Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
Televizyona "aptal kutusu" demek kolay!

Sağlık sorunlarım dolayısıyla editörümden bu haftalık izin isteyecektim aslında. Çünkü oturamıyorum, yürüyemiyorum ve en ufak ters ve veya sürekliliği olan harekette ağrılarım hayatı zehir ediyor bana. Doktorum stresten uzak duracaksın ki mafsalların iyileşsin diye daha geçen salı uyardı beni. Ben de söz vererek "Tamam doktorcuğum stresten uzak duracağım," dedim. Çarşamba günü twitter takipçilerimden biri bir kızın kaybolduğunu RT isteyerek duyurulmasını istedi. Ben de beni takip eden kim varsa herkesten yardım istedim. Herkese RT eder misiniz diye yalvarırken biri ''Daha kaybolalı 24 saat bile olmamış, hemen ortalığı ayağa kaldırmayın,'' dedi. Perşembe sabahı ise bir gün önce RT eder misiniz diye yalvardığımız kaybolan kızın kaçırılıp öldürülüp yakıldıktan sonra nehir kenarına atıldığı haberleri düşmeye başladı. Bir gün önce yardım istediğimiz kız Özgecan Aslan'dı. Olaylar adım adım gözümün önünde cereyan ettikçe zaten sorunlu olan mafsallarım kütük gibi olmaya başlamıştı bile. Ne yaptığım egzersizler ne de kullandığım ağrı kesiciler kâr etmiyor. Çünkü, gözlerimin önünden Özgecan'ın o güzel yüzü, babasının ''Meleğimin üstüne toprak atmayın,'' diyerek yere çöküşü bir an olsun gitmiyor.

Televizyon yazısında Özgecan'ın işi ne Papatya diyebilirsiniz. Kimbilir belki haklısınız da ama sosyal hayatı geçim sıkıntıları yüzünden elinden alınan bu ülkenin insanlarının tek eğitilebileceği mecranın televizyon olduğunu düşünüyorum çünkü. Koca bir cehaletle yaşıyoruz çünkü. Kitap okumayı sevmeyen, kültür ve sanatla pek de işi olmayan insanımız televizyonla vakit geçiriyor çünkü.

Seyrettiğimiz dizilerde kadınlar genelde gerizekalı yazıldığı için erkeğin tasladığı bütün erkeklikler ''Vayy be böyle sevgilim olsun, daha ne isterim?'' karşılığı buluyor. Kadın karakterler ayakta durmak için çalışmaya kalkışınca kolayca dövülüp tecavüze uğrayabiliyor dizilerde. Ortada hiçbir sebep yokken sadece esas adam ''Nasıl yaparsınız lan!'' diye efelenip errkekkliğini göstersin diye kadın karaktere tecavüz sahnesi yazılabiliyor. Yazılan tüm ekran işlerinde kadın karakterleri tutan bir kadın seyirci olarak ben artık dizi senaristlerinden veya yazılanı çekmeme insiyatifi elinde olan tüm yönetmenlerden pozitif ayrımcılık istiyorum. Erkek karakterler artık kadınlara tokat atma özgürlüğünde olamasınlar. Bu ülkenin kadınları zaten sosyal ve özel hayatlarında yeteri kadar itilip kakılıyorlar. Gündüz ekranında, arkası yarınlarını seyrederken veya akşam prime time zamanı dizilerini seyrederken kurgu olan hemcinslerini güçlü bireyler olarak seyretmeye alışsınlar. Doğrusunun bu olduğunu kurduğunuz hayal dünyalarında empoze ederseniz eğer, Yeşilçam'dan beri süregelen ''ya benimsin ya toprağın'' algısıyla dövülüp hakaret edilen kadın algısı paramparça olur.

Toplumdaki, kadın kocasının gölgesinde olmalı ezberini bozabilirsiniz. Reytingi seyirci değil sizin yazdıklarınız belirliyor. Bunu hem Özgecan'a hem de her gün haberlerde kocası tarafından darp ve öldürme haberlerini izlediğimiz kadınlara borçlusunuz. Madem televizyon herkese ulaşan bir araç, kadınların kurtuluşu için de bir amaç neden olmasın. ''Televizyonda gördüğüne göre hayatını şekillendiren de kendini bir yerden atsın,'' diyerek  gerçeklikten kopuk yaşayan herkese de herkesin eşit şartlarda yaşamadığını hatırlatırım. Elimizde ne varsa kullanmalıyız. Özgecan'lar ve aynı sonu yaşamış bütün kadınlarımız için. Elimizde televizyon var; madem televizyon en büyük silahımız neden olmasın? Er'indir ne yapsa doğrudur algısıyla yetişen ve bu gelenekle kız/erkek çocuklar yetiştiren kadınlara nasıl ve nerden ulaşıyorsak ulaşmalıyız. Televizyon aptal kutusu demek en kolayı.  Elimizi taşın altına koymanın vakti geldi de geçiyor bile.

Sonuna kadar sabırla okuyan gözlerinize sağlık...

YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI