok ünlü ve önemli bir derginin başına hiçbir deneyimin olmadan böyle hooop diye geçmek bir tek Türkiye’de olur herhalde. Dergideki işini kaybettiğini telefondan öğrenmek de öyle. Sude’deki bu özgüven fena patlayacak söyleyeyim. Hem Ömer’e hem de Deniz’e posta koydu hanımefendi. Üstelik biri kanından, canından, ailenden biri… Diğeri ise seni oraya getiren kişi… Sonunu hiç iyi görmüyorum Sude’cim. Neriman sen de kızım şöyle, kızım böyle diye havalara girdin; hatta en yakın dostun Koriş’i bile aşağıladın bu yüzden, ama sonunda çok pişman olacaksın bence. Önümüzdeki bölümlerde adım adım Sude’nin düşüşünü izleyeceğiz gibi geliyor bana.

Söz Neriman ve Koriş’ten açılmışken o küslük sahnelerindeki flash backlerin fazla uzun olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. İkisine de ayrı ayrı ve birlikte bayılıyorum, ama bazen çok fazla geldikleri de oluyor itiraf edeyim.

Siz yine de incelikli davranın
Benim kadar değilse de

Ben bu yüzden, incelikler yüzünden
Belki daha çok üzüldüm*

Ömer, Defne’sini üzmemek için annesinin ölüm yıldönümünü söylemez… Defne, Ömer’ini çok meşgul etmemek için doğum gününü söylemez. Hep bu incelikler yüzünden… Ne olacak sizin bu haliniz? Neyse ki bu sefer kimse üzülmedi.

Doğum gününü sevdiklerinle kutlamak kadar güzel bir şey var mı? Tüm ailen yanında olsa da, sen yine de o çok özel kişi yanında olsun istersin. Sen söylememiş olsan da bilsin, sana sürpriz yapsın diye beklersin. Kaç tane pasta üflersen üfle en özeli, en sevdiğinle üfleyeceğin pastadır her zaman. Onunla geçireceğin kısa bir an her şeye bedeldir.

Bütün gün Ömer’i bekleyen Defne’nin, Ömer’i ve balonlar süslenmiş arabasını kapıda gördüğündeki mutluluğu tarif edilemezdi. Bazı şeylere paha biçilemez. Defne’nin merdivenlerden çıkarken geri dönüp Ömer’e sımsıkı sarılmasına da…

Defne’nin çocukluğunda tap dance ayakkabısı ile yaşadığı hüzünlü hikâyesini Serdar’ın ağzından duyan Ömer… Buna kayıtsız kalır mı hiç? Ne konuşmuşlardı annesiyle:

- “Zarif bir salon adamı dans etmeyi bilmeli. Hadi gel, dans et benimle.
Söz ver bana dünyanın en güzel kızıyla birlikte olacaksın. Bir prensesle…
- Anneciğim dünyanın en güzel kızı sensin.”

Dünyanın en güzel kızıyla birliktesin şimdi Ömer. Eminim annen de bana katılacaktır. Ellerinle hazırladığına inandığım tap dance ayakkabılarıyla, dünyanın en güzel kızıyla dans edeceksin. Nerede olduğunun hiçbir önemi yok. Çünkü sizin birlikte olduğunuz yerde zaman ve mekân zaten yok oluyor. Bize kalan ise sadece siz ve aşkınız…

Ve son söz ekibe… Başrol oyuncularından birinin rahatsızlığı nedeniyle yüzünü göstermeden bölüm çekmek çok zor bir iş… Yakın plan çekim yapmadan şahane kotarılmış bir işti. Emeği geçen herkesin eline, yüreğine ve zamanına sağlık... Alkışların en büyüğünü ise sevgili Elçin Sangu hak ediyor. Rahatsızlığına rağmen ve makyaj yapması yasak olduğu halde çıkıp aslanlar gibi oynamış. Hem de nefis oynamış. Helal olsun!

 

*Söz: Melis Danişmend

 Seslendiren: Sertab Erener







 

 

1 2
Seyda Yalvaç
21/05/2016 17:00
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR