Los Angeles’da, CBS Stüdyoları’nın düzenlediği Under The Dome yeni sezon tanıtım toplantısındayız. Katılan oyuncular Dean Norris ve diziye yeni katılan eski CSI’cı Marg Helgenberger ve yapımcılar Neal Baer ile Tim Schlattmann. Dizi bizde FX kanalında Cuma geceleri 21:30’da yayınlanıyor.
Neal Baer: Geldiğiniz için teşekkürler. Biraz önce tanıtımda da izlediğiniz gibi, bu üçüncü sezon hikayeyi kurup geliştirdiğimiz ilk iki sezondan epey farklı. Bu yıl Marg da bize katılıyor, çok heyecanlıyız bu nedenle. Ayrıca Tim aramıza katıldı, senaryo tarafında benimle birlikte çalışacak. Daha önce Dexter’daydı, dizimize Stephen King’e yakışır bir korkunçluk katacağını umuyoruz.
Marg, CSI’da oynadınız şimdi de Under the Dome’da rol alıyorsunuz. ABD dışında da çok tanınan böyle uluslararası iki markanın parçası olmak nasıl bir şey?
Marg Helgenberger: CSI’a ilk başladığımda böylesine global bir etkisi olacağını hiç bilmiyordum. Kasım ayında Küba’ya gittim. ABD televizyonuyla ilgilerinin olmadığını sanıyordum ama gümrükten geçer geçmez herkes tanıdı beni. Seyahat boyunca bütün ülkede tanıdılar. Komünist bir ülkede birileri sizi tanıyınca, ‘ben olmuşum artık’ gibi hissediyor insan. Under the Dome da biliniyordur belki Küba’da, bilmiyorum.
Dean Norris: Aslında Küba da ‘kubbenin altında’ (under the dome). (Ülkenin yakın zamana kadar dünyayla ilişkisinin kesik oluşundan bahsediyor.
Helgenberger: Doğru, diziyi çok iyi anlıyorlardır. Her neyse, bu kadar geniş bir izleyici kitlesine sahip olmak gerçekten harika.
Bilim kurgu, fantezi diyoruz ama dizideki gibi bir şeyin olabileceğine, gerçekleşebileceğine inanıyor musunuz?
Helgenberger: Bilim kurgu meraklısı olmadığımı itiraf etmem lazım. Bir kaç film izledim, bir kaçında da oynadım. Ancak her seferinde kuralları yıkmak, dünya dışında bir hayat olasılığını araştırmak, bu teorileri düşünüp tartışmak çok heyecan vericiydi.
Peki buna inanıp inanmamanız oyunculuğunuzu etkiliyor mu? Deneyimlemediğiniz bazı şeyleri canlandırmak durumundasınız ne de olsa.
Helgenberger: Aslında bu tür rollerin epey özgürleştirici olduğunu söylemem lazım, çünkü her yol mubah. Bu cesur yeni dünyada karakterimin sınırlanması gerektiğini düşünmüyorum.
Baer: Marg’ın oynadığı karakter, kubbenin açıklanmasına yardımcı olacak.. İki sezon önce ne olduğunu onun vasıtasıyla anlayacağız.
Son yıllarda kendini esrarengiz, açıklanamaz durumlarda bulan sıradan insanların olduğu diziler izliyoruz. Mesela The Resurrection, mesela The Leftovers. Under the Dome’a mı borçluyuz bunu?
Baer: Son 20 yılın en büyük yaz dizisi başarısıdır Under the Dome. Bugün bir çok yaz dizisi, başarısını üç yıl önce ortaya çıkan Under the Dome’a borçlu. Kimse de inkar etmez bunu.
Dean Norris, geçen yılki röportajımızda karakterinizin daha iyi biri olacağını söylemiştiniz ama olmadı?
Norris: Bir süreliğine biraz daha iyi oldum ama.
Ama sürmedi.
Norris: Evet, doğru.
Bu sezon nasıl olacak karakteriniz?
Norris: Daha iyi olacak. Biliyorsunuz, biraz karmaşık bir karakter. İyi dönemleri oluyor, kötü dönemleri oluyor. Ancak bu yıl Big Jim karakterinin değişimini kesinlikle farkedeceksiniz. Karısını kaybetmek onu çok kötü etkilemiş. Bu yıl küçük bir dostu, bir köpeği oluyor ve Big Jim’in de bir kalbi olduğunu görüyorsunuz.
Baer: Big Jim karakterinin aslında tek aklı başında karakter olduğunu söyleyebilir miyiz?
Tim Schlattmann: Evet, bu sezonun en önemli noktalarından biri de Big Jim karakterinin bakış açısının derinlikli olarak ortaya çıkması olacak. İlk iki sezonda izlediğinizden daha farklı bir bakışla izleyeceksiniz onu bu sezon. Aynı zamanda çok da komik bir karakter kendisi. Eline bir silah bir de televizyon verin, yeter.
Barbie’yle ilişkisi ne olacak peki?
Baer: Hangi ilişkisi?
İyi anlaşıyorlardı…
Baer: Yok, yok. Belki Julia’yla.. aslında bu sezon her şey epey karışık, zevkli olan da bu. İki ölümcül düşman Julia ve Big Jim.. Big Jim aklı selim sağlamaya çalışıyor, Julia da belki öyle. E, aklı başında olan sadece ikisiyse?
Marg, Big Jim’in kim olduğunu biliyoruz ama sizin karakterinizi tanımıyoruz daha. Siz anlaşıyor musunuz Big Jim’le, ilişkiniz nasıl?
Norris: Alev, alev.
Helgenberger: Evet, aynen. Alev alev. Birlikte çektiğimiz bir bölümü yeni bitirdik.
Baer: Nerede olduğunuzu söylesenize..
Helgenberger: Şeydeydik…
Norris: Kuş kafesinde.
Helgenberger: Kuş kafesinde, evet. Beraber, dev bir kafesteydik. Hem felsefi konuşmalar yaptık, hem de Chester’s Mill’in gündelik hal ve gidişi vardı. Çok eğlenceli bir bölümdü.
İlk iki sezon çok başarılıydı. Bu sezon bizi onlardan daha ötede neler bekleyebilir?
Baer: Gerçekten izleyici bir sürü musibete tanık oldu. Kelebekler, mahsul yiyen tırtıllar, asit yağmuru ve iklim değişikliğiyle gelen daha bir çok şey. Şimdi biraz daha karakter odaklı ilerleyeceğiz. Marg’ın karakterinin nelere sebep olacağını, oradan nasıl kurtulabileceklerini izleyeceğiz. Kubbenin niye orada olduğunu öğreneceğiz.
Schlattmann: Bu sezonun sonunda her şeyi öğrenmiş olacaksınız. Görmediğiniz çok az şey göreceksiniz ama daha önceden bildiklerinize bambaşka bir açıdan bakacaksınız. Mesela Marg’ın oynadığı karakterin aslında hep Chester’s Mill’de olduğunu öğreneceksiniz, onu şimdiye kadar niye görmediğinizi de tabii. Eva isimli yeni bir karakter de aynı şekilde. İlk kez göreceksiniz ama aslında hep oradaymış. Aslında bu sezonun hikayesinin temel dinamiği de bu. Nasıl oluyor da oluyor?
Dean, ikinci sezonda en sevdiğin sahne hangisiydi?
Norris: Galiba, karıma veda edişimdi. Sezonun final bölümündeydi. Evet, favori sahnem oydu. Big Jim’in bütün deliliğine karşın karısının ölümüyle yüzleşen birinin içindeki insanlığı ortaya çıkarışını gördük. Bir oyuncu olarak bu duygu düzeyine erişmek ilginçti, güzeldi.
Marg, dizideki karakterinle hangi noktalarda benzeşiyorsun ve bu karakterin zorlayıcı yanları var mı?
Helgenberger: Karakterimin adı Christine Price. Bir antropologu oynuyorum. Kubbe indiği zaman Chester’s Mill’de bulunuyor olmam da bu sebeple. İş arkadaşım da Eva. Christine olarak durumdan etkileniyor ve bu topluluğun iyi yaşaması için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. İkinci sezon sonunda izlediğimiz gibi her şey dağılmaya başladığında Christine insanları bir araya getirecek bir yol düşünüyor. Bir güç uyguluyor, kendisine karşı çıkılmasından hiç hoşlanmıyor ve bu da bütün karakterlerle zaman zaman çatışmasına, ilginç sahneler izlememize neden oluyor. Benim için çok eğlenceli doğrusu, çok çeşitli duygular canlandırıyorum.
Baer: Bu sezon çözeceğimiz büyük sırlardan biri de şu: 1988’de dört lise öğrencisi içinde yumurta olan bir meteor buluyor ve kubbenin inişi bundan tam 25 yıl sonra gerçekleşiyor. Christine de tam kubbenin indiği gün Chester’s Mill’de. Onu oraya o gün gönderen ne? Puzzle’ı oluşturan parçaları tek tek çözerken, puzzle’ın aslında tam olarak düşündüğümüz gibi olmadığını da göreceğiz.
Marg, bir karakteri en başından yaratmak bir şey, trene yolculuğun ortasında atlamak başka bir şey. Üçüncü sezonda diziye girmenin bir oyuncu olarak ne tür zorlukları var?
Helgenberger: Aslında iki sezonda herkes bir aile oluşturmuş olduğu için zor gelebilir ama bana o kadar iyi davrandılar ki çok kolay uyum sağladım. Karakterim daha yazılmadan önce anlatıldı bana uzun uzun. Neal ve Tim’le konuştuktan sonra diziyi izlemeye, arayı kapatmaya başladım. Rolü beni düşünerek yazdıklarını söylemeleri çok hoşuma gitti. Bir oyuncunun bayılacağı şey bu. Hiçbir şekilde hayal kırıklığına da uğramadığımı söylemem lazım.
Baer: Gerçekten Marg’ı düşünerek yazdık karakteri. Hatta önce adını bile Marg yaptık. Sonra dedik ki niye kendisine sormuyoruz? Rolü kabul edince de çok sevindik. Bütün karakterlerle sahneleri var. Hikayeyi bağlayıcı unsur yani.
Hikaye en başından belli miydi sahiden? Yani kubbe meteorun içindeki yumurta nedeniyle mi oluştu? Yoksa bu da belki hiç öğrenemeyeceğimiz Lindeloffvari bir şey mi?
Baer: Aslında ikisinin karışımı diyebiliriz. Kubbenin ortaya çıkmasının bir nedeni olduğunu biliyorduk tabii. Ama iki sezonun hikayesi bittikten sonra daha öteye nasıl gidebileceğimizi düşünmeye başladık ve yumurtaya geldik. Biraz tuhaftı, sanki bilinçaltımız getirdi bizi bu noktaya gibiydi. Bazı şeyleri yazıyorsun, niye yazdığını tam olarak bilmiyorsun sonra bir bakıyorsun geldiğin yerde tam da onların olması gerekiyormuş. Açıklaması zor biraz.
Schlattmann: Bu sezonun en güzel yanlarından biri, daha önce diziyi izlememiş de olsanız, iki saatlik ilk bölümde bütün eksiğinizi kapatmış olacaksınız. Sezon sonunda da cevaplanmamış sorunuz kalmayacak.
Stephen King’in dahli ne kadar?
Baer: Kitabın yazarı olarak, tabii ki fikrin esas yaratıcısı o. İkinci sezon başında ilk bölümü yazması için davet etmiştik kendisini. Ancak şu sıralar kendisi film ve dizi çalışmalarına dalmış durumda. Kitabı Mr. Mercedes dizi oluyor, David Kelly’yle başka bir işi var… Mümkün olamadı yani. İyi dileklerini aldık ama. Hem bu sezon çok daha karanlık ve korkunç bir sezon olacak ve King’in romanına saygı duruşu da yapmış olacağız böylece.
Peki Junior’ın Jim’le ilişkisi nasıl olacak?
Norris: Gergin olacak. Sezonun sonunda beni vurdu biliyorsunuz. Big Jim bunu hoş karşılamaz. Ama yine de oğlu ve ona karşı babalık hisleri besliyor. Oğluna olan sevgisi ve oğlunun sorunları.. Gergin kısaca.