Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Muhteşem Yüzyıl’ın Matrakçı’sı: Bir görünmez soytarı karakteri

Kiminle Matrakçı?

Mühendis, minyatür ustası, haritacı, asker ve mucit olmak gibi üstün özelliklere sahip gerçek bir karakterin temsili olarak Muhteşem Yüzyıl’ın resmettiği Matrakçı’nın tüm bu nitelikleri dizinin satır aralarında ilk sezon boyunca verilmekte ancak hak ettiği derinlikte gösterilememektedir. Bir dizi karakteri olarak dramatik unsurlarla kanlı canlı hale getirilmiş bu Matrakçı, onun aracılığıyla Sultan Süleyman’ı, Pargalı İbrahim Paşa’yı, Batı’yı, sanatı tanıdığımız önemli bir yan karakterdir. İktidar ilişkilerinin, entrikaların gözlemcisi, bazen pasif bir parçası olarak görürüz Matrakçı’yı anlatı boyunca. Ancak iki kritik durum, Pargalı İbrahim ile olan dostluğu ve Victoria ile olan ilişkisi aracılığıyla diziye hâkim olan erkek-erkek, erkek-kadın ilişkisi normlarının dışında bir ilişkilenme biçimi görmemiz sağlanır.

İbrahim Paşa’nın Dostu Matrakçı

Yukarıda da belirtildiği gibi, aşağısı yukarısı, içerisi dışarısı arasındaki sınırlar etrafında örülmüş hikayelerin kesişim kümesinin tek ve yalnız elemanı olan Matrakçı, kurduğu ilişkiler dolayısıyla da hep norm dışında bir görünüm sergiliyor. “Hiyerarşi” fikri ve duygusunun kurucu olduğu bir anlatıda hiyerarşik konumların silindiğinin hissedildiği tek ilişki Pargalı İbrahim ve Matrakçı dostluğu. Benzer bir samimiyet ve yakınlık Sultan Süleyman ve İbrahim Paşa ilişkisinde de hissettiriliyor ancak yine tüm bu sahnelerde hiyerarşi Pargalı aleyhine çok kırılgan bir görünüm sergiliyor. Pargalı’nın iktidarının hızlı yükselişiyle değişen karakter ve duygu dünyasını Matrakçıyla olan yakın ve samimi ilişkisinin dönüşümü aracılığıyla izliyoruz. İlk bölümlerde birbirlerine senli benli hitap ederek dertleşen, şakalaşan, aşık oldukları kadınları konuşan iki dostken, Pargalı’nın Matrakçı’yı hiyerarşik olarak aşağıda bir yerde konumlandırdığı ve ezdiği bir noktada sabitleniyor ilişki. Matrakçı bu yakınlığı yeniden kurmak için direnmiyor daha sonraları da. Yine de her daim sadakatını, saygısını koruyor İbrahim Paşa’ya karşı. Bu dostluk onu içerinin bir parçası yaparken, dostluğun yitimi onu bir adım dışarıya atmış oluyor. Ancak tam da bu sayede içeriye, iktidara bir adım dışarıdan bakmak, olan bitenin şahidi olmak mümkün oluyor Matrakçı için.

Her ne kadar Pargalı İbrahim ile olan yakınlığı dizinin diğer sezonlarında devam ediyor olsa da, ilk sezondaki o duygusal yakınlık ve hiyerarşi dışı ilişki kurabilme halinin yok olduğu görülmekte. Pargalı Matrakçı’nın askerî, sanat ve bilim alanındaki dehasından yararlansa da, bu dizide öne çıkarılan bir tema haline gelmiyor hiçbir zaman. Matrakçı Nasuh, kabiliyetleri ve bilgisi dolayısıyla değil, sadakati ve bağlılığı nedeniyle İbrahim Paşa’nın yakın adamlarından biri olarak konumlandırılıyor dizi boyunca.

Dizide temsil edildiği biçimiyle Pargalı da Matrakçı gibi, sanatı ve zekası aracılığıyla yükselme imkanı bulmuş ve iktidarın en zirvesiyle ilişki kurmayı başarmış kişilerden. Matrakçı’nın önemli bir din âliminin iyi eğitimli oğlu olması, Pargalı’nın ise bir devşirme olması tabii ki koşulların eşit olmadığını bize sürekli hatırlatır ancak iki karakter de liyakat esas alınarak yükselmiş ve yıldızı parlamış kişilerdir. Matrakçı’nın dizide köksüz, akrabasız, ailesiz biri olarak temsil edilmesi, Pargalı’nın köksüzlüğü ile eşitlenmenin amaçlandığı bir anlatı stratejisi olarak okunabilir. Pargalı’nın yükselişi Osmanlı’nın yönetim kademesinde rahatsızlık yaratırken, Matrakçı gibi toplumsal normlar dışında tasvir edilmiş bir karakter için asla önemli değildir. Pargalı Batı seferinden Sultan Süleyman’ın hediyesi olarak getirttiği heykelleri sarayının bahçesine koydurduğunda, meselenin politik ve dini anlamları üzerine düşünmeden, hayranlıkla heykelleri inceler Matrakçı. Onun için sanatın nereden geldiği, hangi dinin ikonografisini temsil ettiği önemli değildir. Onun hissettiği, tanımadığı ama yüksek niteliklerini fark ettiği bir sanat eserine duyduğu hayranlıktır.

Victoria’ya Aşık Matrakçı

Matrakçı Nasuh Victoria’nın kadın olduğunu fark ettiği ilk an âşık olur. Onu çok güvendiği İbrahim Paşa’ya, hareme emanet eder. Ancak duygularını anlaması, anlatması zaman alacaktır. Duygularını açabilmeyi başardığı tek kişi İbrahim Paşa’dır. Victoria’nın esas amacı Sultan Süleyman’la yalnız kalmak ve savunmasız olduğu bir anda onu öldürmektir. Bu amacına ulaşmasında her şeyden habersiz Matrakçı Nasuh yardımcısıdır. Victoria beklediği fırsatı yakalar ancak başarısız olur. İbrahim Paşa’nın dostu Matrakçı ile Victoria’yı evlendirme planları yaptığı bir anda patlak veren olay, hem Pargalı’yı hem de Matrakçı’yı zan altında bırakır. Ancak samimiyetine ve iyi niyetine güvenilen Matrakçı kellesi alınmak yerine, Victoria’yı kendi elleriyle denize atarak öldürmekle cezalandırılır. Matrakçı’nın Victoria’yı bir çuvala koyup canlı canlı denize atmak zorunda kaldığı an, Matrakçı karakterinin dramatik öğelerinin kurulumunda büyük bir önem arz etmektedir. Zira Matrakçı karakteriyle izleyicinin bu kadar uzun süre başbaşa kaldığı tek andır bu uzun sahne. Matrakçı’nın kederini görmemiz, iktidarla kurduğu duygusal bağın koptuğunu gördüğümüz andır o cinayet sahnesi. O noktadan sonra Matrakçı’nın toparlaması zaman alacak, hem Victoria’ya hem de Pargalı ve Sultan Süleyman’a karşı duyduğu vicdan azabı bölümler boyu sürecek bir “berduş Matrakçı” anlatısına dönüşecektir. Matrakçı böyle büyük bir acıyla yüzleşmiş biri olarak iktidarla kurduğu ilişkiyi de değiştirecektir.

Her ne kadar kendini de suçlu görse de duygusal olarak iktidarla bir kırılma yaşadığını söylemek mümkün. Daha sonraki sezonlarda yine Leo gibi dostları olacak, yarenlik ettiği beyler, paşaların hikâyelerinde yer alacak ancak bir daha hiç Victoria’ya duyduğu aşka benzer bir şey yaşayamayacaktır. Tıpkı İbrahim Paşayla dostluğunun aldığı onulmaz yarayı tedavi etmeyi hiç başaramayacağı gibi.

Sonuç

Matrakçı, Muhteşem Yüzyıl dizisinin saray ve çevresindeki nadir özerk karakterlerden biri olarak şekillendirilmiş, dehası başlangıçta parlatılmış sonra silikleştirilmiş, rolünün önemi azaltılmış anlatıcısıdır. Matrakçı senaryo yazarının göstermek istediklerine hep şahit edilmiş, ama her türlü oyunun görünmeyen pasif bir aktörü olarak resmedilmiştir. İbrahim Paşa’yı, Sultan Süleyman’ı dizi boyunca Matrakçı’nın gözünden görürüz. Yaşadığı her felaket karşısındakine duyduğu güvenden, sevgiden ve aşktan kaynaklanmış ve hep duygusal yıkımlar yaşamış ama Sultan Süleyman’a ve İbrahim Paşa’ya olan sadakatini bir an bile kaybetmemiştir. İktidar oyunlarını merkezine koymuş bir anlatıda iktidardan pay almakla ilgili, mevkiini muhafaza etmek ve yükseltmekle ilgili hiç bir kaygısı olmayan tek karakterdir.

Her ne kadar ileriki sezonlarda daha çok devlet meselelerinde görev alan bir savaşçı ve devlet adamı olarak temsil ediliyor olsa da, Meral Okay’ın hayal ettiği biçimiyle Matrakçı hep naif, yaratıcı ve ama öncelikle gönül adamı olarak çizilmiş bir sanatçıdır. Meral Okay’ın Matrakçı’sı İbrahim’in yakın dostu, tüm kırılganlığına İbrahim ve kadınlarla olan ilişkileri aracılığıyla şahit olduğumuz talihsiz bir soytarı karakteridir.

 

Not: Yedi ödevin yer aldığı dosyadaki diğer yazılara ulaşmak için:  Ödevimiz: Muhteşem Yüzyıl

1 2 3
Emel Uzun
06/07/2016 16:47
YORUMLAR




DİĞER HABERLER