Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
Sen Benimsin: Oldu canım, görürsem söylerim

Dizinin adı, oyuncu kadrosu ve ekibindeki hızlı değişiklikler magazin gündemine uzun bir süre malzeme oldu.

Sen Benimsin Fox TV’de önceleri Cuma akşamları yayınlanan, ardından Kiralık Aşk’ın yükselişi karşısında yayın günü Pazar akşamı olarak değiştirilen bir yerli dizi. Şu anda altıncı bölümün fragmanları gösteriliyor. Dizi başlamadan önce adı Ömrüm Sessiz Bir Çığlık daha sonra O Aşk Benim olarak belirlendi en son Sen Benimsin’de karar kılındı. Başroller; Tolga Sarıtaş ve Leyla Feray tarafından paylaşılacaktı, sonra bu da değişti. Eski yönetmeni ise Hülya Bilban'dı. Hatta dizinin pilot bölümü de İstanbul’a yakın bir çiftlikte çekilmişti. Deneme sürecindeki bir işin neredeyse her aşamasını kamuoyuna duyurarak üstün bir iletişim başarısı sergilediler bu arada tebrik ederim.

Sen Benimsin’in yönetmeni Kudret Sabancı. Dizinin tanıtım metinlerine göre konusu şöyle;  “Bursa’nın zengin ailelerinden birinin veliahtı olan ‘Ejder’ (Gökhan Keser), iyi bir eğitim alıp, askerliğini de yaptıktan sonra işin başına geçer. ‘Ejder’, birkaç günlüğüne gittiği İstanbul’da tanıştığı piyanist ‘Nağme’ye (Ruveyda Öksüz) delicesine aşık olur ve kimseye haber vermeden onunla evlenir.

Dizi Bursa’da geçmekle birlikte, televizyonu ilk açan biri, rahatlıkla bir ağa dizisi izlediğini sanabilir. Yenilmezler Konağı’nda üç erkek, karıları, çocukları, anneleri, evin çalışanları hep birlikte yaşıyor. Yenilmez ailesi bir tür derebeylik gibi bir şey.

Dizideki erkekler müthiş saldırgan. Silahlı, sinirli ve jipliler. Şerefsiz ve ulan en çok kullandıkları kelimeler arasında. Şimal; (Burak Sergen), evin büyük oğlu. Ailenin işlerini uzun yıllar o yönetmiş ancak başarılı olamamış. Ortanca kardeş Ahlas (Ruhi Sarı) ise etkisiz eleman. Hiçbir konuda fikrini belirtmiyor, zaten kimse de onu dinlemek istemiyor, ağzını açmasıyla birlikte sözünü kesiyorlar adamcağızın. Küçük kardeş Ejder ise ailenin starı. Daha yaşı genç olmasına karşın çok parlak şahane fikirleri var.

İmam nikahı ve kumalık dizide hayatın gerçeklerinden biri olarak yansıtılıyor.

Kadınlar ise, ya dizlerini döverek ağlıyor ya da çeşitli entrikalar planlıyor. Evdeki kadınlar arasında bir hiyerarşi var. Üç oğlu olan Bereket Hanım (Güven Hokna) evde en çok sözü geçen kişi. Şimal’in karısı Şefika (Seda Akman) ise sıralamada hemen Bereket Hanım’dan sonra geliyor. Bu arada Seda Akman, kalın kaşları, uzun saçları ile o kadar alışılmadık ve komik bir görüntü sergiliyor ki sanki bir kostüm partisine katılmış gibi.

Dizideki isimler pek ilginç, pek anlamlı. Ailenin baş düşmanının adı Kudret Zorlu mesela. Esas kız, müzik öğretmeni olduğu için Nağme, esas oğlan ise bir dragon gibi ateşli, tutkulu ama aynı zamanda da güçlü ve asil olduğu için Ejder.

Nağme, bir piyanist. Annesi Nevin (Buket Dereoğlu) tarafından özenle yetiştirilmiş ve Fransa’ya yüksek öğrenime gideceği sırada Ejder’e aşık olarak bambaşka bir hayatın içinde kendini bulan bir kız.

Şefika, Yenilmezler Konağı’nın istihbarat şefi rolünde. Kumaya telefon ve para vererek Nağme’yi takip ettiriyor.

Beşinci bölüm, geçen bölüm kaçırılan Yenilmezler ailesinin kızı Defne’nin ağlayarak eve dönmesi ile başladı. Defne’nin babası Şimal, kızını kaçıran adamın kapısına dayandı ve silah zoruyla onu arabaya bindirip bir uçurumun yamacına götürdü, oradan atlamaya zorladı. Şimal kızını kaçıran adamın geçmişte onun yanında çalışıyor olmasına ayrıca çok sinirlendi. Çünkü Yenilmezler aslında Bursa’nın içinde bir küçük krallık. Herkes onlara hizmet etmek zorunda. Defne’nin dedikodusu kasırga gibi konağın duvarlarını aşıp kahveyi de etkisi altına aldı ve buralarda da birtakım kavgalar çıktı. Erkekler bu dizide birbirlerine vurmadan, sövmeden yapamıyor, bu dizinin kurgu ritminin bir parçası, bir süre sonra alışıyorsunuz. Yalnız şu Şimal’e arada bir müsekkin verseler iyi olacak. Şirketi batırdığı için herkes onu suçluyor, o kardeşini kıskanıyor, bu yüzden de ortalarda bağırıp evin çalışanlarına sataşıyor, karısına vurmaya kalkıyor falan.

Nağme, efendi gibi piyano çalacakken Ejder’le evlenip kendini saçma sapan bir ortamın içinde bulur.

Dizinin esas çocuğu Ejder ise, süper star gibi görünmekle birlikte aslında anlayış ve zeka yoksunu, çok heyecanlı bir çocukcağız. Törelerden, adetlerden kurtulmak istiyor, sanırsınız Masai kabilesinin üyesi. Alt tarafı Bursa’da yaşıyor, Bursa bildiğim kadarıyla Bakırköy gibi İstanbul’un bir kazası? Ejder törelerden kurtulmak isterken imam nikahıyla başka bir kadınla evlenip Nağme’nin üzerine kuma getiriyor mesela.

Aslında Ejder ve Nağme tam tası tarağı toplayıp İstanbul’a gideceklerdi ki, Ejder’in abisi şirketi batırınca gidemediler. Ejder, daha modern ve parlak olduğu için kendi markamızı kuralım dedi. Bir dizide biri marka olayına girmişse, bilin ki o dizinin başarılı adamı ve çok bilmişi olarak konumlandırılmıştır. İşte bu marka şeysiyle bağlantılı olarak Ejder eski atölyeyi tek başına boyamaya başladı.

Bu arada Nağme de modern ve İstanbullu bir kadın olduğu için çalışmaya karar verdi. Annesi onun adına gidip bir müzik kursuyla anlaştı bile. Nağme zaten o dizide saçlarını savurmak, gözlerini süzmek için var. Ona yönelik tüm kararları başkaları alıyor. İş görüşmesinde de Nağme hiç konuşmadı,  annesi onun adına “Tabii ki bu pozisyonu kabul ediyor, böyle bir fırsatı kaçırmayacak,” dedi.

Ejder esiyor gürlüyor ama huyuna suyuna gidildiğinde adeta bir kedi gibi görseniz. Örneğin Nağme beceriksiz olduğu için kahvaltıda kocasına yaptığı tostları yakıyor ama kocası ona hiç kızmıyor, fakat yani her şeyin de bir sınırı var, kendisine sorulmadan iş görüşmesine gidilmesini hazmetmesi vakit alıyor, sonra ertesi sabah işe beraber gidip karısının çalıştığı yeri görme şartıyla sakinleşiyor, Nağme onu bin bir türlü şirinlik numarası çekerek sakinleştiriyor. Ejder de diyor ki ; “Akşama eve erken gel, kapıdan girince seni görmek istiyorum.” Emret komutanım, olur paşam.

Yetmedi, konağın da bir istihbarat teşkilatı var. Nağme'nin eltisi Şefika, peşine kuması Elvan’ı ajan olarak takıyor. Böylece, Nağme’nin iş arkadaşı ile konuştuğu Ejder’e yetiştiriliyor. Ejder işi gücü bırakıp Nağme’nin çalıştığı müzik kursunu basıyor (Atatürk Kongre Kültür Merkezi), birlikte piyano çaldığı patronunu dövüyor ve kadının elinden tutup sürükleyerek dışarı çıkarıyor.

İş görüşmesine annesiyle giden, çalışmak için kocasından izin alan bir kadından ve karısının patronunu döven bir adamdan bahsediyoruz. Nasıl daraldınız mı? Sizin de saçınızı başınızı yolasınız geldi mi? Ama daha bitmedi.

Daha sonra Nağme annesinin ayarlaması sonucunda müzik kursunun sahibi ile bu sefer bir otel lobisinde buluştu ve kocası tarafından yine aynı şekilde basıldı. Ejder yine adamı yumrukladı ve yine Nağme’yi aldı götürdü.

Nağme’nin annesi kızını uyarmaya çalışıyor ama nafile.

Ejder’in karısına habire “sen benimsin” demesi çok romantik aman da çok özenilecek gibi yansıtılıyor. Gündüz karısının iş arkadaşını döven ve çalıştığı yerden zorla çıkartan Ejder akşam mumlar yakarak prensesim diyerek çeşitli özürler dileyince tüm olanlar unutuluyor. Nağme bilmiyor ki tüm psikopat kocalar böyledir, önce korkunç şeyler yapar ardından da özürler dilerler. Böyle olunca şiddet gören ve gördüğünü kendine bile itiraf etmekten kaçınan kadınlar işte aynı onun gibi tufaya düşerler.  

Olur da bunları izleyip böyle içi giden hanım kızlarımız varsa, acil olarak kendilerine gelmelerini tavsiye ederim. Birisi size sen benimsin derse bence hemen tabanları yağlayıp kaçın. Nerede böyle obsesif ve şiddete eğilimli bir tip var, işte böyle korkutucu sözler söyler çünkü.

Sen Benimsin’de korku, şiddet, aşağılama, kontrol, saygısızlık ve deli hayal gücü dörtnala gidiyor özetle. Böyle bir yapıda destansı bir aşk falan ben göremedim. Ama eğer görürsem söylerim.

1 2 3 4 5 6
/ Defne Akman
23/07/2015 02:14
YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI