Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
Sevimli Acayipler; Sabri Bey ve Ayla Hanım

Ben annemin kuzusu, o kedinin babası

Ağlama miyav miyav

Aslında iyi birisi

Saraydadır kökümüz…

(Bizimkiler, Tontoş’un babası şarkı sözleri)

Hayatının aşkını bulmayı kim istemez?  Ancak bu iş bulmaya benzemez. İstediğiniz kadar arayıp durun, doğru zaman gelmemişse beklediğinizle kalırsınız. Yalnızca komşular, arkadaşlar, aile yetmez, televizyon dizileri, filmler, kitaplar, şarkılar da insanın üstüne üstüne gelir. Etrafımızda kafasını aşkla bozmuş, her yerde her fırsatta potansiyel bir sevgili arayan tipler olması böyle bakınca pek şaşırtıcı değil. İzlediğimiz diziler, filmler bize ille de aşkımız için savaşmamız gerektiğini, yaşama amacımızın ruh eşimizi bulmak olduğunu, bunu bulana kadar da hayatımızın eksik kalacağı yönünde ağır bir bombardımana tutar. Aşk takıntılı bir dünyada birini bulmanız da yetmez, ille onun gerçek aşkımız olup olmadığını için bir takım testlere tabi tutmamız gerekir.

Dizilerimizde herkes pek tutkulu, pek çabuk ısınıyorlar. Bir hararettir gidiyor. Öte yandan çok muhabbet tez ayrılık getirir diye bir laf vardır. Ruh eşimi hemen şimdi bulacağım diye haldır huldur girişmek yerine,  bir durup insanları tanımaya çalışmanın, karşıdakini dinlemenin epey bir faydası var bence.  Karşımızdakini bundan sevgili olur mu olmaz mı değerlendirmesine tabi tutmak yerine.

Benim ideal çiftim, Sabri Bey ve Ayla Hanım. 90’ların çok sevilen dizisi Bizimkiler’i hatırladınız mı? Umur Bugay’ın senaryosunu yazdığı dizi, o yıllarda büyük şehirlerde her apartmanda görebileceğimiz türden insanları ekranlarımıza getirirdi.  Bir apartmanda geçen olayları ve insanları anlatan diziyi izlemek adeta bir Pazar ritüeline dönüşmüştü.  İşte o apartmanın yöneticisi Sabri Bey (Mehmet Akan) karısı Ayla Hanım (Meral Çetinkaya) ile birlikte ilk kat girişte oturmaktaydı.

Apartmana gireni çıkanı kontrol eden, despot, geçinmesi son derece zor bir karakter olan Sabri, adeta bir emekli albayı andırmaktadır. Sabri Bey herkesle kavga edebilir, kapıcıya, kiracılarına, komşularına hayatı zehir eder. Öte yandan aslında bir müzisyendir. Eski bando emeklisidir, saksafon çalar. Ayla Hanım’la birlikte komşuları eve davet edip yeni bestesini onlara dinletecek kadar da medeni ve paylaşımcı bir adamdır. (Yazının girişindeki şarkı sözü de Ayla Hanım tarafından Sabri Bey’in bestesine yazılmıştır)

Sabri Bey’le Ayla Hanım, bir çocuk parkında tanışırlar. Her ikisi de boşanmıştır. Ayla’nın sigarasını kendi sigara içmese de yanında çakmak taşıdığı için yakar.  Kendi hikâyelerini anlatır, iki uygar insan gibi açık havada güzel güzel sohbet ederler. İlerleyen bölümlerde Sabri Bey, Ayla Hanım’ı görmek için çeşitli fırsatlar yaratır. Ama ona bir türlü açılamaz. Hatta komşusu Katil’le bile dertleşir. Sabri Bey, aşık olduğunu komşularına anlatmaktan çekinmeyen bir adamdır.

Sonunda evlenirler. Üstelik yine apartmanda yapılan bir düğünle. Bu düğüne tüm komşular gelir. Elinden düşmeyen bira şişesi ve sigarasıyla Cemil Bey, onu frenlemeye çalışan karısı, Şükrü, Nazan, herkes oradadır. Ve evlenmeleriyle birlikte o iki hasarlı, geçmişte hayal kırıkları yaşamış karakterin aynı evde birlikte yaşantısına tanık olmaya başlarız.

Ruh eşi diye şişirip durdukları şey sanırım, birbirinden beslenebileceğiniz, kafa dengi denilen kişi olmalı. Birlikte makara kukara yapmanın yanında zorlukları da göğüsleyince o işte süper bir şey oluyor. Sabri Bey ne denli düzen delisi, takıntılı bir adam , Ayla Hanım özgür ruhlu bir kadın ve crazy cat lady olursa olsun, bu birbirlerini sevmelerine engel değildi. Ne belalı eski eşler, ne sağlık problemi yaşayan yaşlı anne-babalar ne de askıntı olan komşular tatlarını kaçıramadı. Kuşkusuz Sabri Bey’in de Ayla Hanım’ın da birbirinden yaka silktikleri anlar oldu, benim bu kadınla/ adamla ne işim var diye düşündüler, ama yine de birlikte olmayı seçtiler.

Onlarınki üstün tutkulu, dumanı tüten bir ilişki değil. Fakat temelinde birbirine yakın olmanın ve güvenin önde geldiği bir birliktelik. Üstelik kimi zaman korların ateşe dönüştüğü anlar da yok değil.

Daha ilişkilerinin en başında bile Ayla Hanım aklındaki her şeyi Sabri Bey’e anlatabiliyordu. Konu, eski kocası olsa bile Sabri Bey onu sözünü kesmeden anlayışla dinliyor, teselli edebiliyordu. Eski kocasının onu takip ettirdiğini, vurdurtacağını söylediğinde bile Sabri Bey Ayla Hanım’ı bırakıp kaçmadı.

Sabri Bey, Ayla Hanım’ı kedisi Tontoş ve annesi ile bir bütün olarak gördü, onu öyle sevdi ve bir paket olarak aldı. Tontoş’a her ne kadar  “pis musibet, çekil ayak altından,” dese de aslında o kediyi seviyordu. Yalnızca hayatı boyunca hiç evcil hayvanı olmadığı için sevgisini nasıl ifade edeceğini bilmiyordu. Hem zaten Ayla Hanım kedisine kötü davranacak biriyle birlikte olur mu hiç? Zaman içinde Sabri Bey’i kedi babalığına bile terfi ettirdi. Ayla Hanım’ın annesi  Suna Hanım (Latife Saruhan) Alzheimer hastasıydı. Sürekli ortadan kaybolurdu. Rahmetli kocası Rüknettin’e hala aşıktı. Sabri Bey, hayatında görmediği kayınpederinin fotoğrafının evin salonunun baş köşesine asılmasına da hiç sesini çıkarmadı. Tatillere hep birlikte gidildi. Yemekler birlikte yenildi.

Dizinin en romantik sahnelerinden biri de, bayramın ikinci günü Ayla’nın annesinin Rüknettin’in mezarına gitme mevzuyla başlıyordu. Sabri Bey Ayla Hanım’a; “Ben ölsem, siz de benim mezarımın başına gelir misiniz öyle elinize çiçek alıp?”  diye sorar. Olumlu yanıt alınca karısının elini tutar, “Gelirsiniz demek mezarıma,” der. Ayla Hanım, “Allah bana o günleri göstermesin efendim,” der, dizlerinin üzerine çökerek sözlerini “çok severim sizi, arasıra kavgalarımız da olsa.. “ diye sürdürür.

Sabri Bey :  “Aslında bayılıyorum size!”

Ayla Hanım: “Sevdiğinizi hiç göstermiyorsunuz ama!”

Sabri Bey:  “Vakit bulamıyorum apartman derdinden.”

Ayla Hanım: “Bırakın şu apartmanı efendim.”

Derken kayınvalide Suna Hanım gelir ve cilveli konuşma sonlanmak zorunda kalır. Ayla Hanım iki ekmeği kaptığı gibi kahvaltıyı hazırlamaya başlar.

Ayla Hanım, eğlenmeyi seven, bağımsız bir karakterdi. Örneğin Sabri Bey evde otururken komşuları ve annesini alıp bowlinge giderdi. Sabri Bey, onun gelişini dört gözle beklerdi. Ayla Hanım eve geldiğinde ise, “Ne var efendim, suratınız neden asık?” diye Sabri Bey’e takılırdı. Birinin diğerinin üzerinde egemenlik kurmadığı, tatlı bir ilişkiydi yani. Öte yandan Sabri Bey, Ayla Hanım’ın  Şair Cenap Bey (Rutkay Aziz) ile sıkı fıkı olmasından hiç hoşlanmaz, onu kıskanırdı.  

Patatesleri kalın soysanız da, milleti zabıt tutmakla tehdit etseniz de gönlünüze göre bir sevgili ve kedi bulmanız dileğiyle.

YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI