Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
RÖPORTAJ
The Affair’in yıldızı Joshua Jackson: “İnsanız neticede, aziz değiliz”

The Affair, her pazar 23:00’te FoxLife’da gösterimde.

CBS Stüdyoları’nın Los Angeles’ta düzenlediği ve bütün dizilerini tanıttığı, dizi yıldızlarıyla yuvarlak masa toplantıları organize ettiği etkinlikten o kadar çok malzeme var ki elimizde, sırayla hepsini okuyacaksınız. Önce The Affair’den Joshua Jackson’la başlıyoruz. Sırada Elementary’nin Lucy Liu’su var. (Röportajlarda yer alan sorular, basın toplantısına katılan bütün gazetecilerin sordukları.)

 

  • 28/12/2014 21:50
    Melda Yahşi

Hiç izlememiş birine diziyi tanıtırken ahlaki bir hikaye diye mi tanıtırsınız, yoksa bir polisiye türü olan “whodunnit” diye mi? Bir de dizinin adı olan ‘kaçamak’ meselesine yaklaşımınız nasıl? Aldatan insanları incelediniz mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Aynı hikayeyi iki ayrı bakış açısından veriyoruz ve mümkün olduğunca gerçekçi olmaya çalışıyoruz. Bana göre, ortada ahlaki bir hikaye varsa, ceza da olmalı. Yani dizinin yansıtmak istediği bir ahlaki görüş olmalı. Biz bunu yapmaya çalışmıyoruz. Karakterlerimizi ahlaki bir çerçeve içinde sunmaktan çok, onları oldukları gibi kabul etmeye çalışıyoruz. Whodunnit’in de dizinin temel meselesi olduğunu düşünmüyorum. Olsa olsa karakterlerimizin belli durumlarda nasıl davrandığını göstermek için kullanılan bir araç olur. Bana göre bu dizi bir karakter hikayesi, onlarla ilgili düşündüğünüz, ‘şimdi şöyle olacak, şunu yapacak’ dediğiniz her şeyi kabuk soyar gibi soyup atıyorsunuz ve karakterler yine aynı kalıyor. Yani dizinin esas amacı, whodunnit’te olduğu gibi adım adım ‘katili’ ortaya çıkarmak değil. Dizideki ‘kaçamak’ meselesine gelirsek de, sorunuzu hangi ahlaki çerçeveden sorduğunuza göre değişir. Yani demek istediğim şu ki, bu mesele içinde bulunduğunuz topluma, kültüre, zamana göre değişkenlik gösteren bir şey. Ben de burada oturduğum yerden, kaçamak yaşayan ya da yaşamayan insanları yargılayamam; sonuçta hepimiz insanız, hepimizin zaafları var. Çok genel bir açıdan bakarsak, hepimizin hayatlarımızda pişman olduğumuz ya da pişman olmadığımız ama ahlaken uygunsuz görülen kararlar aldığımız olmuştur. İnsanız neticede, aziz değiliz.

Dizinin seks ve çıplaklık sahneleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Senaryoyu okurken tereddüt ettiniz mi, yoksa çok doğal mı buldunuz?

Açıkçası senaryoyu okurken özel olarak dikkatimi çekmedi bu sahneler, çünkü gereken yerlerde kullanılmışlar. Senaryonun önemli unsurlarından biriydi. Evli, seks hayatları olan çiftlerden bahsediyoruz. Bence dizide seksi ve cinselliği bazen çirkin de olabilecek doğal biçimleriyle veriyoruz, bu özellikle dikkatimi çeken ve takdir ettiğim bir yanıydı senaryonun. Dolayısıyla çıplaklık ve yakınlaşma sahneleri de bana hiç konuyu arkada bırakıp öne çıkan sahneler gibi gelmedi. Bu konuda soru sorduğunuza göre belki de gelmeliydi diyorum şimdi ama hayır, hiç öyle gelmedi, senaryonun organik parçasıydı bana göre.

Joshua Jackson’ın karakteri Cole, karısı Alison’la (Ruth Wilson).

Yapımcılar size karakteriniz Cole ile igili neler anlattı? Çekimler başlamadan önce onun hakkında her şeyi bilmek istiyor muydunuz?

Bir diziye başlarken canlandıracağınız karakter hakkında her şeyi bilmenize imkan yok, çünkü karakter diziyle birlikte yaşar ve gelişir. Önce biyografik ayrıntı istedim, çünkü bu adamın kim olduğu kadar karısıyla birbirlerine ne ifade ettikleri de önemliydi. Sarah, çok net bir karakter çizdi. (Sarah Treem, dizinin yapımcısı, daha önce de In Treatment ve House of Cards’ın yapımcısıydı.) Esasen dizi karakterleri bizzat tanıdığı birilerinden esinlenmiş. Dolayısıyla, belli noktalarda çok net referanslar verdi bize.

Dizinin yaratıcılarından Hagai Levi, In Treatment’ın da yaratıcısı. O da hikaye anlatımı açısından günümüz dizileri arasında öne çıkan bir yapımdı. Günümüz televizyonunda hikaye anlatımından bahseder misiniz biraz?

Sarah ve Hagai In Treatment sırasında tanışmış zaten. Bence Hagai müthiş bir adam. Kesinlikle müthiş bir adam. O kadar enteresan biri ki. Çok, çok iyi bir yazar. Amerikan televizyonunun şu an içinde bulunduğu durum ise bana göre ulusal kanallar dışındaki kanallar için ki bunlara netflix, hulu gibi servisler de dahil, artık kaliteden başka her hangi bir kural geçerli değil. Hayal edebileceğiniz her tür senaryo, ilginç karakterlerle ve iyi bir hikayeyle destekleyebilirseniz, yerini buluyor.  Açıkçası bu da izleyicinin talebinden kaynaklanıyor. Çünkü büyürken izlediğimiz müthiş Amerikan filmleri yapılmıyor artık. Amerikan televizyonunda yapılıyor onlar. Dolayısıyla bu kalite talebi artık televizyon için geçerli, izleyici dizinin belli bir standarda uygun olmasını talep ediyor ki bu da harika. Televizyonda ‘Altın Çağ’ denen dönemin içindeyiz, çünkü izleyici kalite istiyor ve her dizide, her türde istiyor.

Ulusal kanalda yayınlanan ve ritmi çok farklı olan bir diziden sonra The Affair’in çalışma koşulları nasıl geldi size?

Çift katmanlı cevabı var bunun. Bir, 22 bölüme karşılık 10 bölümde tartışılmaz derecede az işiniz oluyor. The Affair’in her bir bölümünde hikaye detayı Fringe’e göre çok daha az. Böyle olunca da karakteriniz üzerine derinlikli çalışabiliyorsunuz. 10 bölümlük bir dizide işiniz az olmakla birlikte karakterinizi geliştirme fırsatınız oluyor, dizinin yaşayan bir parçası haline geliyorsunuz. 22 bölümlük dizilerde ise ulusal televizyon denen canavarı doyurmak için kan ter içinde çalışıp duruyorsunuz.

Joshua Jackson, Diane Krüger’la bir paparazzi karesinde.

‘Kaçamak’ isimli bir dizide rol alıyorsunuz, partnerinizle diziyle ilgili olarak konuştunuz mu rolu kabul etmeden önce?

Ben rolü kabul etmeden önce okumuştu senaryoyu zaten. Fringe bittikten beş-altı ay sonra ve doğrusu boş vaktin epey keyfini çıkardığım bir sırada geldi senaryo. Beş yıldır çalıştığım bir iş bitmiş, sonra bu senaryo karşıma çıkıyor. Diane’e “Şunu sen de bir okur musun?” dedim. Kendime güvenemedim, çünkü o dönemde çok keyifliydim ve yeniden bir işe girişmek istemiyordum ama bir yandan da senaryo çok çok iyi geldi bana. Nitekim Diane okudu ve “Bunu kabul etmezsen aptalsın, harika bir dizi,” dedi. Evet adı biraz netameli ama aramızda herhangi bir tartışma konusu olmadı. Dizinin temelinde olan kadın erkek çatışması benim hayatım için de söz konusu sonuçta. Bazen Diane’le beraber izlerken diziyi, “Gördün mü, işte tam da bu!” dediğim oluyor. Evet, dizinin izleyicileri arasındayım aynı zamanda.


The Bridge’de Sonya’yı canlandıran Diane Krüger’i Inglourious Basterds’ten de hatırlayabilirsiniz.

Hayatınızın iyi bir dönemindesiniz, bunun nedeni doğru kadını bulmak mı yaştan kaynaklanan tecrübe mi?

Anahtar, kadın. Diane’le sekiz buçuk yıldır birlikteyiz ve birine aşık olup onu kendi dünyanıza katmak önemli bir gelişme. Tabii yaşın da payı var ama insanın hayatında iyi ve kötü günde bir partnerinin olması, bütün iniş, çıkışlarını, sıkıcı ve heyecanlı anlarını paylaşacak birinin olması çok gerekli ve önemli.

YORUMLAR



DİĞER RÖPORTAJLAR