Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Gel barışalım artık
Sezon: 1 Bölüm: 41

Ömer'in Sinan'la konuşurken "Neden yalan söyleyeyim..ayıp," demesi ve Defne söyleseydi diye empati yapması kısmında, beni aldı bir gülme, kendime gelemiyorum. Ama trajik bir komedi bu kısım benim için. Ah Ömer'im vah Ömer'im modundayım bu sıralarda.. Ömer'den daha iyi görüyor bazı şeyleri Sinan, Ömer'in aklını başına getiriyor. Ömer'in tatlı Defne'si, kızdığında bile tatlı olan Defne'si.. Bu cümle bizi alıyor, Defne'nin huysuzluğuyla bile aklını başından aldığını itiraf ettiği, evlilik teklifine götürüyor. Sempozyumdaki otel odasında, sarhoş olan Defne'ye hem "Huysuzlanma," deyip, hem de ona tatlı tatlı bakan Ömer Bey'lere götürüyor.

Bundan sonra alayına gider yapacak Defne'lerin online oldukları dakikalarda, aklından Selim'le evlenmeyi geçirmediğini bildiğim halde, ağızlarına yakıştıramadım. Defne dün Ömer'le beraber oldu, bu ne şimdi? Defne'nin kendini bu kadar ezik görmesine, Ömer'e bir türlü kendini yakıştıramamasına, da ya na mı yo rum!!! Artık, ekşi bir tat bırakıyor ağzımda, ne olursa olsun. Evlilik aşamasında, gelinmeyecek noktadalar, doğru düzgün sevgili bile olmayı beceremedikleri buradan belli. Hani gerçek bir çift gibi kavga ettiler diyeceğim, iyiyi görmek isteyeceğim ama çok dağıldılar gibi sanki.

Ömer, Defne'sinin gönlünü almak için, kapısına dayandı, şöyle bir bakındı, kim geçse de içeri göndersem diye zaar. Ne demek rahatsızlık vermiyim? Seeeen Ömer İplikçi, o evin müstakbel damadı, ne demek rahatsızlık vermek. Anlamıyorum Şükrü, bu Ömer neden böyle? Defne'nin serseri serbest stilini görünce tatlış tatlış bakınca aha dedim geliyor geriye dönüş sahnesi, çarşamba cadısı oley çarşamba cadısı oleyy diye bağırmaya başladım, ama olmuyor. Bakın asıl kozmik güç budur. Defne bunu öğrense, "Çekilin ulen en çok ben geçmişten geldim," diye bilecek yerini, yurdunu. Ama nerde? Hatırla n'lur Ömer'im İplikçi'm, Defne bu halleriyle, göğsümden ama kalbimi kalbimi söküyor çünkü.

Adam diyor ki, "Konuşalım diye geldim, dinliyorum.." Ömer ne zamandan beri insan ilişkilerinde bu kadar başarısız? İlan-ı aşk etmek için gelip, Defne'den ilan-ı aşk bekleyen Ömer Bey'lere gidiyor aklım, sakin kalamıyorum. Tam konuşmaya karar verdiler diyorum, Ömer hatasını anladı diyorum, kızın gönlünü de alacakmış diyorum, söz de verdi diyorum, hakikaten Defne ne mana "Misafir var içeride"? Eski sevgili bile olmayan Fikret'le ilgili farazi bir muhabbetten trip atarken, "Evleneceğimizi hatırladın demek oh oh" derken, "Eski sevgilim bizde şu an," demek yürek mi isterdi? Alacağın olsun Nihan, Ömer'e hamile olduğunun müjdesini veremedin de elin Selim'ine verdin, Ömer buna nasıl dayansın? Çareyi, ortamı terketmekte bulan Ömer İplikçi'lere selam olsun, Selim, Defne'lerin bir odaya klinik açsa yeridir.

"Seni seviyorum" konusunda naçizane bir kaç düşüncem var, onları da paylaşmak isterim. Ömer, Defne için hislerinden, 41 haftaya yayarak, zaman zaman bahsetti bize ayrı, hikaye içinde ayrı. "Tutuldum, aşık oldum, aşığım," şeklinde ama genelde. Ömer, Defne'yi seviyordu, biliyorduk. Defne de biliyordu elbette, bilmiyor değildi. İkisi de birbirinin içine içine işlenmişti, ilmek ilmek hatta. Biraz geçmişe geri dönüp baktığımızda, hani gerçek hayatta da yaptığımız gibi, nereden nerelere geldiğimizi düşündüğümüzde, eski Ömer İplikçi'yi düşünün. Daha en başında, kendisine bir şeyler olduğunun farkına varıp, bir türlü konduramamıştı hislerine. Farketmeden Defne'nin oluyordu, tıpkı Demet Evgar'ın müthiş sesiyle seslendirdiği o şarkıdaki gibi.. Hislerinin farkına tamamen vardığında, Defne'sinin Sinan'la beraber olduğunu düşünmeye başladı. Tam yanlış anladığını farkeder gibi olduğunda, Defne istifa etmek istediğini söyledi. Tüm gururunu ayaklar altına kalarak, Defne'ye "gitme kal" demişken, Defne'nin Sinan'ın asistanı olacağını öğrendi. Tam bu ilişki olmayacak diye düşünürken, Defne'nin hislerini anladı. Tam beraber bir ilişkiye başladılar Defne tarafından terkedildi. Bir şekilde tekrar oldurduk diye düşünürken, Defne tutarsız davranmaya başladı. Bu gel gitler bir bitsin diye düşündü, Defne'ye evlenme teklifi etti, cevabını geç aldı. Yine de cevap almışken ve mutluyken üstelik, Tranba’nın çeki ile sarsıldı. Kendinden çok fazla ödün verdiğini, elinden geleni yaptığını düşünmesine rağmen, fazlasını yapmayı da başardı üstelik ve Defne'nin kendisinden, inandığı her şeyi alaşağı edecek, kendisinden nefret etmesini sağlayacak bir şey sakladığını bildiği halde Defne'si ile evlenmek üzereler. Ömer'in ağzından ilk kez döküldü seni seviyorum cümlesi ama bu aslında Ömer'in kendine itirafıydı bence. Çok seviyorsan, kendi kendine de söylersin bunu, aynı vuslattan önce Defne'nin yatakta ağlarken, dile getirdiği gibi. Ben böyle görüyorum yani.. Ve en kısa zamanda, Ömer İplikçi'ye yakışır bir şekilde, Defne'ye itiraf edilişini bekliyorum.

Mazi kalbimde yaradır sen de az “Ömer sakinleş” dedirtmemiştin.

Dilara, Dilara olalı, hiç görmedi böyle keder sevgili sayın seyirciler. "Defne Hanım seçenekleri değerlendiriyor," ne demek? Yakıştı mı sana Ömer İplikçi? Ne durumuna sokuyorsun Defne'yi, farkında mısın? Yahu Defne, senin karın olmak üzere, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Az evvel seni seviyorum dedin yahu. "Ömer, sakin ol, sakin ol," bunu evet çok özlemişim. Neyse ki Defne Hanım'lar, Ömer Bey'lerin şirketlerine teşrif buyuruyorlar da, romantik komediye yakışır bir didişme izliyoruz. Ama evleneceğin kadının suratına, "İsabet olur, ayak altında olmamanız" iması yapmak biraz şey.. Evleneceğin adamın suratına, "Yurdum insanı gibi, Türk kahvesi seviyor Selim, senin gibi değil.." iması yapmak da biraz şey.. Herkesin kendi fikridir elbette efendim, ben bundan keyif almıyorum. Bakın gerçek çiftler gibi kavga eden Defne'ler ve Ömer'ler, çok güzeller, sahneler ve sahnelerin geçişleri tatları kesinlikle harika, tam bir romantik komedi ama sadece seçilen cümleler kötü. Ömer'e bir erkek gözüyle bakarsak, Türk kahvesinin ondaki çağrışımı, Selim'in Defne'yi istemeye gelmesiydi belki diyeceğim, o yüzden bu kadar takılı kaldı diyeceğim ama sabahın kör saati olduğunu falan unutmuş mudur bunu kestiremiyorum. Ne istemesi, ne münasebet! Yine de, "Doktor kim, aşk doktoru," kısmını açıp açıp izler, gülerim orası ayrı. Bunun sebebi de, Ömer'den beklemediğim çok iyi bir tepki olmasıdır.

 

Ömer'den beklemediğim tepki demişken, kıskandı, güldük ettik, hoşlandık, çok sevdik, bitti. Ömer İplikçi, Defne'nin evine gelmiş, kahve içiyorlar diye Selim'i elbet kıskanır, bunu anlarım. Bakışlarını görmüş neticesinde. Lakin, Selim'i o evde gördüyse, içeriye girmeliydi, “Siz, hayırdır?” demek suretiyle evin baş köşesine kurulmalıydı. Kaçmak ne manadır? Yaş kaç? 17 mi? Eve gelmesine takılmadın da kahveye mi takıldın Ömer'im İplikçi'm? Kim derdi ki, Ömer’imiz İplikçi’miz, buz dağımız, kas kütlemiz, güllünce güller açan yüzüne tebessümü artık çok görmeyen adamımız, bir Türk kahvesini kıskanacak ve kendini bir anda seçenek olarak görecek? Hayır sen de biraz Kiralık Aşk Fandomu gibi metafor yapsana, sana dağ evinde elleriyle Türk kahvesi servis eden Defne, seni terketmişti. Belli ki onların da sonu bu olur yani. Tamam "Kadın seçilmez seçer," diye bir düşüncen var bilinç altında ama seçti bitti ya zaten. Kıskanmak var, kıskanmak var. Söylenecek söz var, söylenecek söz var yahu. Siz neyin kafasını yaşıyorsunuz esas çiftim?

1 2 3 4 5
Dilara Pamuk
11/04/2016 12:17
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR