Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Muhteşem Yüzyıl’ın Matrakçı’sı: Bir görünmez soytarı karakteri

Nerede Matrakçı?


Matrakçı’yı önemli ve diğer karakterlerden farklı kılan en temel özelliği, onun sarayın dışında yaşıyorken, sarayın içine girebilme özgürlüğüne sahip tek karakter olması. Muhteşem

Yüzyıl, merkezi saray olan, Saray’ın dışarıyla (çarşıyla, sefer yapılan ve yapılması planlanan ülkelerle) ve aşağıyla (hiyerarşinin en tepesinde Sultan Süleyman olmak üzere, harem, tebaa, Batı devletleri ile ilişkileri ele alan tüm meseleler) kurduğu ilişkiyi konu alan bir metin. Hikâyenin tüm çatısının aşağısı-yukarısı, içerisi-dışarısı ikiliği üzerine kurulduğu bir metinde, bu bölgeler arasındaki sınırları geçebilme kabiliyetine sürekli sahip olan tek karakter Matrakçı. Sultan Süleyman ile Has Bahçe’de Matrak oynayan, Pargalı İbrahim’in yakın dostu olan, kendisine şehzade emanet edilecek kadar içeri girebilen ve aşağıdan gelerek en yukarıyla böylesi bir ilişki geliştirebilecek olan tek kişi. Bu özelliği onu aşağısı ve yukarısı iletişimini sağlayan yegâne karakter olarak da konumlandırmış oluyor. Ona bu hareket kabiliyetini kazandıran şeyin Matrakçı’nın bireysel yetenekleri olması, altı çizilmesi gereken önemli unsurlardan. İyi bir eğitim almış, çok çeşitli alanlarda önemli yeteneklere sahip olan Matrakçı’nın dizinin daha en başında keşfedilmesi ve Pargalı İbrahim’le ve hatta Sultan Süleyman  ile  hiyerarşik  kuralların  dışında  denebilecek  yakınlıkta  bir  ilişki  kurabilmesi, Osmanlı’da sanata, bilime ve kabiliyete verilen önemin bir göstergesi olarak okunabilir. Ancak yine de Matrakçı’ya hikaye boyunca iktidarın verdiği önemli görevler dışında bir mevki sunulmaması, tam olarak bir saray çalışanı haline gelmemiş olması, yönetimde bir mevki almamış olması onu özgün ve özerk kılan diğer niteliklerinden biri.

Dizi büyük oranda harem üzerine kurulmuş ve bu oranda harem sahnelerinin ezici ağırlığı göze çarpıyor. Ancak dikkat çekici noktalardan biri, kameranın çarşıya yöneldiği her sahnede Matrakçı’nın orada hazır bulunması. Birinci sezon için bu durumun istisnası yok. Söz konusu sahne; esnafların kendi aralarındaki diyalogları, İbrahim Paşa’nın çarşı ziyaretini veyahut Sultan Süleyman’ın tebdil gezdiği anları konu alsa da Matrakçı hep sahnenin bir yerinde ortaya çıkıyor. Sarayın çarşıdaki gözü, kulağı oluyor, çarşıya hakim söylentileri saraya iletiyor, saraydan duyurulması gerekenleri de çarşıda o duyuruyor ahaliye. Matrakçı’nın temel işlevlerinden biri de ulaklık olarak ortaya çıkıyor.

Bu nitelikler O’nu senaryonun çok işlevsel bir karakteri yaparken, ilk 10 bölümden sonra biraz da başkalarının öykülerinin daimi yan karakteri haline getiriliyor. Aslında birinci sezon özelinde söylediğimizde, Matrakçı Pargalı İbrahim ile olan ilişkisi dışında hiçbir hikayede kurucu aktör olamıyor. Leo’nun arkadaşı ve Victoria’nın aşığı olarak temsil edilmeye başlanan Matrakçı artık derinliği olmayan, daha fazla tanıtılmaya gerek duyulmayan bir karakter olarak kalıyor. Her zaman bir öykünün parçası olarak yerini koruyor ancak, Matrakçı’nın hikayesinin değil, başkasının hikayesinin pasif bir parçası olarak.

Matrak oyunu.

Matrakçı’yı, İbrahim Paşa, Sultan Süleyman, Kırımlı Ressam Leo ve Macar Kralı’nın intikam için görevlendirdiği, saraya Matrakçı sayesinde giren Victoria karakterleri ile ilişkileri dolayısıyla tanıyoruz dizide. Tüm bu karakterlerle karşı karşıya geldiği sahnelerde Matrakçı’dan çok diğer karakterleri tanımamız sağlanıyor. Matrakçı’nın yakınlığıyla Pargalı İbrahim’in iktidarla değişecek olan karakterinin en naif haline şahit olmamız, yine O’nun sorularıyla İbrahim Paşa’nın kalbinin ve beyninin içini görmemiz mümkün oluyor. Sultan Süleyman ile kurduğu ilişki aracılığıyla Süleyman’ın bilgiye, bilime ve sanata olan merakına tanık oluyoruz. Süleyman Batı’yı tanımak istediğinde, hem askeri bir hedef olarak hem de bilim ve sanat açısından, görevli olarak karşımıza Matrakçı çıkıyor. Sultan Süleyman Batı seferlerine hazırlanmaya başladığında Batı’ya, Rodos’a ilk gönderilen, Rodos’u tetkik edip, seferin başarılı olmasını sağlayan askeri planı hazırlayan kişi Matrakçı. Batı ile kurulan başka bir ilişki biçiminin temsili olan Kırımlı Leo’nun hikayesinde de Batı’nın sanatından anlayan, keşfeden, bu yeteneği saraya taşıyan kişi de o. Matrakçı karakterini önemli hale getiren özelliği, diğer karakterleri, etrafta olan biteni görmemizi sağlayan bir mercek işlevi görmesi.

Meral Okay’ın yakından bakmak istediği kişilere yakınlaştırdığı, göstermek istediği olaylara tanıklık etmesini sağladığı bir tür “göz” karakter.

Toplumsal normların dışında biri olarak resmedilmiş Matrakçı karakteri. Ne hiyerarşik olarak yükselme, ne de mal mülk edinme güdüsü var. Bu, onu dizide aşağıda ve dışarıda konumlanan diğer karakterlerden farklı kılan temel özelliği olarak ortaya çıkıyor. Matrakçı her ne kadar dışarıdan bir karakter de olsa hem yükselebilme hem de içeride daha fazla yer alma gibi hedefleri pekala başarabilir nitelikte. Ama saray da, Pargalı İbrahim ile olan ilişkisi de hayatının en önemli parçasıymış gibi görünmüyor senaryoda. Matrakçı dolaşacak, esnafla laflayacak vakte sahip, işsiz güçsüz bir dâhi olarak tanıtılıyor bizlere. Özgünlüğü de iktidarla böyle bir ilişki kurabilmesinden, benzeri olmayan bir karakter olmasından kaynaklanıyor.

Matrakçı ancak ilişkileri sebebiyle, dolaylı yoldan bu oyunlara alet edilen biri olduğu için de dizinin geneline hâkim olan “entrikalar, planlar, kazananlar ve kurbanlar” denkleminin dışında. Bu sebeple bu kadar güvenilir ve sadık bulunuyor. Payitahta Macar sarayında öldürülen sevgilisinin intikamını almak için gelen Victoria karakterine de merhamet gösterir Matrakçı. Ancak aşık da olur ki, ileriki bölümlerde de göreceğimiz gibi kadınlar Matrakçı’nın en büyük zaafını oluşturmaktadır. Bu zaaf yüzünden kendi elleriyle aylarca Victoria’nın planlarının yardımcılığını yapar bilmeden. Kandırılır ve suistimal edilir. Leo kasıtlı olarak kandırmamıştır Matrakçı’yı ancak yine de onun mevkiinden istifade ederek çocukluk aşkı Alexandra’nın etrafında kalmayı başarmıştır.

Matrakçı Batı’nın sanatını Osmanlı sarayına taşır, Batıdan gelip muhtaç kalmış olanı sarayın güvenli kollarına emanet eder. Her iki hikayede de Batı’yı temsil eden karakterler tarafından kandırılır. Bilmeden, istemeden dışarıdaki melaneti saraya getirmiştir. Ama daha önce de ifade edildiği gibi iyi niyeti ve naifliği sorgulanmayan bir karakter olarak affedilir. Victoria söz konusu olduğunda doğulu-batılı olmak, ismin Victoria ya da Sadıka olmuş olması Matrakçı’yı etkilemez. Pargalı’ya da söylediği gibi, o, hatunu Victoria olarak sevmiştir. Müslüman olmuş olması, Sadıka ismini taşıyor olması Matrakçı’nın bakışından bir şey ifade etmez. Leo’nun çizimlerini gördüğü andan itibaren Leo’nun kim olduğu, nereden geldiği önemli değildir Matrakçı için. Leo sarayın nakkaşhanesine alındığında, oradaki diğer sanatkârlar tarafından dirençle karşılanan sanatı, Matrakçı’nın hayranlıkla ve merakla takip ettiği bir şeydir. Sarayın minyatur ustaları, ‘geleneği’ temsil ederken Matrakçı bir minyatür sanatçısı olarak değişimi, Batı’ya da açılmaya başarabilen bakışı temsil eder.

1 2 3
Emel Uzun
06/07/2016 16:47
YORUMLAR




DİĞER HABERLER