İlk romanım ZZ'yi (Zavallı Zeynep) yazdığımda yedi yaşındaydım. Takvim sayfalarının arkasına yazmıştım. Resimli öykü olarak tanımlamak daha doğru olabilirdi ama işte iddialı bir çocuktum, roman demek daha havalı gelmişti bana. ZZ’de, ana karakter küçük Zeynep’in annesi ölünce babası evleniyor ve Zeynep üvey annesinin zulmüne maruz kalıyordu. Türlü eziyetler gören Zeynep, hep iyi, yine de iyi olmaya devam ediyordu. Romanımı bizimkiler (ev halkı) bir şekilde buldular, herkesin ortasında okudular ve deliler gibi güldüler. Ben yazarken kimi yerlerinde ağladığım için işime çok inanıyordum. Hâlbuki pek beklediğim gibi karşılanmadı. Konuyu kendisinden arakladığım Kemalettin Tuğcu ise doğru dürüst kitaplar okumamı isteyen ailem o türdeki neşriyatı küçümsediği için guilty pleasure'ım olmak zorunda kaldı.
Geçenlerde ATV’de Kırgın Çiçekler adında bir dizi başladı. Dizide olan bitenler ZZ’yle kısmen paralellik gösteriyor. Her ikisi de mağdur doğanlar ekseninde ilerliyor. Dizinin ilk bölümü zaten Emre Aydın/ Soğuk Odalar ile de açılınca, hah dedim, özlediğim havaları nihayet burada yakalayacağım.
Konu şöyle: Eylül (Biran Damla Yılmaz), annesi, kız kardeşi ve üvey babasıyla birlikte yaşayan bir genç kızdır. Annesi Mesude (Derya Artemel) kendinden genç bir adamla evlidir ve hamiledir. Üvey baba Kamil (Cansu Fırıncı), Eylül’ü taciz etmektedir. Eylül, durumu annesine anlatır ancak kocasına olan zaafı daha ağır basan annesi çareyi kızını Koşuyolu Kız Yetiştirme Yurdu’na vermekte bulur.
Kız Yetiştirme Yurdu’nda dizinin diğer karakterleri Songül, Kader ve Meral vardır. Tıpkı yedi cücelerde olduğu gibi bu karakterlerin de süslü, dayı, sinyalci gibi özellikleri vardır. Bu kızlar kendi aralarında lanlı lunlu, kızlı mızlı konuşurlar. Yetiştirme Yurdu, dizide zengin bir semt olarak konumlandırılan Koşuyolu’ndadır. Bu, eğer kurgusal bir yer değil ve bildiğimiz Kadıköy/ Koşuyolu’ysa ne zaman bu kadar palazlandı ve böyle değişik insanlar taşındı onu bilemiyorum.
Yetim kızlar ve zengin mahalle çocukları parkta karşılaşır, tanışırlar. Ancak bu tanışma hiç de olumlu sonuçlanmaz. Zengin ve şımarık çocuklar, kızlara içki içirmeye çalışır, taciz ederler, ardından olay çıkar ve polis gelir. Karakolda ailelerinden de güç alarak kızlara iftira ederler. Kızlar ifade vermeye giderken gazeteciler fotoğraflarını çeker, üstüne bir de bekâret muayenesine götürülürler. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, gazetede resimlerinin yayınlanmasının sonucunda okuldan atılırlar.
Yetim kızların tek dayanağı kız yurdunun müdür yardımcısı Feride Hanımdır (İpek Karapınar). İdealist öğretmen olunca adı by default Feride oluyor, üstelik bu Feride de nişanlısı tarafından aldatıldı, böyle dımdızlak mobilyasız bir eve tek başına fakir ama gururlu olarak yerleşti. Feride’nin üst katında ise, dizinin jönü zengin kolejinde yüzme hocalığı yapan Toprak (Özgür Çevik) oturuyor.
Bir de Cemre (Hazar Motan) ve Defne (Nil Keser) adında zengin kızlar var. Defne, Nazan’ın kızı ve annesinin tüm cadaloz özelliklerini taşıyor, arkadaşı Cemre’yi daha zengin oldukları için kıskanıyor. Defne’nin Serkan adında bir abisi var. Serkan (Mehmet Aykaç), iyi kalpli zenginlerden.
Şımarık zengin çocuklarının en büyük dayanağı Okul Aile Birliği Başkanı olan Nazan Hanım. Nazan, fakirfobik, yetimfobik bir insan. Semtlerinde kız yurdu bulunmasından ve orada kalan öğrencilerden çok rahatsız. Kesinlikle onların kendi çocuklarıyla karışmasını kaynaşmasını istemiyor. Ancak sizin de bildiğiniz gibi insanın korktuğu şey başına gelir. Feride Nazan Hanım’ı eğer okuldan atılan kızları, zengin kolejine aldırmazsa, olan biteni açıklayacağına, iftira atıldığını ifşa edeceğini söyleyerek tehdit edince, Nazan Hanım kızları koleje burslu olarak almak zorunda kalır.
Bundan sonrası kolej gençliği ve yetimhane gençliği arasında ilişkiler şeklinde ilerler. Zengin Cemre’nin babası iflas eder. Önce karısını ardından kendini vurarak intihar eder. Böylece Cemre de yetiştirme yurdundaki kızlara katılır. Cemre’nin daha dün yüzüne gülen okul arkadaşları, annesi babası ölünce yüzüne bakmaz, yanında bile oturmak istemezler. Yetiştirme yurdunda kalan kızlar ayrı sıralarda, zengin çocuklar ayrı sıralarda otururlar. Havuzda (zengin okulu olduğu için havuz var. Havuz=dizilerde zenginlik) zengin çocuklar yetim kızların yüzmesiyle dalga geçer, zenginler her fırsatta yetimleri aşağılar ve alay eder, yetimlerin hakkı yenir. Bizler de çok sinirlenir çok üzülür, yetim kızların intikamını almasını bekleriz.
Kırgın Çiçekler çok sevildi, sosyal medya paylaşımları, televizyon eleştirmenlerinin yazıları ve reytingler de bunu doğruluyor. Dizinin en sevilen unsurları arasında üvey baba dramı, çocuklarını umursamayan anne, iflas eden adamın çaresizliği sayılıyor. Yaklaşık iki saat boyunca duygular kanırtıldıktan sonra insanlar çocuklarına, ailelerine bakıp hallerine şükrettikleri düşünülürse bu pek şaşırtıcı değil aslında. Onca haksızlık, iftira, aşağılanmayı izledikten sonra insanların kendi hayatlarına döndüklerinde, o kadar da kötü bir yaşamları olmadığını düşünmesi anlaşılır bir durum.
Şimdi bir de esas kız Eylül, kendisini taciz eden üvey baba Kemal’i bıçaklayınca süper oldu. Eh haftaya kötülerin cezasını bulması için konu komşu hepimiz ekran başındayız doğal olarak.
*Mağdur Doğanlar tanımı Ekşi Sözlük’ten alınmıştır.