Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Evren bizimle oyun oynuyor!
Sezon: 1 Bölüm: 45

Ömer'in Şükrü’sü<3 Bu hayatta Ömer'imin İplikçi'min tarafında zaten bir sen varmışsın be Şükrü Abi'm, iyi ki de varsın. Duydukları karşısında öyle bir şoka girdi ki Ömer, böyle bir şaşkınlığı Defne, Tranba'ya tasarımlarını sattığında yaşamış mıydı, bilemiyorum. Aslında Ömer için çok gurur kırıcı bir durum. "Sen nerden biliyorsun Şükrü?" diye bile soramadı. Soluğu Defne'nin kapısında aldı ve Defne'sini kaçırdı. Ama yanlış yere, yanlış zamanda. Açaydım kollarımı da gitmeyin diyeydim. Ömer'im İplikçi'm, zeka küpüm, kas kütlem, güzel gülüşlüm, aşık bakışlım, kömür gözlüm, neden Sinan'ın yazlık evi anlatsana biraz. Senin bir dağ evin var. Tamam mazi kalbinde yaradır, travman var. Zannediyorsun ki, sonu Defne'nin peçeteye "Yapamam, üzgünüm," yazmasıyla bitecek ama çiçek almaya gitmezsin olur biter. İşte demek ki, elma kadar o ev de kutsal artık Ömer için. Adam anahtarı öptü, anahtarı. Al tapusunu üstüne demiştim ama ben sana, almazsan böyle olur cancağzım.

Ev sahibine haber vermeden eve gidilir mi Ömer'im İplikçi'm? Hadi bana bir anlat. Ne biliyorsun belki Sinan o evde bad boy vari partiler veriyor? Belki gittiğinizde bikinili kızlarla dolu bir havuzla karşılacaksınız? Tövbe Yarabbim. Deniz'le birbirinize ne kadar benzediğinizi söylemiş miydim? Elalemin evine konuk diye yersiz ziyaretler falan ama en azından Deniz, ev sahibi varken şeyediyordu. Işığı gören mi geliyor, 40. bölüm internete özel videoyu izleyen mi geliyor bu eve emin değilim. Ama herkesin bir kaşıntısı tutmuş belli. Yazlık Sinan'ın yazlığı ama diyecekti ki neredeyse "Keşke gelmeden telefon açaydım aptal kafam," Yalnız en zengin Sinan'mış, adamın yazlığı var, evinde misafir odası bile vardı da bir yüzde üç yüz zammı çok görmüştü Defne'ye be. Ömer'e aşkım diyen Sinan'lara mı güleyim yoksa acele etmeyeyim derken fantazi kıyafeti giyip gelen Yasemin'e mi bilemiyorum ama ciddi kalamıyorum. Siz o kadar yol gelin, burada kahve için, uzun zamandır da içmiyordunuz zaten. "Madem Passionis'i Vuslat Evi'ne getirdik, haydi iş tartışalım," diye düşündükleri için, mağaza konusu tekrar gündeme geliyor. Bakın mağaza hassas konu diyorum, o mağaza açılmalı. Tranba'nın iki çekinden yadigar mesele diyorum ama Defne ve Sinan bu konuda benimle aynı fikirde değiller. Ömer'in bağırmaya kıyamadığı Defne'sine, Sinan'la Yasemin acımadan bağırıyorlar, Ömer Passionis'i yakar bilmiyorlar.

Gönlümün çifti Neriman&Necmi İplikçi sanırım. Sinan'ın arabasını görüp de bunu kozmik tesadüf olarak algılayan Nöro kalp ben. Bakın, adamın yazlığına gidiyorlar, adamın orada olmasına şaşırıyorlar. Sinan'ın kendi yazlığına gelmesi bence olayın en doğal kısmı. Sevişememe olayını tamamlayan çıksın, dizi kasıyor. Karın ağrısı ilişkilerden ne kadar sıkılsam da, kimsenin sevişememesi derdim olsa da, evren bize oyunlar oynasa da, sahneler efsane güzeldi. Aynen Nöro'm iş toplantıları artık burada yapılıyor, Neriman bulmuş herkesi başlıyor ahiret sorularına. Yasemin ve Sinan'a “Ciddi bir şey değil, geçer,” dedi ya aldı beni bir gülme, kendime gelemiyorum. Sen çok yaşa Nöro'm benim. Hafta içi, herkes Vuslat Evi'nde bence de çok ilginç, gülme Defne bence de bu durum hiç komik değil.

Ne demek kuru kız eve su basmasıyla benim gelişimi aynı kefeye koydu? Çok mahçubum şu an.

Ömer İplikçi, Ömer İplikçi olalı hiç bu kadar meşgul olmamıştı sanırım. Defne'nin şapşik hallerini öyle bir sevdim ki, ancak bu kadar sevebilirdim. Adamı öpmeye çalışıyor, hem de boynundan, boyu yetişmiyor, ayağına vuruyor adam dengesini kaybedip alçalsın diye. Cidden akıllara zarar zeka patlamaları, gülerken sahne kaçıyor geriye sarıp bir daha izliyorum o derece. Elçin Sangu ve Barış Arduç'un bu sahnedeki performanslarına hasta oldum. İnanılmaz eğlenceli bir iş çıkarmışlar ortaya, dön dön izle, döne döne izle. Defne'ciğim az evvel yazlık ev vuslat evine dönmeden, bir çeşit bahanelerle kaçıyordun, Ömer ilgisini telefona verince mi kıymete bindi? Ben Ömer olsam, Defne'nin kafasını anında anlamıştım. Sıfır ilgi veriyorsun, hiç görmediğin kadar ilgi alıyorsun. Buradan olayı, kaçan kovalanıra bağlayacağım diye çok korkuyorum, çünkü o durumu da hiç sevmem.

Sevdiğine kitap okuyor Ömer, o şahane ses tonuyla. "Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahın üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusuna kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın. O anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona ya da odanda volta atarsın, hem küfür eder hem edersin, sarhoş olursun ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın... Bu gidişat bir süre sonra tatsızlaşır, bıktırır insanı... Yaratıcı biriysen acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şeyler çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine... Ve işte bir gece saat üç sularında başıma gelen tam da buydu... Birden karar vermiştim; çektiğim acıyı tuvale dökecektim."

Aynı Defne kendisini terkettikten sonra, aşk acısı temalı koleksiyon oluşturan, Defne'nin yokluğunda bulduğu her boş beyaz kağıda Defne'yi çizen, Defne'yle ayrıldıktan sonra mağaza açma fikrine kapılan Ömer'ler gibi İso da Yasemin'in arkasından makina fikriyle yön verdi kendine. Acının getirdiği üretkenliği çok severim, düşen insanın kendini kaldırma biçimidir bu bir şekilde. Ömer, Defne'ye son bir kez daha soruyor, derdini kendisiyle paylaşıp paylaşamayacağını. Defne'nin anlatmaması dokunuyor Ömer'e, küsüyor aslında da küsmüş olmayı yediremiyor işte kendine, kendi de farkında değil.

1 2 3 4 5 6
Dilara Pamuk
09/05/2016 11:04
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR